Son günlerde iyice "savaş içi" bir duruma yükseldik. Varsa yoksa Usame Bin Ladin. Amerika onu bulup "teslim" alacak ama nasıl alacağı günlerce tefrika ediliyor. Bizim yerli TV'ler "Pentagon'dan sızan bilgilere göre Amerika şöyle vuracak" haberleri ile dolu. Yabancı TV'ler Amerika'nın eski ve yeni "askerlerini" ekranlarına konuk edip "Amerika'nın Savaşı" konusunu görüşüyor. Her yer "Amerika'nın Savaşı."
Bizim savaştan tek satır yok. Türkiye "yangın yerine" döndü. İnsanlar işsizlikten, borçlarından ötürü bunalımda. Çare olarak artık "intiharı" yani kendi canlarına son vermeyi, bu "dünyanın kahrından kurtulmayı" görüyorlar. Başbakanlık binalarının önünde birbiri peşi sıra "eylemler" ortaya konuyor. Ne hükümette, ne de hükümet ortaklarında tek bir ses yok.
Allah'tan TÜSİAD Başkanı Tuncay Özilhan sözünü sakınmıyor, "IMF, Ankara'daki bürokratlarla konuşup ülkenin sıkıntısının ne olduğunu anlayamaz. Sanayiciyle, cephede mücadele edenle, işini kaybeden işçiyle konuşması lazım" diyor. Hükümete seslenerek , "2002 dolar kurunun, enflasyonun ne olacağını açıklayın ki, biz de hesabımızı, kitabımızı ona göre yapalım" diyor.
Tuncay Özilhan sesleniyor hükümet duymuyor. Tuncay Özilhan "eli taşın altında olanlara sorun" diyor, Kemal Derviş, IMF, onların etkisindeki hükümet, "eli taşın altında" olanlara değil, "Türkiye'yi bilgisayar ekranlarından tanıyan" bürokratlara soruyor.
Başta Almanya olmak üzere bir çok ülkede yatırımları bulunan tekstil sektörünün önde gelen şirketi Şahinler Holding patronu Kemal Şahin, reel sektörün sıkıntılar içersinde olduğunu vurgulayarak "Reel sektörün sorunlarının çözümünde Kemal Derviş destek olmadığı gibi üstüne üstlük sıkıntı yaratıyor" diyor.
Ekonomimiz krizde. Hükümete güven yok. Hükümet yetkilileri her ağzını açtığında "borsa düşüyor, dolar fırlıyor, paralar biraz daha fazla yastık altına gidiyor."
Halkımız tüketimi kısmış, büyük devalüasyona rağmen ihracat aynı oranda artmıyor. Tüketim de, yeterli ihracat da olmayınca üretim olmuyor. Kriz işsiz sayısını her geçen gün artırıyor. "Açık amele pazarlarına" iş aramak için artık "kravatlılar" da giriyor.
Vergi gelirleri, oranlar ne kadar artırılırsa artırılsın artmıyor, reel olarak düşüyor. Fakirleştikçe daha çok fakirleşiyoruz. Üretemeyen, istihdam edemeyen, yeterli ihracatı sağlayamayan, katma değer yaratıp gelir elde edemeyen bir ülke olarak, "kriz bataklığına" battıkça daha çok batıyoruz.
Türkiye'nin sorununu sadece "mali sektör" olarak görmeye devam eden Kemal Derviş ve IMF, artık işadamlarından TÜSİAD başkanlarından herkesten tepki görüyor.
"Amerika'nın Savaşı" Türkiye için "kendi savaşını kazanmak" yolunda bir fırsat olarak görülüyor. "Madem Amerika'nın müttefikiyiz. Bir sözüyle bütün dediklerini yerine getiriyoruz. O da IMF'ye emir versin, Türkiye'yi rahatlatacak yeni bir program hazırlayalım. Ama bu programı ekonomi bürokratlarıyla değil, eli taşın altında olanlarla birlikte hazırlayalım" tezi tartışılıyor.
Bu savaş bir fırsat olsun. Başbakan Ecevit, sağlığını öne sürerek "istifa" ederek bu ülkeye bir "iyilik" yapsın. Meclis'te grubu bulunan bütün siyasi partilerin katıldığı bir "Milli Mutabakat Hükümeti" kurulsun. Dünyanın şu çok zor günlerinde, Türkiye'yi ancak "bütün Meclis'in ve halkın desteğini almış kişilikli bir hükümet" krizden çıkarabilir.