Fransa’da akaryakıt zamlarına ve ekonomik şartların kötüleşmesine tepki olarak 17 Kasım’da başlatılan ve Macron’u hedef alan ‘sarı yeleklilerin’ sokağı terörize eden eylemleri domino etkisi göstererek Belçika ve Hollanda’ya sıçrarken tüm Avrupa’yı hatta dünyayı tehdit eder hale geldi.
Bu ülkelerde binlerce eylemci gözaltına alınırken güvenlik güçlerinin eylemcilere orantısız güç kullanarak lise öğrencilerine bile şiddet uygulaması, 700 lise öğrencisinin gözaltına alınması Avrupa’nın demokrasi maskesini düşüren ve gerçek yüzünü ortaya çıkaran gelişmelere işaret etmişti. Öncelikle eyleme katılan üniversite öğrencilerinin bir kısmı eylemin amacı hakkında şüpheye düşmüşlerdi. Fransa devletinin üst düzey yöneticilerinin eylemcilerle yaptığı görüşmelerde benzin zammı veya bazı hakların verilmesi konularında geri adım atmaları bu eylemlere öncülük eden kişilerce açıkça göz ardı edilmişti. Üstelik eylemcileri tahrik ederek olayları tırmandırmaya çalışan bu kişilerin hükümeti protesto veya ikaz ederek hak aramaktan öte, ülkede kaos ve iç savaş çıkarmaya çalışan provokatör olma ihtimali eylemcilerin kendi aralarında mutabakat sağladığı bir durumdu. Olası şüphelinin ise ABD Başkanı Trump olduğu düşünülüyordu. Zira 10 Kasım’da iki liderin yapacağı savunma zirvesi öncesinde Macron “AB’nin kendi ordusunu kurması gerektiğini” söylemiş, Trump da yine Twitter’da bu fikri bir hakaret saydığını belirten oldukça kaba bir karşılık vermişti. Zirvede Macron elini Trump’ın dizine koyarak uzlaşmacı bir tonda konuşmayı tercih etmiş, ancak Trump aynı gün verdiği bir radyo mülakatında, “Rusya AB’nin sınırına dayanmış; bunlar ordu kurmaktan söz ediyor!” tonunda alaycı ve tehditkâr sözler söylemişti. Bazı iddialara göre Trump güvenlik ve istihbarat bürokrasisi içinde güvendiği bir ekibe Avrupa Birliği içindeki devlet içi ve dışı aktörleri etkisizleştirme görevi vermişti. Fransa Cumhurbaşkanı Macron gerekirse ABD’ye de karşı duracak bir Avrupa ordusuna ihtiyaç olduğunu söyledikten sonra Paris’teki gösterilerin patlaması pek o kadar da anlatıldığı gibi masum amaçlı tepki hareketi filan değildi. ABD Başkanı’nın, bir NATO müttefikinin başkentini (muhtemelen bu gidişle diğer kentlerini de) hedef alan bir kent terörizmini, mala ve kamu düzenine zarar veren bir isyan hareketini, demokratik ve masum bir protesto hareketi olmaktan çıktığı sırada, adeta teşvik eder şekilde tweet atarak desteklemesi, işin geri planında örtülü bir mücadelenin ayak izleri olduğu izlenimi yarattığı düşünülebilir (Avrupa Rothschild- Okyanus ötesi Rockefeller liderler savaşı).
Ancak Trump bu konuda sabıkalı bir lider. Bir NATO ülkesi olan Türkiye’ye karşı terör örgütü PKK/YPG ile kurduğu ortaklık aslında ABD ve NATO açısından oldukça sorunlu bir durum! Yoksa Trump iki NATO üyesini hedef alırken aslında NATO’yu mu hedef alıyor?
Fransa’daki sokak terörü tüm Avrupa’yı tehdit ederken Türkiye’nin iç ve dış düşmanları 2013’te başaramadıkları Gezi olaylarını yeniden gündeme getirerek asparagas haber ve kurgu senaryolar ile sarı yelekli kalkışmasını ülkemize taşımak istiyorlar. Bu amaçla HDP ve CHP milletvekilleri PKK, FETÖ ile küre çetesi aynı amaca hizmet ediyorlar. Hedefleri şüphesiz Türkiye. Baştan söyleyelim ki Türkiye’de 4’ncü gezi denemesinin hedefi 31 Mart yerel seçimleridir. Cumhur ittifakıdır. Ancak 15 Temmuz’u yaşamış bu millete rağmen sokaklara çıkmaya şer güçlerin hiçbiri cesaret edemeyecektir. Çıksalar da Türkiye Gezi türü bir sokak terörüne asla prim vermeyecektir.
Beş yıl önce sözde ağaç hassasiyeti diye başlatılan Gezi eylemleri, FETÖ’cü emniyet amirlerinin çadır yakarak, polislerin ise orantısız güç kullanarak körüklemesiyle 22 gün boyunca sürdü. Darbe girişimine dönen olaylarda 12 kişi hayatını kaybetti devlet 200 milyar zarara uğratıldı. 27 Mayıs 2013’te başlayan, 22 gün boyunca 79 ile yayılan Gezi Parkı kalkışmasına, FETÖ’nün polis, hâkim ve savcıları açık destek verdi. Parkta ağaçların taşınması bahane edilerek başlayan eylemlerde Beşiktaş’ta dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kullandığı Başbakanlık Çalışma Ofisi basılmak istendi, Dolmabahçe Camisi üç gün boyunca işgal edildi. Dolmabahçe’ye inen bulvarda, patlayıcılarla desteklenen barikat kuruldu. Sokaklar ve caddelerde yollar kapatıldı.
30 Mayıs 2013’te Başbakanlık Çalışma Ofisi’ne çıkan bütün yollar terör gruplarınca kesildi ve ofis yağmalanmak istendi. Çapulcular, Dolmabahçe’ye geldi ancak FETÖ’cü polis amirleri yeterli tedbir almadı. Eylemciler, ofise 50 metre kala denizden botlarla getirilen 200 çevik kuvvet polisince engellendi. FETÖ’nün hâkimiyetindeki İstanbul Emniyeti, delil niteliğindeki kamera ve fotoğrafları savcılığa teslim etmedi, MOBESE kayıtlarını yok etti. FETÖ’nün polis, hâkim ve savcıları şiddeti körükledi. Terör örgütleri sokağa indi, DHKP-C sokaklarda barikat kurdu. Terörist başı Fetullah Gülen, kalkışmaya katılanlara ‘çapulcu’ denilmesine karşı çıktı ve bunları ‘kahraman’ ilan etti. Gezi bir dış müdahale, ihanet, iç karışıklık projesiydi. Gezi ile başlayan 17-25 Aralık yargı darbesi, hendek terörizmi, 15 Temmuz ihanet ve işgal girişimi ve döviz operasyonları ile devam eden ihanet sürecini Sayın Cumhurbaşkanımız liderliğinde aziz milletimiz kanıyla, canıyla, malıyla dik durarak bertaraf etti.
Fransa’daki kalkışmayı Türkiye’ye taşımak amacıyla sendikalara işçilere sokağa çıkın çağrısı yapan Kılıçdaroğlu siyaseten iktidara gelme ümidini 17/25 Aralık’ta kesmiş FETÖ darbesinin Başbakanı olmayı kabul etmişti. Amerika’da 15 eyalette FETÖ’ye operasyon yapıldığı ve tutuklamaların başladığına dair güvenilir iddialar söz konusu. Amerika’da FETÖ’cü Faruk Taban ile yaptığı gizli toplantıda alınan kararlar büyük bir ihtimalle deşifre olacak. Benden söylemesi!
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.