KADEM, kadını, aileyi ve toplumu ilgilendiren meseleleri (ivedilikle) gündemine alan ve bu doğrultuda faaliyetler yürüten bir sivil toplum kuruluşu. Dolayısıyla dünyanın yönünü çevirdiği dijital saha bizim de ilgi alanımızdaydı. Hatta “Dijital Çağ’da İnsan Kalmak” başlığını zirvenin ana teması olarak belirlediğimizde henüz salgın dünyanın gündemine bile girmemişti. Ancak salgın eğitim, iş, alışveriş gibi sosyal hayatın her alanını kapsayan hızlı ve zorunlu bir dijitalleşme sürecini beraberinde getirince Dijital Dünya, birçok kişi için üzerinde düşündüğü, araştırdığı ve anlamak istediği bir konu haline geldi. Çok alanda çok şeyler konuşuldu, araştırmalar makaleler yazıldı. Bizler de dijital dünyanın neye karşılık geldiğini, gücünü, imkânlarını ve zararlı yönlerini bilmenin, artık hepimiz için zorunluluk olduğu kanaatindeyiz. Çünkü dijital dünyanın, bireyin ve toplumsal yapıların yaşadığı değişimin ve dönüşümün yeni kaynağı olduğunu, bu dünyanın hızla kendi dilini, kültürünü ve yaşam biçimini ürettiğini görüyoruz. Bu sebeple şahit olduğumuz dönüşümü doğru tahlil etmek gerekiyor. Zirvenin temasını “Dijital Çağ’da İnsan Kalmak” olarak belirlerken, insanı merkeze koyduk ve “insan olarak biz, sınırlarını öngöremediğimiz bu dünyanın neresinde durmalıyız” sorusuna cevap aramayı hedefledik. Bu yıl dördüncüsünü gerçekleştirdiğimiz Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvemize Türkiye’den, ABD, İtalya, Ürdün, İsviçre gibi birçok farklı ülkeden 30’un üzerinde akademisyen, araştırmacı, yazar, girişimci ve sivil toplum temsilcisi katkı sağladı.
Bu yıl zirvemizi salgın sebebiyle çevrimiçi gerçekleştirmek zorunda kaldık. Baştan olumsuz gibi görünen bu durumun, zirvenin çok daha fazla kişiye ulaşması gibi olumlu bir sonucu oldu. Şöyle söyleyebilirim ki, bürokrasiden iş dünyasına, akademiden sivil topluma kadar çok farklı yaş ve sosyal gruptan binlerce kişi, 3 gün boyunca tüm oturum ve panelleri takip etme imkânı buldu. Hala da kadınveadaletzirvesi.com adresinden merak ettikleri oturumları izleyebiliyorlar. Sadece ebeveyn kimliğiyle konuya ilgi gösterenler de vardı, Türkiye’nin farklı şehirlerinden eğitimciler ve araştırmacılar da. Özellikle gençlerin ilgisi bizim için çok kıymetliydi. Tüm konuşmaların Türkçe ve İngilizce olarak yayınlanması, yurt dışından izleyici katılımını artırdı. Dijital dünyanın etkilediği tüm alanları ve konuları böylesi geniş bir perspektifte ele alan bu zirvenin binlerce kişi tarafından takip edilmiş olması ve yeni çalışma alanlarına kapı açacak olması çok kıymetli tabi.
Zirvenin ardından 34 maddelik bir sonuç raporu hazırladık ve bunu derneğimizin web sitesinde yayınladık. Aslında rapordaki her bir madde, kendi içinde yeni çalışmalara alan açacak önemi haiz. Mesela, “dijital çağda insan olmak ne anlama gelir ve dijital dünyada insan kalmak için ne yapılmalıdır” başlığını zirvemizin ana fikri de olduğu için en başta zikredebilirim. Yine bu çağda bilginin temsili, kültür, sanat, eğitim gibi alanların dijital dünyadan nasıl etkilendiği, bilgi manipülasyonu meselesi, dijital çağda çocuk yetiştirmek ve ebeveyn olmanın imkân ve zorlukları, aile ve kadının dijitalden nasıl etkilendiği gibi konular da zirvede öne çıkan başlıklardandı. Sorun olarak işaretlediğimiz konuları disiplinlerarası tartışmalar, görüş ve öneriler eşliğinde değerlendirip, çözüme dönük projeler üretiyoruz. Zirveden çıkan sonuçlarla eksikleri tespit ederek, yeni ihtiyaçları ve yol haritamızı belirliyoruz. Bununla birlikte sonraki çalışmalarımızda bize fikir, tecrübe ve yöntem noktasında da katkı sağlıyor.
Kabul etmeliyiz ki artık dijital dünyayla aramızda güçlü ve vazgeçilemez bir muhataplık ilişkisi var. Biz bu ilişkiyi, dijitalin insanı muhatap kıldığı değil, insanın dijitali kendine muhatap aldığı bir düzlemde konumlandıralım, yani dijital dünyanın nesnesi değil öznesi, kurucusu ve yöneticisi olalım dedik. Bu ideal doğrultusunda dijital dönüşümden etkilenen, bu dünyaya dönük tasarrufu olan, çocukları için endişelenen, dijital dönüşümü nasıl okuyacağını bilmeyen ya da konuya bir disiplin dâhilinde yaklaşan herkes, kendine dair çıkarımlar elde etti. Mesela sonuç raporumuzda, “dijital dünyanın nimetlerinden ve imkânlarından istifade edelim ancak insanın insanla olan ve başka hiçbir şeyle ikame edilemeyen hususi münasebetini, dijital dünyanın hızına ve kolaylığına feda etmeyelim” dedik. Yine, insanı hakikatten kopartarak kendi “aşırı gerçeklik” zeminine sürükleyen dijital dünyada ancak “anlam dünyamızı” koruyarak insan kalabileceğimiz noktasına ulaştık. Bütün çağlarda olduğu gibi dijital çağda da anlam dünyamızı Din, Sanat ve Felsefede bulabiliriz sonucu da son derece önemliydi. Dijital dünyanın içindeki yerimizi ve duruşumuzu tayin etmenin önemi, bunun da ancak nitelikli ve yaygın bir dijital okuryazarlık becerisi kazanmakla mümkün olacağı sonucu da zirvenin önemli çıkarımlarından biriydi.
Aslında bu tür organizasyonlar bizim eğitim, söylem, proje ya da yayın gibi faaliyetlerimizde yol gösterici, bazen de belirleyici oluyor. Zirvenin sonuç raporu yayınlandıktan hemen sonra ilgili birimlerimiz önce kazanımlarımızı, ardından da eksik görülen ya da üzerinde çalışılması gereken noktaları yeniden değerlendirmeye alıyor. Bunun neticesinde konuya ilişkin yeni çalışma programımızı belirliyoruz. Yine sonuç raporumuzu ve ortak kanaatimizi ilgili kişi ve kurumlarla paylaşarak, hayata geçmesi gereken yeni projeler ve uygulamalar noktasında öneri ve tekliflerimizi sunuyoruz. Önceki zirvelerimizde de bu böyle şekillendi. Şimdi önümüzde, dijital dünyaya dair hâlihazırda devam eden çalışmalarımız ve zirveden çıkan sonuçlar doğrultusunda hazırlayacağımız projeler var. Mesela, dijital okuryazarlık konusunda toplumsal bilinç ve beceri kazanmak için yapılacak çalışmalar, dijital dünyanın imkânlarından kadınların istifade etmesini sağlayacak projeler, çocuklar ve gençler için üretilmesi düşünülen faydalı ve etkili dijital içerikler, aileye yönelik dijital farkındalık ve destek programları bunlar arasında sayılabilir.