Dini program olmalı mı olmamalı mı ya da ne olmalı…

04:001/06/2019, Cumartesi
G: 1/06/2019, Cumartesi
Ayşe Böhürler

Ramazanın son günleri ekranlardaki iftar sahur programlarına bir bakayım dedim ve kaçırdığım bir şey olmadığını fark ettim. Bu tür programları yapmaya meslek hayatımın ilk günlerinde Kanal 7’de 1995’te başlamıştım. Bir iki küçük kanal dışında yaygın izlenme ağına sahip kanallar bu işlere pek itibar etmez, bu nedenle de ramazanda kanalımızın izlenme payları hep yüksek olurdu. Bugün ekranda olan birçok hocanın ilk ekran deneyimlerine eşlik etmişimdir. Yaklaşık 17 yıl bu tür programları hazırladım.

Ramazanın son günleri ekranlardaki iftar sahur programlarına bir bakayım dedim ve kaçırdığım bir şey olmadığını fark ettim. Bu tür programları yapmaya meslek hayatımın ilk günlerinde Kanal 7’de 1995’te başlamıştım. Bir iki küçük kanal dışında yaygın izlenme ağına sahip kanallar bu işlere pek itibar etmez, bu nedenle de ramazanda kanalımızın izlenme payları hep yüksek olurdu. Bugün ekranda olan birçok hocanın ilk ekran deneyimlerine eşlik etmişimdir. Yaklaşık 17 yıl bu tür programları hazırladım. Her seferinde içine ‘’yeni’’ ne katabiliriz, nasıl daha verimli hale getiririz üzerine çok kafa yorar, sonra da halkın izleme alışkanlıkları doğrultusunda gitmeye karar verir; fakat ardından klasik formata teslim olurdum ya da olurduk...



Aradan geçen bunca yıl içinde durum değişmemiş. Ekranın din anlatan hocaları aynı sorulara muhatap olup aynı cevapları ekranda döndürüp duruyorlar. Değişen nesil, hayatın akışı, hayatımıza giren teknoloji ve “araç mesajın kendisidir’’ bilgisine sahip olarak bu dini anlatıları güncellemek gündemimizin içine dahi giremiyor.

Din nasıl anlatılmalı? Ekranda gösterilen dini içeriklerin izleyicide etkisi ne oluyor? Kimler izliyor? Gençler nerede? Erkekler nerede?.. Bunlar gibi birçok konuyu araştırma ve sonuçlar üzerinde çalışmaya ihtiyacımız var. Araştırılsın ki gelenekten gelen ile yeni olan arasındaki buluşmayı sağlayacak yöntemleri kafamıza göre değil de olması gerektiği şekilde tespit edelim.

Bunu aşağıda çevirisini alıntıladığım makale çerçevesinde de düşünmenizi öneririm. Yoksa gelenek kendi alanında diğeri de kendi yolunda uzayıp gidiyor. Yollarını kesiştirmediğimiz sürece dini doğru anlatmak mümkün olmadığı gibi kafalar karışıp duruyor. Muhafazakâr kesimin fikir üretiminden eser üretimine içinde bulunduğu en büyük çıkmazın da bu olduğuna inanıyorum. Bu nedenle aslında yaptığımızı zannettiğimiz birçok şeyi asli bilgisine ve ruhuna vakıf olmadan gerçekleştiriyoruz. Kendimize göre olmuş gibi görünüyor...

Ekranlarımızdaki din programlarında olduğu gibi...


IŞİD NASIL SANALLAŞIYOR?

Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi Bülent Aras’ın The National Interest’te bu başlıkta yayınlanan makalesi gelecek 10 yılın politikalarına neyin şekil vereceğini göstermesi açısından önemli. IŞID’in kendisini halife ilan eden lideri Abu Bekir Al Bagdadi’nin geçtiğimiz günlerde yayınlanan kısa videosunu analiz içeren makale iki önemli noktaya dikkat çekiyor.

‘’Birincisi, Suriye ve Irak’taki kaotik durumu avantaja çevirerek ayaklanma başlatmak. Nitekim, bölgesel halifeliğe karşı çıkabilecek savaşa olan Batı ilgisi azaldı ve ABD güçleri eve geri dönmeye hazırlanıyor. Binlerce destekçi havuzuna ek olarak, Irak’ta Sünnilerin yerleşmiş hayal kırıklığı da IŞİD için sürekli destekçi sağlama fırsatı sunuyor. Dahası, bu Sünni hayal kırıklığı temel olarak İran liderliğindeki grupların bölgedeki mezhepçiliği ve Bağdat ve Şam’da etkili bir devlet otoritesinin olmayışı dolayısıyla sürekli provoke ediliyor.
Bagdadi’nin ikinci seçeneği ise bölgesel devlet fikrini yedeğe alıp IŞID’i Afrika’dan Asya’ya dek küresel şubeleri ile sanal bir devlet yapısında yeniden örgütlemek. Ayrıca, IŞİD’in her ikisini de deneyebileceği ancak bölgesel kontrol için azalan yeterliliği göz önüne alındığında ikinci seçeneğe konsantre olacağı konusunda yüksek bir olasılık var.
Örneğin, Bagdadi Sri Lanka’daki Paskalya saldırılarını Baghouz’daki savaşı kaybetmeye bir cevap olarak sundu. Mali, Burkina Faso, Batı Sahra, Pakistan ve Horasan’daki (Doğu İran) grupların bağlılığının altını çizdi. Videodaki broşür Batı Afrika, Somali, Mısır’da Sina, Libya, Orta Afrika, Kafkaslar ve Türkiye’ye yeni vilayetler olarak değiniyor. Ek olarak, Hindistan’daki Kaşmir’i Hint Vilayeti olarak başka bir vilayet olarak deklare etti... Uluslararası terörizmde bu kabiliyet göz önüne alındığında, aşağıdaki soruların acil bir şekilde ele alınmasını gerekiyor. Bölgesel olmayan IŞİD’in yapısı ne olacak? Sanal bir ISIS’in yeni stratejisi ne olur? Hedefleri kimlerdir?
Bu noktada, sanal terörizme karşı terörle mücadele stratejisi, “DAEŞ’in neler yapabileceği” sorusu üzerine yoğunlaşmalıdır. ISIS, uluslararası desteğe ve daha az terörist grupları birbirine bağlayan bir bağlılık ağına sahip olduğunu gizlemiyor. Bu da, ISIS’in ağının oluşturduğu tehditlere yönelik daha geniş bir strateji gerektiriyor... Bu mücadelenin dini-ideolojik bir unsuru olduğunu da kabul etmeliyiz...
IŞID, kontrolü altındaki nüfustan elde edilen petrol parasını ve vergilerini kaybetse de, halen uluslararası terör saldırılarını finanse edebiliyor. Suriye ve Irak’a para döküldüğü sürece, muhtemelen önümüzdeki yıllarda yeniden yapılanma şeklinde, IŞİD üyesi gruplar yolsuzluklardan paylarını alacak. Dahası, halihazırda askerleri kripto para birimlerini, sahte bakiyelerle kredi kartlarını ve finansal işlemler için hawala sistemini kullanıyor. Bir başka sorun da, propagandasının; sosyal medya kuruluşlarının bu platformlardaki içerikleri kaldırmak için hükümetlerle yaptığı işbirliğine rağmen Facebook, Twitter, YouTube’da yaygın olmasıdır. IŞID’in ideolojisine karşı bir karşı söylem üretmek, hakikat sonrası ve özel medya çağında hükümetler için daha zor bir görev haline geliyor. İslamofobya gibi bu platformlardaki üçüncü şahısların yıkıcı girdileri de cabası. Son olarak, yapay zeka ve algoritmaların her iki tarafta da kullanılması durumu daha da zorlaştırıyor.’’

Doğrusu makale, seçim ve bayram arefesinde kendi gündemlerimiz üzerinde bir hayli yoğunlaşmışken aslında yakın gelecekte bize hiç de uzak olmayan yepyeni bir durumla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Görünen o ki ‘’din’’ konusu ilerleyen yıllarda dünyanın merkezinde olacak. Ve her şey onun etrafında dönecek. Buna karşı ‘’hangi İslam ’’ sorusu seçenekleriyle önümüzde duracak. Cevap için ne ile karşı karşıya olduğumuzu anlayacak bir bilinç düzeyine ihtiyacımız var. Işid’in sanallaşması; sınırların, kontrollerin olmadığı bir dünyada din meselesi bugünden çok daha fazla gündemimize getirecek.

#Ramazan
#Dini
#Program