1940'da Mısır'da “
” Üniversitesi'nin öncülüğünde mezhepleri biribirine yakınlaştırma girişimleriyle başlayan süreç tamamlanmadan akamete uğradı. Bu girişime Mısır, Irak ve İran uleması destek vermişti.
” 1981'de
yayımladı ama Batı'da da, Doğu'da da beklediği ilgiyi görmedi. İnsan haklarına İslami bir temel çerçeve oluşturmayı amaçlayan bu girişim de sessiz sedasız akamete uğradı.
1990'da müslüman ülkelerin liderlerinin iştirak ettiği Kahire toplantısı da bir
İslam İnsan Hakları Bildirgesi
yayımladı. Kahire Bildirgesi 2000 yılında “İslam İşbirliği Teşkilatı” tarafından benimsendi. Ancak ondan da bir fayda hasıl olamadı.
nin ifadesiyle küresel meselelere İslamî bir renk katma yolundaki diğer girişimler gibi Kahire Bildirgesi de, ne İslam'a has deneyimlere, ne de sözkonusu meseleler hakkında derin bir anlayışa dayanıyordu. Bildirge,
Birleşmiş Milletler Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi”yle ifadesini bulan egemen paradigmaya verilmiş kifayetsiz bir tepkiydi ve modern dünyanın müslümanların yüzüne fırlattığı engellere verilmiş olan diğer 'İslami' yanıtların kaderini paylaşıyordu. Üstelik bildirgenin imzacılar nezdinde bir bağlayıcılığı sözkonusu değildi.
Bir diğer girişimse 2004 Kasım'ında Ürdün'ün başkenti Amman'da gerçekleşti. Bölgede yaşanan mezhepsel ve hizipsel gerilimlerden kaynaklı çatışmalara son vermek amacıyla gerçekleşen toplantıya birçok ülke katılmıştı.
”nde ikisi Şii olmak üzere “
” resmen tanınmıştı. Konferansın sunduğu tavsiyeler ve bildiri Suudi Hükümeti de dahil olmak üzere bütün katılımcılar tarafından onaylanmıştı. İslam ülkelerinin resmi dini kurumlarının da bu bildirinin altında imzaları vardı. Ne var ki bu bildiri de kaosu durdurmaya yetmedi. Ulemanın sözünün kaale alınmadığı bir tuhaf zamanın içinde yaşıyoruz.
Bildiriler yayımlanıyor, fetvalar veriliyor, uyarılar yapılıyor ama kimse bunları dikkate bile almıyor. Ulema da, aydınlar da sözlerinin neden kitlelere tesir etmediği konusunu acilen masaya yatırarak aydınlatıcı bir fikre ulaşmalılar. Bizde de durum pek farklı değil. Maalesef, tefekkürün adı var, kendi yok. Türkiye toplumu adeta su geçirmez bölmeler bütünü halinde. Zihinlerimiz ülkenin boğucu ve bunaltıcı siyasi gündemlerine hapsolmuş durumda. Böyle bir zihin, ne kendi ülkesi için, ne de ümmet için doğru düzgün bir çıkış yolu bulamaz. Değerli büyüğümüz
'un bir şiirinde ifade ettiği gibi, “
” demekten gayri bir çaremiz var mı?
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.