|
Politik doğruculuk
Bazı belediyelerin başkanlarının İçişleri Bakanlığı tarafından terör örgütüyle ilişkilendirilerek, tamamen yasalara uygun olarak görevden alınmaları ve yerlerine kayyım atanması malumunuzdur… İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu her fırsatta bu belediyelere verdiği desteği göstermekten geri kalmıyor. En son Strasburg’daki
Avrupa Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi
genel kuruluna katılan Belediye Başkanı, ülkemizdeki kayyım atamalarını eleştirmiş… Görevden almalar hukuki değil demiş… Taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelere aykırı demiş… Demiş de demiş…
İmamoğlu’na verilecek çok cevap var… CHP’nin, PKK ile arasına mesafe koyamayan bir siyasi parti olan HDP ile iş birliği içinde olması sırtındaki en büyük kamburudur… Geçen ay Tarabya’daki Suriye üzerine düzenlenen toplantının davetlileri de bu mesafesizliği gösteren başka bir vaka değil miydi?! FETÖ’nün yayın organı
Ahval
’den bir konuk… PYD ile çekilmiş mutlu mesut fotoğraflarını paylaşmayı marifetten sayan bir Amerikalı,
Amy Austin Holmes
Esed
rejimine yakın, Türkiye’ye karşı olan ve bu nedenle
Dışişleri Bakanlığı
’ndan vize alamamış iki kişi daha… Ve de dinleyiciler arasında CHP üst düzey yöneticileri…

Daha yeni İsviçre’deki toplantıda PKK’lılar bayraklarıyla, İmralı posterleriyle boy göstermediler mi? Olaya CHP de tepki gösterir gibi yaptı ama bir durup düşünmek lazım; bu sadece basit bir tesadüf mü?

Tüm bunlar ve dahası düşünüldüğünde, CHP’nin terör ve terör örgütleriyle mesafesi ciddi olarak sorgulanması gereken bir konu. Bunu üslubunca yapmak da en az konunun kendisi kadar kritik.

Sayın İçişleri Bakanı, İmamoğlu’nu eleştirirken isim vermese de “ahmak” demiş: “Avrupa Parlamentosu’na gidip Türkiye’yi şikâyet eden ahmağa söylüyorum; bunun bedelini bu millet sana ödetecek.”

“Bir de yazıklar olsun sana!” şeklinde tekrarlanan sert uyarılar var… Siyasi iletişimin en önemli kritik başarı faktörlerinden biri hiç şüphesiz
politik doğruculuk
şeklinde tercüme edilebilecek kavramda ifadesini bulur… İngilizcesiyle
political correctness…

Yani ne söylediğin kadar nasıl söylediğin, bazen ana belirleyen unsur hâline gelebilir.

Sayın Soylu’yu çok iyi anladığımı sanıyorum. Hem duygularını hem de düşüncelerini… Kızmasını da anlamak mümkün olabilir ama onun kalibresinde bir politikacının şu davranış kalıplarını çoktan içselleştirmesi gerekmez miydi?

1-
Duygularınla değil, mantıkla hareket etmek. Ancak kesinlikle duygulara hitap etmek.
2-
Seçilmiş davranış sergilemek, içinden geldiği gibi davranmamak.
3-
Karşı tarafı mağdur duruma düşürmemek.
4-
Bu tür açıklamaları mikrofon uzatıldığı zaman ayaküstü değil, planlı-programlı, hesaplı şekilde yapmak.
5-
Sadece kendinizi değil, tüm hükümeti ve partiyi bağlayabilecek davranışlarda bulunurken iki defa düşünmek (Bkz.
Bülent Arınç
’ın KHK yorumunun yol açtıkları).

İşte politik doğruculuk aşağı yukarı böyle bir şeydir. Ve sadece siyasi iletişimde değil, tek amacı karşı tarafı ve hedef kitleleri ikna etmek ve orada hedeflenen davranış değişikliğini elde etmek olan iletişimin genel anlamda kullanması gereken davranış seti de yaklaşık böyle bir şeydir.

Yapılan bütün ölçümlemelerde Türkiye’nin en başarılı üç bakanından biri olarak temayül eden Sayın Süleyman Soylu’nun, kendisine zarar verip vermediğini bilmiyoruz ama karşısındakine zarardan çok fayda sağlayabilecek iletişim ve ilişki üslubunu gözden geçireceğine eminiz…

#Kayyım
#Ekrem İmamoğlu
#Süleyman Soylu
#Bülent Arınç
5 yıl önce
Politik doğruculuk
Uyanıklığa övgü
Yapay zeka bizi nasıl işsiz bırakır?
Perdeler çok kalınlaşmış
Doğrudan yatırım doğudan gelir
Temmuz sonrasında memurların bilmesinde fayda olan pratik güncel mali bilgiler