Devleti ile var olan bir millet: II. Mahmut'tan Oğuz Alper Öktem'e

Ahmet Fadıl Erarslan
08:5310/08/2020, Pazartesi
G: 10/08/2020, Pazartesi
Yeni Şafak
Martı adlı girişimin kurucusu Oğuz Alper Öktem
Martı adlı girişimin kurucusu Oğuz Alper Öktem

Babası yerine koyduğu amcasının katledilişine tanık olduğunda henüz 8 yaşındaydı. O çocuk o günü hiç unutmayıp doğru zamanı sabırla bekledi. 2. Mahmut adını alıp sayısız reform ile İmparatorluğun ömrünü uzattıktan sonra Yeniçeri Ocağı’nı başıbozukların başına yıktı. Halkı canından bezdirenleri top atışlarıyla yok ederken ise ağzından şu kelimeler döküldü: Ya devlet başa ya kuzgun leşe. Bugünün başıbozuk çerileri de devlet ile aidiyet ilişkisi kurduğu için Martı'nın kurucusunu linç ediyor. Aynı zihniyetin bir önceki hedefiyse Aziz Sancar'dı.


Geçtiğimiz günlerde Martı adlı girişimin arkasındaki isim Oğuz Alper Öktem ‘Ya devlet başa ya kuzgun leşe’ deyip devletçi bir tavır takındığı için bir linç kampanyasına maruz kaldı. Kurumunun devlet ile polemiğe girmesinin söz konusu olmadığını belirtip alınan kararlara göre kendilerini adapte edeceklerini belirttiği için boykot ile dahi terbiye edilmeye çalışıldı.

Aynı zihniyet Aziz Sancar gibi değerli bir bilim insanını da devletçi tavrından ötürü linç etmeye kalkışmıştı. Bu ülkede yaşayan ve bu ülkeye karşı aidiyet hisseden insanların devlet ile bir aidiyet kurmasının arkasında ise bin yılların tecrübesi bulunuyor.



Her milletin bin yıllar ile birlikte geliştirdiği hayatta kalma refleksleri vardır. İskandinavlar o soğuk coğrafyada hayatta kalmanın yolunu iklimleri gibi sert olmakta bulmuşken Almanlar için bu çözüm teknik alanlara yapılan yatırımlar olmuştur. Türkler ise bin yılların verdiği acı tecrübelerden dolayı dünya ile bütün ilişkilerini devletleri üzerinden kurgularlar. Bu toplumda devletin bu kadar kutsanmasının sebebi ise nice acının arkasında hep devletsiz kalınan günler olmasıdır.

  • Cengiz Aytmatov ölümsüz eseri ‘Gün Olur Asra Bedel’de mankurtlaşmayı ve bunun bir toplum için ne denli büyük bir sorun olduğunu anlatır. Bir toplumun mankurtlaşması ile hayvanla arasındaki fark giderek azalır, halk millet olma özelliğini kaybedip gönüllü köleler ordusuna dönüşür.

Türkler, devletsiz kaldıkları an Kırım’da da bunun
. Orta Asya bozkırlarında da Balkanlarda da. Bugün Türkiye’de yaşayan birçok insanın ‘
olduğunu anlatmasının arkasındaki sebep de budur. İmparatorluk zayıflayıp geri çekildiği an bölgeyi kontrol etmeye başlayan diğer güçlerin ilk işi Türkleri topraklarından sürmek, toplu katliamlar yapmak oldu. Kırım milli marşının yazarı Numan Çelebicihan’ın da Azerbaycan Milli Marşı’nın yazarı
’ın da Ruslar tarafından kurşuna dizilmiş olması tesadüfün değil bu hakikatin örneğidir.

Aziz Sancar'ı da 'Türk Birliği'ni görmek en büyük hayalim' dediğinde linç etmiştiler

Geçtiğimiz günlerde Martı adlı girişimin arkasındaki isim Oğuz Alper Öktem ‘Ya devlet başa ya kuzgun leşe’ deyip devletçi bir tavır takındığı için bir linç kampanyasına maruz kaldı.

  • Bu linç kampanyasının arkasındaki insanların büyük bir kısmı için devletin bekası hiçbir anlam ifade etmeyen bir kavram. Bunun sebebi ise; aidiyet ilişkilerini yaşadıkları coğrafyayla kurmamaları.
Aynı zihniyet Kimya alanında Nobel ödülü kazanan Aziz Sancar’ı da aynı algılarla linç etmişti. Sancar ‘
Türk Birliği’nin kurulması’ dediğinde kafalarındaki geçerliliği olmayan milliyetçi algısı yerle bir olmuş bunun karşılığında da Kimya gibi bir alanda dünyanın en prestijli ödülünü alan bir insana saldırı başlatmışlardı.
Hiçbir şey üretmeden yalnızca argüman üreten bu insanların algılarında ‘gelişmişlik’ kavramının arkasında derin bir kompleks yatıyor.
Dünya ile kurdukları ilişki opera ve bale üzerinden işliyor. Bir şeyler üreten bir insanın muhakkak ki bu tarz ‘Avrupalı’ değerlere sempati beslemesi ve bütün dünya ile ilişkisini kendileri gibi derin bir kompleks üzerinden kurmasını bekliyorlar.

Sömürge aydınları’nın dünya ile kurduğu kompleksli ilişki

Hindistan’ı dönüştüren Gandhi de Pakistan’ın kurucusu Muhammed Ali Cinnah da eğitimlerini tıpkı Oğuz Alper gibi Londra’da aldılar. Bizim sömürge aydınlarından farkları ise
ülkelerini bağımsızlığa götürürken tamamen kendi kültürleri üzerinden bir yeniden doğuş gerçekleştirmiş olmaları.

Dünyanın her yerinde prograsif atılımlara baktığınız zaman arkasında büyük oranda yerel değerleri ile ilişki kuran beyinler olduğunu görürsünüz.

  • Japonya’nın feodal bir toplumdan sanayileşmiş bir İmparatorluğa dönüşümünü gerçekleştiren Meiji döneminde birçok alanda Avrupalı teknikler alınırken Japon kültürüne dair kavramlar yüceltilmiş, Japon kültürü Avrupa değerleriyle ikame edilmemiştir.

Meiji’nin neredeyse el atmadığı tek alan Japonların geleneksel Kanji’sidir.


Bu toprakları kimin yönettiği bizim için varoluşsal bir meseledir

‘Aziz Sancar’ı linç edenlerin bu dünyaya katkısı ne? Oğuz Alper Öktem’i boykot ile tehdit edenlerin yaşadıkları toplum için ürettikleri ne?’ tarzı sorular bizi tek bir cevaba çıkarıyor:
Koca bir hiç.
Yırtlaz kalabalığın hayatta üretebildiği yegane şey argümandır.
Argüman üretmek konforludur hiçbir şey için çabalamanıza gerek kalmaz.

  • Konforlu olmayan ise Aziz Sancar gibi 73 yaşında olsanız dahi idealleriniz için Kazakistan’da, Azerbaycan’da, Kırgızistan’da üniversitelerde dolaşıp gençlere tek tek neden bir Türk Birliği istediğinizi anlatmaya çalışmaktır. Oğuz Alper örneğinde ise sıfırdan bir girişim kurup yıllarca zarar etmesi pahasına bu hayalinizin peşinden gitmek bireysel olarak oldukça yıpratıcı bir süreçtir.

Ticaret ile herhangi bir şekilde ilişki kurmuş herkesin hem fikir olacağı; bunun dünyanın en zor işlerinden biri olduğudur.

Her daim güç dengelerinin değiştiği bu topraklarda kültürümüz ile, kimliğimiz ile bağımsız olarak yaşayabilmemizin tek yolu da: ‘Ya devlet başa ya kuzgun leşe’ diyebilmektir.
Bugün bu toprakları ABD de yönetse Türkiye de yönetse beni ilgilendirmez diyenlerin saldırıları ise mide bulandıran küçük bir sineğin vızıltılarından başka bir şey değil.
#Oğuz Alper
#Ya devlet başa ya kuzgun leşe
#2. Mahmut