Afrin harekâtına destek ve Anadolu irfanı…

04:0027/01/2018, Cumartesi
G: 18/09/2019, Çarşamba
Ayşe Böhürler

Türkiye’nin sınır ötesinde başlattığı Afrin harekatı ülkede bir pozitif duygu uyandırdı. Bir sinerji, güç birliğine ve bir ortak duygu zemini oluşmasına sebep oldu. İşin siyasi askeri boyutu bir tarafa halkın bu harekâta verdiği destekte Anadolu irfanının izlerini görüyorum. Bu topraklardaki irfanî bilgi ve sağduyu hak ile batıl olanı kolaylıkla ayırt edebilecek kıstaslara sahip, yeter ki ona kulak verelim!Şşş KIZLAR BAĞIRMAZ!!!Bu bir İran filminin ismi. Film; 8 yaşında cinsel istismar ve tacize

Türkiye’nin sınır ötesinde başlattığı Afrin harekatı ülkede bir pozitif duygu uyandırdı. Bir sinerji, güç birliğine ve bir ortak duygu zemini oluşmasına sebep oldu. İşin siyasi askeri boyutu bir tarafa halkın bu harekâta verdiği destekte Anadolu irfanının izlerini görüyorum. Bu topraklardaki irfanî bilgi ve sağduyu hak ile batıl olanı kolaylıkla ayırt edebilecek kıstaslara sahip, yeter ki ona kulak verelim!


Şşş KIZLAR BAĞIRMAZ!!!

Bu bir İran filminin ismi. Film; 8 yaşında cinsel istismar ve tacize uğrayan bir kadının dramını anlatırken toplumun ve ailelerin böyle bir konu karşısındaki sessizliğine ayna tutuyor. Filmin en önemli sahnelerinden birisi de avukatın kurban ve ailelerin böyle bir konu karşısındaki sessizliğine isyanıydı.

“Şşş Kızlar Bağırmaz”
empozesi her toplum için de geçerli. Aileden çevreye taciz ve istismarı gizleme eğilimini sorgulayan bu filmi izlemenizi tavsiye derim.
Cinsel istismar ve taciz vakalarının önlenmesine ilişkin en önemli başlık ise her yerde aynı. O da mağdurların şikayet etmelerini kolaylaştırmak ve failin cezalandırılacağına ilişkin güven oluşturmak. Bunu sağlamanın kolay olmadığını hepimiz biliyoruz. Çünkü işin birçok boyutu var. Her şeyden önce bu vakaların gizlenmesine sebep olan toplumsal önyargıların kırılması gerekiyor. Çünkü tacizciler yakalandıktan sonra ortaya çıkan tablo hiç değişmiyor. Mutlaka ve mutlaka failin daha önce
onlarca
benzer vakası olmuş ve hiç kimse şikayette bulunmamış!

İstanbul’da 115 kız çocuğunun doğum yapma haberini de bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor. Bu olayları önlemek için yapılması gerekenlere odaklanırken işe devletten değil toplumdan başlamak gerektiğine inanıyorum.

Türkiye’de yasalar bazında bu konuda gerekli önlemler alınmış. 03/07/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununda istismara uğrayan çocuklara ilişkin durumlar düzenlenmiş. 10/02/2007 tarihli resmi gazetede yayınlanan 5579 sayılı kanun ile 2828 sayılı kanunda değişiklik yapılarak cinsel istismar mağduru çocukların bakımının ve rehabilitasyonunun yapılacağı yatılı kuruluşlar diğer bakım kuruluşlarından ayrılmış. 06/02/2014 tarihinde yapılan değişiklik ile ‘Çocuk Destek Merkezleri’ oluşturularak istismara uğrayan çocukların kalacağı kurumların tanımı değişmiş, istismarın tespit edilmesi ve sonrasında gereken yasal işlemler sırasında çocuğun daha fazla örselenmesini engelleyici düzenlemeler de yapılmış…

İş yasaların uygulanmasına gelince ise sorunlar başlıyor. İstismara uğrayan çocuklar ve aileler bunu bir utanç ve onur meselesi olarak görüp gizlemeyi tercih ediyorlar. Bugün cinsel istismara maruz kalan bir çocuk ya başına gelenlere sessizce katlanmaya çalışmakta ya da şikayetçi olabilme cesaretini gösterse bile arkasında güçlü bir irade bulamıyor. Bu konuda hazırlanan raporlara yansıyan eksikler şunlar:

“-Çocuklara ve annelere cinsel istismarın ne olduğu yeterince anlatılmamış ve bununla nasıl başa çıkılacağına ilişkin bilgilendirme çalışmaları düzenli ve sürekli bir şekilde yapılmamış..

-Çocuk İzleme Merkezleri ülke çapında yaygınlaştırılmamış ve kurumsallaştırılmamış… Toplam çocuk izlem merkezi sayımız 32, ÇİM bulunmayan illerde istismara uğrayan çocuklar birim birim dolaşarak yaşadıkları travmayı sürekli tekrar yaşamak durumunda kalıyorlar.

-Diğer taraftan istismara uğramış çocuklara hizmet veren kuruluşlar sayı ve nitelik olarak yeterli değil… Çocuk destek merkezlerinde kalan çocukların çocuk psikiyatrisinden yerinde hizmet alabilmeleri için sağlık bakanlığı ile bir çalışma yapılamamış durumda… Özellikle aile içi istismar vakalarında ailenin bütününü kapsayan bir sosyal hizmet çalışması yapılamamaktadır. Çocukla ilgili kurumların koordinasyon içinde çalışmamaları kurumların ayrı ayrı yaptıkları çalışmaların etkisiz ve eksik kalmasına sebep olmaktadır.

Konuya ilişkin çalışmaları planlarken mülteci kadınlar ve kız çocuklarına da odaklanmak gerektiğine inanıyorum. Özellikle kamplarda yaşayan Suriyeli mülteci kadınların % 53’ünü 18 yaşı ve altı guruplar oluşturuyor. Bunların % 20’si okur yazar değil, yüzde 35’i ilkokul mezunu, üniversite ve üzeri mezunu olan kitle ise % 6. Bu tabloyu niye veriyorum. Kız çocukların istismarını, bölgede buna ilişkin potansiyeli, istismarın boyutlarının ortaya çıkarılması, bu konuda bir araştırmanın yapılması, alınacak önlemlerin tespiti noktasında önem taşıyor. Bu araştırmaların ve konuyu gizleme eğilimiyle mücadelenin çocuk anneler meselesinde çözümün bir parçası olduğu kanaatindeyim.

#Türkiye
#Toplum