Apple'ın dev tableti iPad Pro, tüm detaylarıyla merceğimiz altında!
Ofisimizin son konuğu
'ın tablet ailesinin en son, en görkemli, en güçlü, en büyük, en işlevsel ve tabii ki en en en pahalı üyesi olan
.
Bakalım geçtiğimiz günlerde ülkemizde satışa sunulan iPad ailesinin bu son temsilcisi gerçekten de isminin sonundaki 'Pro' takısını hak ediyor mu? Yoksa sadece hormonlu bir iPad'den fazlası değil mi?
Evet; başlayalım bakalım; ilk olarak her zamanki gibi teknik özellikler tablosu gelsin:
- iOS 9.x işletim sistemi
- 12.9-inç (2048 x 2732) IPS LCD ekran (%77 ekran/kasa oranı)
- 305.7 x 220.6 x 6.9 mm; 713 gram (Wi-Fi) / 723 gram (Wi-Fi+4G)
- Apple A9X yongaseti (Çift Çekirdek@2.26 GHz + Power VR 7XT GPU)
- 4GB RAM (LPDDR4)
- 32/128GB dahili hafıza
- 8MP arka kamera (1080p@30fps, 720p@120fps, stereo kayıt)
- 1.2MP ön kamera (720p@30fps)
- Wi-Fi, BT 4.0, GPS ve NFC bağlantıları (+opsiyonel 4G)
- Lightning (USB 3.0 hızını destekliyor)
- Apple Pencil stylus, klavye (her ikisi de opsiyonel)
- Parmak izi okuyucusu
- 4 adet hoparlör (stereo ses)
- 10,307mAh batarya
Cevap basit: Çünkü Apple'ın tablet satışları uzun bir süreden beri istediği gibi gitmiyor. Hatta Apple'ın tüm iCici'leri içerisinde her çeyrek satışların gerilediği yegane ürün gamı iPad ailesi.
Tabii bu sadece Apple'a özgü bir durum değil. Ki zaten kendi içerisindeki gerilemesine karşın halen tablet pazarının açık ara bir numarasında majesteleri oturuyor. Bununla birlikte, akıllı telefonlarla tabletlerin arasına giren tabletfonlar kullanıcılara tabletler kadar olmasa da oldukça geniş bir ekran sunmalarının yanısıra, en nihayetinde zaten telefon oldukları için tabletlerden çok daha geniş bir işlevsellik sağladıklarından tabletlere olan ilgi de doğal olarak azaldı.
Apple da hal böyleyken ekranı büyütmek ve performansı ciddi düzeyde arttırmak suretiyle kendisini akıllı telefon ve tabletfonların hakimiyet alanından kurtararak dizüstülerin bölgesinde konumlandırma yolunu seçti. Yani diğer bir deyişle Microsoft'un Surface Pro'suna rakip oldu. Amaç belli olduğu üzere zaten iPhone ve iPhone Plus ile telefon ve tabletfon segmentlerini domine ettiğinden tabletlerle dizüstülerin arasını bulmak. Mac OS X yerine iOS'u seçmesinin sebebi ise tabii ki kendi (MacBook Air/Pro) ayağına kurşun sıkmamak.
İşte Apple'ın seçime bağlı olarak sunduğu klavye ve kalemi de bu bağlamda değerlendirdiğimiz vakit, iPad Pro'nun hem bir dizüstü hem de tablet ya da diğer bir deyişle hem bir eğlence hem de üretkenlik merkezi olmayı hedeflediğini söyleyebiliriz.
Bu arada hazır yeri gelmişken önemli bir not düşelim:
An itibarı ile ne kalemi ne de klavyesi ülkemize henüz gelmiş değil. Haliyle şimdilik sadece tabletin kendisini değerlendirmekle yetinmek durumundayız. Onlar da gelince yeniden güncelleyeceğiz yazımızı.
iPad Pro tasarımsal anlamda küçük kardeşlerinden herhangi bir farklılığa sahip değil. Kullanılan alüminyum malzemeden, yuvaların konumlandırmasına kadar tamamıyla aynı. Tabii klavye bağlantısını sağlayan 'smart connector' bağlantısı (solda) ve dört tane hoparlöre (iki tanesi üstte ikisi de altta) sahip olmasının doğal sonucu olan farklılıklarını da not olarak düşelim.
iPad Air 2 yahut iPad Mini'de 6.1 mm olan kalınlık 6.9 mm'ye çıkmış olsa da boyutuyla orantıladığımızda halen muazzam bir inceliğe sahip olduğunu söyleyebiliriz. Keza yine kardeşleriyle karşılaştırdığımızda Mini'nin 304, Air 2'nin 444 gramlık ağırlıklarının yanında 723 gramlık ağırlığı biraz çok gibi gelebilir ama kesinlikle değil.
Gerek büyüklüğü gerekse de ağırlığı sebebi ile tek elle kullanmak tabii ki kolay değil ama çift elle tuttuğumuzda ebatına kıyasla oldukça başarılı bir hafifliğe sahip olduğunu söyleyebiliriz.
Ebatından ötürü sıkıntı yaratan asıl konu taşınabilirliği ki bu açıdan kesinlikle bir tutacağı olan bir kılıf yahut çanta gerektirdiğini söyleyebiliriz.
Tasarımı hakkında daha da diyecek bir şey yok. Özetle, boyutuyla birlikte değerlendirdiğimizde kesinlikle çok başarılı.
iPad Pro'nun 12.9-inç'lik ekranı Apple iOS ailesinin şimdiye dek eriştiği en yüksek çözünürlük düzeyi olan 2048 x 2732 piksele evsahipliği yapıyor. Ekran büyüdüğü için inç başına düşen piksel sayısı ailenin en küçük kardeşi olan Mini 4'e (324ppi) kıyasla oldukça geride olsa da Air 2 ile aynı (264ppi) seviyede tutmayı başarmış.
Ekranına yönelik altını çizmemiz gereken en vurucu nokta, Apple'ın ekran panelinde oksit TFT (ince film transistör) katman kullanması. Karşımıza ilk olarak çiçeği burnunda iMac 5K ile çıkan bu teknolojinin pratikteki faydası ekran parlaklığının tüm yüzeye eşit olarak dağıtılması. Yani tam anlamıyla birörnek bir parlaklık üretiyor panel.
Bunun haricinde yine oksit TFT teknolojisinin bire diğer önemli getirisi de ekran tazeleme oranının değişkenliğine olanak sağlaması. Şöyle ki, bu modelden gidecek olursak normalde 60Hz olan tazeleme oranı biz fotoğraflarımıza bakarken, e-kitap okurken (yani kısacası 'durağan' işler yaparken) 30Hz'a çekildiğinden bu ciddi bir enerji tasarrufuna ve bunun uzantısı olarak da pil ömrünün uzamasına katkıda bulunuyor.
Bunun haricinde iPad Pro'nun ekranı renk isabetliliği açısından önceki iPad'lerle karşılaştırdığımızda oldukça hoşumuza gitti. Zaten IPS panel yapısı sayesinde renkler AMOLED'e oranla doğala çok daha yakın. Tek görece kusuru siyah başarımının ve tabii ki kontrastın beklediğimizden düşük oluşu. Gerçi AMOLED kullanmaya alıştığımız için bize öyle gelmiş de olabilir. En nihayetinde IPS tabanlı bir panel için muazzam diyebiliriz.
Bunun haricinde parlaklık değerleri açısından da oldukça iyi. Üst parlaklığı mükemmel, dip parlaklığı ise mükemmel olmasa da gayet tatminkar. Bununla birlikte parlak yapıdaki ekranının yansıtma yaptığını da söyleyelim. Özellikle güneşin altında sıkıntı çıkarabiliyor.
Tabii diğer yandan Mini 4 ile kıyasladığımızda her ne kadar çözünürlük artmış olsa da ekran büyüklüğünün artış oranı çözünürlüğün artış oranından daha fazla olduğu için ikisini yan yana getirdiğimizde Mini 4'ün ppi avantajından ötürü daha net olduğunun da altını çizelim. Bir de 3. parti uygulamaların bu yeni çözünürlüğe ölçeklendirilmesi durumu var tabii. Haliyle örneğin Mini 4'ten (hatta Air 2'den) geçiyorsak pek çok uygulamada bunun sıkıntısını çekmemiz olası.
Özetle ekranını mükemmel olmasa da gayet iyi bulduğumuzu söyleyebiliriz.
Apple'ın şimdiye dek tasarladığı en güçlü yongaseti olan Apple A9X tarafından güçlendirilen iPad Pro kelimenin tam anlamıyla bir performans canavarı.
2.26GHz hızında çalışan çift çekirdekli işlemcisi ve Power VR 7XT (muhtemelen GT7800) GPU'sunun 4GB RAM ile desteklendiği model iPhone 6S neslinde kullanılan A9 yongasetinden net biçimde daha üstün.
Fazla teknik detaya girmeyelim ancak bazı noktaları da belirtmeden geçmeyelim. iPhone 6S'te yer alan 64-bit'lik bellek veri yolu genişliğine sahip 2GB RAM'e karşın iPad Pro'da 128-bit'lik 4GB RAM'e yer veren Apple, bu sayede bellek bant genişliğini de iki kat attırarak 25.6GB/sn'den 51.2GB/sn'ye çıkartmış. Bunun pratikteki faydasını aşağıdaki Basemark OS 2 testinin bellek bölümünde göreceğiz.
Yine iPhone 6S'te kullanılan 6 çekirdekli Power VR GT7600 GPU'ya karşılık iPad Pro'da (Apple net bir bilgi vermiyor ama tahminimiz bu yönde) GT7800'ün özelleştirilmiş 10 çekirdekli bir versiyonuna yer veren Apple bu sayede tüm mobil rakiplerini geçmeyi başarmış. Şöyle ki, iPad Pro GPU ayağında, MacBook Pro 15-inç'te yer alan Intel'in dahili grafik ünitesi Iris Pro 5200'den tutun da Surface Pro 4'ün Intel HD 520'sine kadar tüm segmenttaşlarını geride bırakmayı başarıyor. Şöyle örneklendirirsek daha iyi anlaşılır: iPad Pro'nun GPU'su Nvidia'nın orta seviye dizüstüler için ürettiği GeForce GT 740M ile neredeyse aynı performansa sahip!
İşlemci ayağına baktığımızda ise Intel'in tasarruf odaklı Core iM işlemcilerinin önünde olduğunu görüyoruz. Hatta 2013 yapımı Core i5'lere dahi neredeyse kafa tutabiliyor. Tabii Intel'in son nesil Core i5 U'larının gerisinde ancak tabii bu kendisine değerinden hiçbir şey kaybettirmiyor. Ne de olsa ne onlar gibi bir soğutma düzeneğine sahip ne de onlar kadar güç tüketiyor. Kısacası kendi şartlarında değerlendirirsek rakipsiz diyebiliriz.
Özetleyecek olursak, iPad Pro, eğlence odaklı düşünürsek (yani oyun) kesinlikle muhteşem bir performansa sahip. İşlevselliğine baktığımızda ise AutoCAD yahut Anatomi gibi profesyonel 3B uygulamaların üzerinden rahatlıkla gelebileceğini söyleyebiliriz. Hülasa, MacBook Air denginde işlemci ve MacBook Pro denginde de grafik gücüne sahip bir alet kendisi. Haliyle performans bakımından en büyük rakibi olan Surface Pro 4'ün gerisinde kalmıyor.
Burada A9X'in bir küçük kardeşi olan Apple A9'un yer aldığı iPhone 6S ile karşılaştırmalı gideceğiz. Günümüzün en güçlü yongasetlerinden birisi olan A9 işlemci ayağında tek çekirdek performansında lider. Keza GPU'da da benzer şekilde birincilik koltuğunda oturuyor.
Peki bakalım 'bu havasını' ağabeyinin karşısında da atabilecek mi?
Bu konuya ilişkin tüm detayları zaten iPhone 6S incelememizde verdiğimiz için bir kez daha uzun uzun tekrar etmemize gerek yok. En nihayetinde aynı işletim sistemi olduğu için hemen her şeyi de aynı doğal olarak. Haliyle sadece farklılıklar üzerinde duracağız.
Siri'de iPhone 6S'ten farklı olarak 'uzaktan erişim' olmaması kötü. Yani sadece şarjdayken uzaktan verdiğimiz 'Hey Siri' komutuna karşılık veriyor, haricinde muhakkak cihaz üzerinden gitmemiz gerek ki bu ciddi bir eksik. Bunun haricinde bir farklılık yok. Yani Apple ekosistemindeki entegre uygulamalar için mükemmel bir performans sergilese de üçüncü parti uygulamalara desteği halen oldukça sınırlı. Keza her seferinde sohbeti baştan başlatmak da bir diğer eksisi. Yine de bu haliyle dahi rakipsiz olduğunu söylememiz gerek.
Açıkçası Samsung'un Note ve Tab S serilerindeki çoklu pencere özelliğine kıyasla iPad'lerin uygulamasını pek beğendiğimiz söylenemez. Sadece iki pencereyle kısıtlı olmasının yanında, örneğin Youtube yahut Facebook gibi temel uygulamalarda çift pencere yapamamamız önemli bir sorun. Burada sadece slide over (yani ekranın yanında bir kutucukta açma) yapabiliyoruz ki bu durumda da Youtube videosunu oynatıyor ama ses vermiyor. Keza çoklu uygulama desteğinin kesinlikle bir dizüstü rahatlığı vermediğinin de altını çizmemiz gerek.
İçeriği bir sayfadan diğerine aktarabilmemiz oldukça güzel bir özellik. Özellikle internette dolaşırken yahut bir şeyler okurken not alanlardansanız işinize çok yarayacağı kesin. Bununla birlikte bu tür kopyalamaları sekmeler arasında yapamamamız sıkıcı. Bunun için Safari'nin yanına Chrome'u da kurmak zorunda kaldık.
Ana ekranda herhangi bir uygulamaya girdiğimizde parmağımızı sağ taraftan içe doğru kaydırdığımızda diğer uygulamaların yer aldığı küçük pencerelerin açılması veyahut herhangi bir gazete, dergi vb. gibi içerik tabanlı bir uygulamada yine aynı hareketi yaptığımızda diğer içeriklere kısayol açılması ise hoşumuza giden bir detay oldu.
Keza ekranın köşesinde videoları oynatabilmemiz de bir diğer hoş yenilik. Gerçi bunu da Samsung yıllardan beri veriyor ama iPad'ler için bir ilk. Sadece Apple'ın dahili video oynatıcısı ile değil üçüncü parti oynatıcılarla uyumlu oluşu da bizi şaşırttı üstelik.
Velhasıl genel itibarı ile baktığımızda bu eksikliklerine karşın kararlılık ve akıcılık mükemmel. En ufak bir takılma, donma vs. yok. Menü, oyun, uygulamaların açılışı, uygulamalar arası geçiş vs. her şey yağ gibi adeta. Ki zaten bu kadar güçlü bir yongaseti ve 4GB RAM ile aksi de düşünülemezdi.
iPad Pro'nun en iddialı olduğu noktalardan birisi de üretkenlik tarafında. Henüz Türkiye'de -hatta küresel çapta- yeteneklerini ortaya koyacak uygulamalar geliştirilmiş ya da iyi ihtimalle yaygın kullanıma geçilmiş- değil (3D4Medical vb.) ancak referans olması bakımından biz 4K video düzenlemesi yapmaya çalıştık. Bildiğimiz gibi en çok kaynak sömüren eylemlerden birisi bu.
Galaxy S6 Edge+ ile çekip (malum iPad Pro'da 4K çekim desteği yok) iCloud'a aktardığımız ve oradan içeri aldığımız 5 dakikalık bir 4K video kaydını (1.9GB) render'larken iMovie ilk iki girişimimizde kapandı. 3. denemede ise 12 dakika dolayında bir sürede başardı. FHD çözünürlüğünde çekilmiş 10 dakikalık bir videoyu (1.2GB) iMovie'den iPad'e almayı ise ilk denememizde ve 3 dakikada başardık. Bunun haricinde düzenleme eylemlerinin üzerinden de kolayca geldiğimizi söyleyelim. iMovie'de FHD çözünürlüğünde iki kısa videoyu birleştirip, fotoğraf eklememiz ve renk filtrelemesi uygulamamız 5 dakikamızı bile almadı.
Velhasıl bunları yapabilen bir tabletin diğer tüm uygulamaların da üzerinden rahatlıkla gelebileceği kesin. Haliyle başla bir şey de denemedik. Performans kısmında söylediğimiz gibi iPad Pro gerçekten çok güçlü bir alet. Üstelik bunu tablet bazında değil dizüstülerle karşılaştırdığımız zaman söylüyoruz. Ama yine de bir dizüstünün yerini tutar mı derseniz cevabımız 'hayır' olur. Hem daha çok uğraştırıyor hem de asıl önemlisi asla bir dizüstündeki çoklu uygulama rahatlığını yakalayamıyoruz. Bunu performans anlamında söylemiyoruz, benzetmeyle gidecek olursak hareket alanımızın oldukça kısıtlı olmasından şikayetçiyiz. Örneğin Surface Pro 4'ü bizzat denemediğimiz için bilmiyoruz ama internetteki incelemeleri okuduğumuz zaman bu açıdan çok daha iyi olduğunu görüyoruz. Masaüstü sistemlerin rahatlığı ile ise karşılaştırmamız mümkün dahi değil tabii ki.
Özetle iPad Pro'nun üretkenlik uygulamalarında başarısız olduğunu söylemek imkansız ama bir dizüstünün de yerini tutmuyor. Tahminimiz o ki örneğin bir MacBook Air kullanarak 10 dakikada yapabildiğiniz bir işlemi iPad Pro ile 5 dakikada yapacak olsanız dahi (eğer bilgisayarı açık bırakıp gitmeyecekseniz) muhtemelen Air'da yapacağınızı düşünüyoruz. Bu arada son olarak tüm bu işlemler esnasında modelin kesinlikle ısınmadığının da altını çizelim.
iPad Pro'nun en öne çıkan taraflarından birisi de hiç kuşkusuz ses ayağında. Şöyle ki kendisi 'dört başı hoparlör' ilk ve tek iPad. Her köşesine bir hoparlörün yerleştirildiği model stereo ses vermesinin yanında, çevirdiğimiz yöne göre (yani yatay ya da dikey) treble ve bass'ı da otomatik olarak ayarlıyor. Çift kanal sesin ayrıştırılması ve dengeli ses sunumunda da oldukça başarılı bulduk keza. Ki bunun sebebi bass'ın tüm hoparlörler tarafından verilmesine karşın orta ve üst frekansların sadece üstteki iki hoparlör tarafından üretilmesi. Ses yüksekliği ise muazzam tahminimizce Air 2'den en az iki kat daha yüksek ses çıkışına sahip olsa gerek.
Kulaklık tarafına baktığımızda ise hoparlörde olduğu gayet premium bir kaliteye sahip olmasa da ortalamanın üzerinde ses verdiğini söyleyebiliriz. Tabii burada asıl belirleyici kıstas kullandığımız kulaklık olacağından kesin bir yargıda bulunmak da doğru olmaz.
iPad Pro'nun en zayıf ayağı kamerası. Gerçi bir tablette iyi bir kamera ne derece gerekli o da tartışılır. Kaldı ki iPad Pro gibi devasa bir aletle fotoğraf ya da video çekim yapmak açıkçası insanı utandıran bir şey. Haliyle burayı kısaca geçeceğiz.
Apple ince detaylara girmiyor tabii ama iPad Pro'nun kamerası selefi ile tamamen aynı olsa gerek. Ön tarafta video görüşmeler için 1.2MP'lik FaceTime HD arkada ise 8MP'lik FHD kayıt yapabilen iSight ana kamera. Flaş yok. Ana kamera ile hızlı ve ağır çekim yapabiliyoruz, ön kamerada ise hızlı çekim modu var. Bunun haricinde HDR desteği ve panoroma ile kare çekim modları mevcut. iPhone 6S'in yeniliklerinden birisi olan mini video klipler çekme olarak tanımlayabileceğimiz 'live photos' (canlı fotoğraflar) özelliği iPad Pro'da yok.
Özetle iPad Pro'nun görkemine yakıştığını söylememiz mümkün olmayan 'eh işte' diyebileceğimiz bir kamerası var aletin.
iPad Pro'nun içerisindeki 10,307mAh kapasiteli batarya Apple'ın iddiasına göre 10 saate kadar internette gezinme, video izleme veya müzik dinleme olanağı sağlıyor imiş bizlere.
Parlaklık ve ses %50'de iken 1 saatlik standart bir Youtube videosu (480p) %7 pil götürdü. Her ikisini de dibe dayadığımızda ise 1 saat ertesindeki kaybımız %12 oldu. Aynı koşullarda FHD (1080p) bir belgeselde kaybımız sırasıyla %20 ve %36 idi. 1 saatlik Asphalt oyunu ise sırasıyla %22 ve %39 pil tüketti.
Buradan hareketle iPad Mini ile karşılaştırdığımızda ortalama %10-15 dolayında daha geride olduğunu söyleyebiliriz. Ama tabii ekran büyüklüğü ve çözünürlük dopingiyle mukayeseli düşünürsek kabul edilebilir değerler kesinlikle.
Burada da her zamanki gibi tavsiyemiz parlaklığı ve sesi gerekmediği sürece abartmamanız yönünde. Keza kullanmadığınız özellikleri kapatın. Örneğin 3G'lisini kullanıyorsanız o an hangi bağlantı aktifse diğerini yahut benzer şekilde konum veya Bluetooth'u gereksiz gere açık tutmayın.
Son olarak klavye yahut kalemimiz olmadığını da bir kez daha hatırlatalım. Haliyle pil denemelerimizi de sadece tabletli biçimde gerçekleştirdik. Muhtemelen klavyeyle denesek tüketim biraz daha yüksek olurdu.
Özetle standart bir iş gününü baz alırsak ağır kullanımda dahi bizi rahatlıkla götürüyor. Eğer çok abanmazsak 2 günü de su içerisinde görürüz ama öyle harikulade olmadığının da altını çizelim.
- iPad Pro:
- Wi-Fi (32GB):3.000 TL
- Wi-Fi (128GB):3.600 TL
- Wi-Fi + 4G (128GB):4.100 TL
- Aksesuarlar
- Klavye:649 TL(opsiyonel)
- Kalem:379 TL(opsiyonel)
- Kılıf:219 TL(poliüretan)279 TL(silikon)
- iPad Pro:
- Wi-Fi (32GB):3.000 TL
- Wi-Fi (128GB):3.600 TL
- Wi-Fi + 4G (128GB):4.100 TL
- Aksesuarlar
- Klavye:649 TL(opsiyonel)
- Kalem:379 TL(opsiyonel)
- Kılıf:219 TL(poliüretan)279 TL(silikon)
- Tasarım:9
- Ekran:8
- Performans:9.5
- Yazılım ve Arayüz:7
- Üretkenlik:8.5
- Ses:9
- Kamera:6
- Batarya:8
- Fiyat:5
- Ortalama Puan:7.5 /10
Evet; normalde burada sonuç deyip bağlamamız gerek ama iPad Pro oldukça 'enteresan' bir noktada yer aldığından böyle bir bölüm eklemeye karar verdik. Çünkü bizce modele yönelik cevaplanması gereken en önemli soru bu.
Daha net anlaşılması adına burada 'alsın' ya da 'almasın' şeklinde bir kategorizasyon yapalım:
Klavye yahut kalemi yoğun biçimde kullanmak niyetinde değilseniz ALMAYIN!
Güçlü bir dizüstünün yerini tutabileceğini düşünüyorsanız ALMAYIN!
Eğer çok güç gerektirecek uygulamalarla işiniz yoksa ALMAYIN!
Yok illa alacaksanız da uygulamalar optimize edilmeden, klavye/kalem gelmeden ALMAYIN!
Her şeyden de öte ürettiğinizden daha çok tüketiyorsanız KESİNLİKLE ALMAYIN!
'Keyfimin kahyası mısın? Para benim' diyorsanız MUHAKKAK ALIN! (ve kendiniz tecrübe edin :)
İncelemede defaatle vurguladığımız üzere kalem ve klavye olmadığından aslında bu incelemeyi 'yarım inceleme' olarak değerlendirmemiz gerek. Çünkü bu aletin vurucu noktası zaten bu ikisi. Keza uygulamalar henüz oturmuş değil, başta sağlık olmak üzere ABD'de hayata geçirilecek kurumsal uygulama ve servislerin hiçbirisi bize gelmeyecek. Fiyatı ise zaten söylemeye dahi lüzum yok. Tam takım alsak 5,000 TL'yi buluyor! Yani 1 Ocak 1016 itibarı ile asgari ücret kazanan birisinin ortalama 4 aylık maaşına denk! Hal böyleyken ben şimdi size bunu tavsiye etsem açıkçası kendimden utanırım.
Velhasıl açık konuşmak gerekirse (ki daha ne kadar açık olunabilinir!) artık muhtemelen çok iyi bildiğiniz üzere Apple'dan da ürünlerinden de, kurucusundan da, kendini Kaf dağında görmesinden de pek hoşlanan birisi değilim. Ama yine de illa bir tablet alacak olsaydım -ki çok aldım- tercihim kesinlikle iPad'den yana olur...
...ama iPad Mini 4'den. Çünkü hem fiyatı görece uygun hem ekranı kullandığım tüm iPad'ler içerisinde kesinlikle en iyisi hem de biraz geniş cepli bir kotumuzun dahi arka cebine sığabiliyor. Artan paraya da gidip oldukça iyi bir dizüstü alabiliyorum üstelik!
Bu da olmadı; yine tavsiye edemedik! Ama umudumuzu yitirmiyoruz. Elbet tavsiye edebileceğimiz bir ürünle çıkacağız bir gün karşınıza. :)