Önceki yazımızda anlamanın imanî boyutuna dikkat çekmiştik.Ragib el-Isfehanî tefsirinin mukaddimesinde Kuranıkerim'i yorumlamak için gerekli olan on ilmi sayar ve onuncusu olarak da ilm-i mevhibe'yi zikreder. Bunun, bildikleriyle amel edenlere Allah'ın özel olarak verdiği ilim olduğunu söyler. Hz. Ali'nin şu sözünü nakleder: 'Kuranıkerim adeta; beni anlamak isteyen bildiğiyle amel etmelidir der. 'Sözü dinlerler ve en güzeline uyarlar' anlamındaki ayet bunu anlatır. Kendisine sordular: Resulüllah sana, başkasına verilmeyen bir bilgi verdi mi? Hayır, dedi, ancak Allah'ın kitabı, şu sayfamda yazılı olanlar (bazı hadisi şerifler) ve Allah'ın dilediği kuluna verdiği derin anlama kabiliyeti hariç'. Ragib devam ediyor: İşte onun bu söylediği, Allah'ın, salih amelleri yapmanız halinde düşünüp ders alabilmeniz mümkün olur dediği durumdur, Allah şöyle buyurur: 'Allah adaleti, ihsanı, yakınlara vermeyi emreder. Hayâsızlığı, çirkin işleri ve haddi aşmayı yasaklar. Düşünüp ders alabilesiniz diye size öğüt verir' (Nahl 90). Bu aynı zamanda şu anlamdaki ayette sözü edilen, kulun hidayetinin artması durumudur: 'Allah, hidayette kalmaya çalışanların hidayetini artırır'. Yine şu anlamdaki ayette anlatılan durumdur: 'Onlar sözün güzeline uydukları için o övülen sırat-ı müstakimi buldular' (Ragib, Mukaddime). Yani anlama Kuranıkerim'e uymakla tamamlanır.