Yasin Suresi, Mekke döneminde inmiş olup 83 ayetten oluşmaktadır. Sure adını, ilk ayetinde geçen ve "Ya-Sin" kelimesinden alan bu sure, İslam dininde büyük bir öneme sahiptir. Yasin-i Şerif, ölülerin ardından okunması, faziletleri ve koruyucu özellikleri nedeniyle Müslümanlar arasında sıkça okunur. Peygamber Efendimiz (SAV) bu sureyi "Kur’an’ın kalbi" olarak nitelendirmiştir.
Yasin Suresi, Kur'an-ı Kerim'in kalbi olarak nitelendirilir ve faziletleri oldukça fazladır. Sure, hem dünya hem ahiret hayatına dair önemli mesajlar içerir. Yasin Suresi'nin anlamı, tefsiri, fazileti ve Türkçe ile Arapça okunuşu gibi konular, Müslümanlar arasında sıklıkla araştırılır ve okunur. Özellikle sıkıntılardan kurtulma, hastalıkların şifa bulması ve manevi rahatlık için okunması önerilen surelerden biridir.
Yasin Suresi'nin faziletleri arasında, ölülerin ardından okunduğunda merhamet kapılarının açıldığına, hastaların şifa bulduğuna inanılır. Peygamber Efendimiz'in (SAV) "Kur'an'ın kalbi" olarak nitelendirdiği bu sure, manevi derinliği ve anlamı ile dikkat çeker.
Hadislerin sıhhat durumu tartışmalı olmakla beraber, öteden beri İslâm âlimleri Resûlullah’ın bu sûreye özel bir ilgi gösterdiği kanaatini taşımışlar ve müslümanlar da Kur’an tilâvetinde ona ayrı bir yer vermişlerdir. Bu sebeple Yâsîn sûresi için özel tefsirler kaleme alınmıştır (Ölülere Yâsîn okunmasıyla ilgili hadiste “ölmek üzere olanlar”ın kastedildiği kanaati hâkim olmakla beraber, bunu öldükten sonra veya ölünün kabri başında okunacağı şeklinde anlayanlar da vardır, bk. Elmalılı, VI, 4004).
Râzî’nin belirttiği üzere bu sûrenin, İslâm inançlarının üç temel umdesinin (Allah’ın birliği, peygamberlik ve âhiret) en güçlü delillerle işlenmesine hasredildiği söylenebilir. Şöyle ki: 3. âyette devamındaki delillerle teyit edilerek peygamberlik müessesesi üzerinde durulmuş; müteakip âyetlerde Allah’ın birliği ve eşsiz gücü, öldükten sonra dirilmenin ve ilâhî huzurda yargılanmanın kaçınılmazlığı ortaya konmuş, son âyette de yine bu iki nokta (vahdâniyet ve haşir) özetlenmiştir.
Kur’an’dan bu ölçüde de olsa nasibini alan kimse artık kalbinin payı olan imanı elde etmiş demektir ki bunun tezahürleri de diline ve davranışlarına yansıyacaktır (XXVI, 113).