Sandık darbesi iç savaş senaryosu mu?

04:008/04/2019, Pazartesi
G: 8/04/2019, Pazartesi
Bülent Orakoğlu

31 Mart seçimlerinin Türkiye’nin bekası ile yakından ilgili olduğu analizini yaparken eksik bile ifade etmişiz. Zira Türkiye tıpkı Gezi Kalkışması’nda, 17/25 Aralık’ta, 15 Temmuz’da olduğu gibi 31 Mart’ta da sandık üzerinden yeni bir darbe teşebbüsü ile karşı karşıya kaldı. İlçe seçimleri ile büyükşehir seçimleri arasındaki tutarsızlıklar ve çalma yöntemlerinin birçok sandıklarda benzerlik göstermesi oy hırsızlığının organize ve planlı bir şekilde yapıldığını gözler önüne serdi.Organize hırsızlık

31 Mart seçimlerinin Türkiye’nin bekası ile yakından ilgili olduğu analizini yaparken eksik bile ifade etmişiz. Zira Türkiye tıpkı Gezi Kalkışması’nda, 17/25 Aralık’ta, 15 Temmuz’da olduğu gibi 31 Mart’ta da sandık üzerinden yeni bir darbe teşebbüsü ile karşı karşıya kaldı. İlçe seçimleri ile büyükşehir seçimleri arasındaki tutarsızlıklar ve çalma yöntemlerinin birçok sandıklarda benzerlik göstermesi oy hırsızlığının organize ve planlı bir şekilde yapıldığını gözler önüne serdi.



Organize hırsızlık ve hile yöntemleriyle oylar üzerinden milli irade teslim alınmak istenmişti. Birçok sandıkta AK Parti’ye yüzlerce oy verilmesine rağmen sandık birleştirme tutanaklarına sıfır oy yazıldığı, yüzlerce sandıkta, AK Parti’ye verilen binlerce oy tutanaklara geçirilirken kasıtlı olarak satır kaydırılarak başka adaylara yazılması gibi hile’lere başvurulduğu ortaya çıkarıldı. Ancak yetkililerce ‘asıl darbenin’ ise sandıkta AK Parti’ye verilen oyları geçersiz saymak için akıl almaz gerekçelere başvurularak gerçekleştirilmek istendiği belirtildi. Buna göre pusula zarfında muhtar adayına verilen oy yok diye kullanılan oyun tümden geçersiz sayıldığı gibi skandal örnekler olduğu kaydedildi. Organize bir şekilde AK Parti adayı Binali Yıldırım’a verilen 10 binlerce oyun yok sayılmasını sağlayan tutanakları hazırlayanlar, oyları başka partilere yazan kişiler ve usulsüzce geçersiz sayılan oyların arkasında kim ya da hangi örgütlerin bulunduğu ise araştırılıyor. Bu sorunun cevabını ise FETÖ’de uzun yıllar üst düzey görevlerde bulunmuş Akit Gazetesi yazarı Latif Erdoğan cevaplıyor. ’’Böylesi organize hırsızlığı, böylesi sistemli bir sahteciliği, önceki sabıkalarını da (bütün eğitim ve kamu birimlerine ait sınav sorularını çalmak gibi) nazara alırsak FETÖ’den başkası beceremez. Binlerce, yüz binlerce Milli İttifak oyunu çaldılar, çaldıkları oyları zillet ittifakına boca ettiler. Hırsızlıkları anlaşılınca da ortalığı velveleye vermeye başladılar. Milli İttifak’ın haklı itirazlarını ve başlattıkları hukuki süreci iptal için ellerinden gelen bütün kirli oyunları devreye soktular. Hâlbuki yüzlerce deşifre olmuş sahtekârlık ve hırsızlık belgesi ortada. Ama onlar yavuz hırsız ev sahibini bastırır hesabıyla hareket ediyorlar. Merak etmeyin ev sahibi yavuz çıkınca onlar tabana kuvvet kaçarlar; zillet ittifakı üyelerini de bir çırpıda satar ve ortada bırakırlar.’’ Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Oktay Saral da CHP adayı İmamoğlu’nun İstanbul’da aldığı oy oranı ile ilgili olarak ‘Şaibe‘ imalarıyla dolu açıklamalar yapmıştı. Saral ’’Türkiye genelinde yüzde 37 oy almış bir ittifakın, Türkiye genelinde yüzde 52 oy almış Cumhur İttifakı’yla kafa kafaya olması izah edilebilir bir durum değildir. Ak Parti’nin 24 ilçede oy toplamı; 3 milyon 964 bin 799 iken, CHP’nin 14 ilçede aldığı oy toplamı 1 milyon 747 bin 96’dır. Buna rağmen büyükşehirde Binali Yıldırım’a 4 milyon 146 bin 42, Ekrem İmamoğlu’na ise 4 milyon 169 bin 987 oy çıkmıştır. Siyaset kurumu milli vicdana karşı sorumludur. Bu sorumluluk mantığa, matematiğe, usule ve hukuka karşı sorumluluktur” diyen Saral, “Bu noktada CHP’nin ‘odunumun parası’ çığırtkanlığı ile usul ve mantığı sağır etme çabası, İstanbul’da seçim sonuçlarına dair şüphe ve istifhamı biraz daha koyulaştırmaktadır. Şahsen ben, CHP’li yetkililere ve özellikle de Sayın İmamoğlu’na mantığa ve usule karşı sorumluluk almayı telkin ediyorum’’ demişti.

Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu’nun ise AK Partinin hukuki bir hak olarak İstanbul’un bazı ilçelerinde 31 Mart seçimlerine itirazı üzerine oyların yeniden sayılmasıyla birlikte İmamoğlu’nun belediye başkanlığı kazandığı yönünde ülke içinde ve dışında algı operasyonlarına başlaması şüpheli bir davranış biçimine işaret etmektedir. YSK tarafından itiraz yapılan mahallerde sayım sürerken İmamoğlu’nun kendini büyükşehir başkanı olarak takdim etmesi Anıtkabirde aynı unvanı kullanarak şeref defterini yasalara ve teamüllere aykırı olarak imzalaması yandaş televizyonlarda mağdur rolüne soyunması ve devamlı ABD ve Avrupa’ya mesajlar göndermesi uygulması belli kitleleri tahrik etme amacına matuf olabilir. Sandık darbesi, 15 Temmuz Kalkışması’nda hedeflendiği gibi başarılı olabilseydi Türkiye’de iç savaş çıkarma senaryosu fiiliyata geçirilecekti. Zira Alman Spiegel Dergisi’nin “
Türkiye’de ayaklanma başlayabilir
’’ yönünde KAOS ve iç savaş çığırtkanlığı yapması, ABD’nin henüz oyların sayımı devam ederken CHP adayı İmamoğlu’nun belediye başkanlığının tanınması konusunda Türkiye’nin içişlerine müdahale etme cüretini göstermesi , FETÖ muhibbi Rubin’in sokağa işaret eden açıklamaları yeni bir Gezi arayışının açık işaretlerini taşıyordu. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Türkiye’nin Suriye’ye yapacağı olası bir müdahaleyle ilgili çarpıcı ifadeler kullandı. Pompeo, Suriye’de herhangi bir askeri eylemin yıkıcı sonuçları olabileceğini söyledi. 3 Nisan’da, ABD Başkan Yardımcısı Pence çok açık bir biçimde “Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi alması NATO’YA ve ittifakın gücüne karşı büyük bir tehlike teşkil ediyor” açıklamasıyla Türkiye’yi tehdit etti. Pentagon ise “Erdoğan’ın önünde iki şık var. Ya muhalifleri daha çok bastırmayı deneyecek ya da müttefikleri ile ilişkilerini düzeltecek’’ açıklamasıyla bir taraftan Türkiye tehdit edilirken diğer taraftan açık bir kapı bırakmaları anlamına geliyor. 31 Mart seçimleri sonrasında ABD, Batı medyası ve Türkiye düşmanları uyguladığı algı operasyonlarıyla Türkiye’yi kamplaşma ve kutuplaşmalarla bölemeyeceklerini biliyorlar. Tek seçenekleri PKK’nın Suriye kolu PYD/YPG terör örgütünü Türkiye’ye karşı eğiterek silahlandırmaya devam edip Türkiye’nin terörle mücadelesini dünya kamuoyuna ‘’iç savaş ‘’ algısı yaratıp Türkiye’ye müdahale şartlarını yaratmak isteyecekler. NATO’ya girdiğimiz süreçte maalesef böyle bir anlaşmaya tüm NATO ülkeleri gibi imza atmışız. Ancak Türkiye bu tuzağa düşmeyeceği gibi Yenikapı ve Çanakkale ruhlarının yarattığı millet-devlet işbirliği küresel saldırı veya KAOS planlarının tek panzehiri olması en büyük gücümüz böyle biline!
#NATO
#Türkiye