Amerika Kıtası’nı kim keşfetti?

04:002/07/2018, Pazartesi
G: 2/07/2018, Pazartesi
Aydın Ünal

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmalarında yaptığı sorgulamalarla Batı’yı sarsıyor, rahatsız ediyor. “Dünya 5’ten büyüktür” diyerek Batı’nın egemenliğini sorguluyor. Doğu-Batı arasındaki gelir uçurumunu dile getirerek gelir adaletsizliğini sorguluyor. Faize dikkat çekerek kapitalizmi sorguluyor.“Afrika” diyerek sömürüyü, “Suriye, Mısır” diyerek vicdanları, “Filistin” diyerek Batı’nın yapmacık değerlerini sorguluyor. Terörle mücadeledeki çifte standardını Batı’nın yüzüne cesaretle çarpıyor. Batı’nın,

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmalarında yaptığı sorgulamalarla Batı’yı sarsıyor, rahatsız ediyor. “Dünya 5’ten büyüktür” diyerek Batı’nın egemenliğini sorguluyor. Doğu-Batı arasındaki gelir uçurumunu dile getirerek gelir adaletsizliğini sorguluyor. Faize dikkat çekerek kapitalizmi sorguluyor.


“Afrika” diyerek sömürüyü, “Suriye, Mısır” diyerek vicdanları, “Filistin” diyerek Batı’nın yapmacık değerlerini sorguluyor. Terörle mücadeledeki çifte standardını Batı’nın yüzüne cesaretle çarpıyor. Batı’nın, “Demokrasi, insan hakları, basın ve ifade özgürlüğü” gibi iddialarında ne kadar sahte olduğunu somut delilleriyle gösteriyor, maskeleri düşürüyor.

2014 yılında, Latin Amerika Müslüman Dini Liderler Zirvesi’nde yaptığı konuşmada Erdoğan Amerika Kıtası’nı Müslümanların keşfettiğini dile getirmişti. Aslında yeni de olmayan bu iddia, Batı medyasında çok geniş yer aldı ve günlerce konuşuldu.

Uluslararası medya, Erdoğan’ın bu iddiasıyla, Batı bilim tarihini ve Batı uygarlığını sorguladığının farkındaydı. Batı’nın şimdi de Müslüman bir lider tarafından, hırsızlık ve intihal üzerine kurulu bilim tarihinin; yağmacılık, sömürü ve katliam üzerine bina edilmiş uygarlığının sorgulanmasına elbette tahammülü olamazdı. Batı’nın geleneksel refleksi, yani Engizisyon Mahkemeleri devreye girdi ve Erdoğan bu çıkışıyla, bu sorgulamasıyla da medya giyotinlerinde infaz edilmek istendi.

Batılı medya ve bilim çevrelerinin Erdoğan’ın bu sorgulamasına tepki vermesi son derece doğal; ancak Türkiye içinde de ezik, kompleksli, 2 sayfa makale okumaktan aciz, Batı karşısında yenilgiyi içselleştirmiş, Batı hayranı ve bütün eğitim süreçleri Batı’nın bilim ve tarihiyle şekillenmiş ruhlar da Erdoğan’ın Amerika Kıtası’nın Müslümanlarca keşfi iddiasıyla kendi küçük akıllarınca dalga geçtiler.

Recep Tayyip Erdoğan, bütün siyasi hayatı boyunca en çok da bu ezikliğe, bu komplekse karşı mücadele vermiş ve vermekte olan bir lider. Erdoğan, “inanıyorsanız üstünsünüz” şuurunu aşılamak için, Türk ve İslam tarihinin, ilminin ve medeniyetinin ihtişamını hatırlatmak ve o ihtişamı yeniden uyandırmak için, hem de sadece Türkiye’de değil, tüm İslam coğrafyasında dirilişi yeniden başlatmak için yılmadan, yorulmadan kavga veren bir lider.

İşte, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyaset alanında verdiği bu mücadele ve kavgayı, önceki gün Rahmet-i Rahman’a vuslat eden Prof. Dr. Fuat Sezgin hoca, bilim ve akademi alanında yaklaşık 80 yıl verdi.

Merhum Fuat Sezgin Hoca, bütün ömrünü İslam ilim tarihine adamıştı. Günde 17 saat çalışarak, sayısız eser yazarak, Müslümanların ilme olan katkılarını belgelemiş, Batı bilim tarihinin yalan, hırsızlık ve intihal üzerine kurulu olduğunu ispat etmişti. Müslüman coğrafyacılar ve haritalar peşinde iz sürerek bilim tarihini değiştirmişti. Amerika Kıtası’nın Kolomb tarafından keşfi de dâhil olmak üzere birçok bilim tarihi yalanını ortaya çıkarmış, yerine hakikati koymuştu.

Ne var ki, Merhum Fuat Hoca’nın arkasında bir devlet ve medeniyet gücü bulunmuyordu. 27 Mayıs 1960 darbesiyle Türkiye’yi terk etmek zorunda bırakılmıştı. Kısa Erbakan iktidarı dışında, Recep Tayyip Erdoğan dönemine kadar, fikirlerini ve özgüvenini paylaşabileceği yerli, özgüvenli, tarih ve medeniyet şuuruna sahip otorite ve siyasetten de yoksundu.

Ayrıca, tıpkı Recep Tayyip Erdoğan gibi, Fuat Hoca’nın da önündeki en büyük engel Batı’nın kendini sorgulatmayan kibri değil, Müslümanların kendilerini sorgulamayan ezikliğiydi. Fuat Hoca, bütün ömrünü, ilmi çalışmalar kadar, bu ezikliği ve kompleksi kırmaya, Müslüman gençlere özgüven kazandırmaya vakfetmişti.

Fuat Sezgin Hoca, vefatından önce, Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı’nın, bir Müslüman liderin, bir siyasi hareketin çalışmalarını anlamış olduğunu, desteklemiş olduğunu, takdir edip ödüllendirmiş olduğunu gördü. İnşallah, bir ömür sarf ettiği çalışmalarının karşılık bulduğu sürur ve tatminiyle Dar-ı Beka’ya göçtü.

Geride, eşsiz eserler kadar, çok sayıda talebe, Türkiye’ye getirilmeyi bekleyen zengin bir kütüphane, her çocuğun mutlaka elinden tutup götürülmesi gereken bir müze, adına kurulmuş vakıflar, enstitüler bıraktı.

En büyük eseri ise, şüphesiz, Müslümanlara yeniden özgüven kazandırma yolunda verdiği mücadeleydi, kavgaydı, direnişti, sabır ve dirayetti.

Prof. Dr. Fuat Sezgin Hoca’nın mekânı Cennet olsun. İlim kandiliyle aydınlattığı yol her daim açık olsun inşallah.

Bu arada Amerika Kıtası’nı ilk kimin keşfettiğinin o kadar önemi yok; yeter ki, “Amerika’yı Kolomb değil, Müslümanlar keşfetti” denildiğinde, sorgulamak yerine, kalıpları yıkmak yerine, Batı bilim tarihine sarsılmaz iman yerine, “biz kiiim Amerika’yı keşfetmek kim” demek yerine, bu meselelere ömrünü vakfetmiş Fuat Sezgin Hoca gibi otoritelerin eserlerine başvuralım. İşte o zaman her şey değişecek. Değişiyor da Elhamdülillah.

#Fuat Sezgin