Çoğu zaman yaşadığımız mekanın değerini bilmeyiz. Türkiye'nin her ili ayrı değerlidir ama İstanbul bir başka. İçinde barındırdığı tarihiyle gezmekle bitmeyen bu kent, fark edemediğimiz birçok cevheri içinde saklıyor. Mesela Eminönü birçok işyerinin merkezi konumunda ama Kültür AŞ Genel Müdürü Nevzat Bayhan'a göre buradaki Milyon Taşı'nı milyonda bir insan biliyor ancak. İşte bu nedenle İstanbul'da yaşayan insanlara yaşadıkları bu şehri anlatabilmek için birçok proje düşünülüyor ve uygulanıyor. Kültür Gezileri etkinlikleri de bunlardan biri. Yaz aylarında ücretsiz yapılan bu etkinlikle olabildiğince çok İstanbulluya ulaşmaya çalışıyorlar. Geziler üstelik kuru kuruya değil kültür tarihçileri eşliğinde yapılıyor.
Nevzat Bayhan, 3 senedir yapılan gezi etkinliğinin önemine dikkat çekiyor. Bayhan, günlük hayatın akışına kapılıp giden ve imkan bulamayıp Boğaz'ı bile göremeyen yüzlerce insan için gezilerin kaçırılmaz bir fırsat olduğunu belirtiyor. Bunun yanı sıra tekneyle Haliç ve Boğaz gezileri, Anadolu gezileri ve İstanbul Okulu'yla bu projeyi desteklediklerini anlatan Bayhan, “Üç yıldır yapılan Kültür Gezileri'yle de gördük ki, insanlar gittikçe bilinçleniyor” diyor.
Nevzat Bayhan, İstanbul Okulu'yla üç yıldır yapılan projelerin meyvesini aldıklarını söylüyor. 1 yıldır devam eden bu okulda meraklılar İstanbul'u teorik açıdan öğreniyor ardından yapılan gezilerle de öğrenilen mekanlar yerinde görülüyor. İstanbul'u daha iyi tanımak için yapılan bu etkinlikler akla “Çok gezen mi çok okuyan mı daha iyi bilir” sorusunu getiriyor. Bayhan'a göre, bu kenti tanımak ancak her ikisi yapılırsa mümkün.
Nevzat Bayhan, bir zamanların pis kokan Haliç'inin şimdilerde merkez konumuna geldiğini belirterek, “İstanbul bir kütüphane ise, Haliç onun arşivi. Haliç algılanabilirse İstanbul'u da algılarız. Haliç gezileri de bu açıdan çok önemli” diyor. Aslında çok uzun zaman olmadı. Daha yakın zamana kadar Haliç maalesef çevresine yaydığı kokuyla ünlenmişti. Fakat şimdi bu olumsuz izlenimden eser kalmadı. Yapılan lüks binalar, kültür merkezleri, spor ve yürüyüş alanlarıyla Haliç ve çevre mekanları İstanbulluların gözdesi oldu. Nevzat Bayhan da, Haliç'in tarihe gizli bir tanıklık ettiğine dikkat çekiyor ve ekliyor:”Boğazı herkes bilir, güzel manzarası vardır, havası teneffüs edilir ama Haliç'e kimse uğramazdı. Çünkü Osmanlı döneminde başlayan sanayileşmenin sonucunda Haliç bu hale geldi. Buradaki imalathaneler, fabrikalar atıklarını hep bu çevreye boşalttı. Şimdi bakarsanız burada kentsel dönüşüm başladı. Belediyenin yaptığı çalışmalar sayesinde Haliç bölgesi değer kazandı. Buradaki binaların satışında inanılmaz değişimler oldu.”
Bayhan, eskiden gecekonduların olduğu bölgenin villalarla donatıldığını, Feshane, Santral İstanbul gibi kültürel mekanların son olarak da Haliç Kongre Merkezi'yle taçlandığını belirtiyor.
Dursun Gürlek, İskender Pala, Süleyman Zeki Bağlan, Haluk Dursun gibi önemli isimleri kültür tarihçisi olarak tanımlayan Bayhan, İstanbul'u en iyi anlatacak kişilerin bu tarihçiler olduğunu ifade ediyor. Dil bilmenin rehberlik için yeterli olmadığının altını çizen Bayhan, “Rehber sadece işin mimarisini boyutunu değil arka planını da anlatabiliyorsa mekanlar özel sırlarını açar. Yoksa sadece salt tarih sadece savaşları anlatır ve tarihe not düşülen noktalarda gezinir. 3.Ahmed'in kim olduğunu, Ayasofya'nın bu şekilde nasıl ayakta durduğunu, Fatih Sultan Mehmet'in burayı ayakta tutmak adına imkanları nasıl seferber ettiğini öğrenmeden İstanbul'u algılayamayız. Fatih İstanbul'daki tahribata ve ustaların bu tahribatının mümkün olmayacağını söylemesine rağmen bu kenti koruyor. Bu yüzden İstanbul'un arkasındaki bu sırrı bilmemiz gerekiyor. Bunun için de fetihi ve Fatih'i doğru anlatmalıyız” diye konuşuyor.
Kültür Gezileri'nin katılımcıları bu yıl Sultanahmet'le başlayan gezilerine Süleymaniye'yle devam ettiler. Bu gezilerde onlara kültür tarihçisi Süleyman Zeki Bağlan eşlik etti. Kontejanın yaklaşık 30 kişi olmasına rağmen 70 kişiyle 4-5 saatlik bir İstanbul keşfine çıktıklarını söyleyen Süleyman Zeki Bağlan, 'Bakmakla görmek arasındaki fark' olarak özetlediği Süleymaniye gezisinden notlar aktarıyor: “Süleymaniye Kütüphanesi sergi salonunda çok değerli yazma eserler var. Dünyanı en büyük yazma eser kütüphanesi burası. En eski Kur'an-ı Kerim nüshaları, Kitab-ı Bahriye, Kitabu'l-hayvanat, ilm-i ebdan, İbni Sina'nın el-kanun fit-tıb eseri, vakfiyeler, levhalar, hilyeler hepsi birer şaheser, mükemmel eserler. Hatta bazıları dünyada tek. Bu yıl Katip Çelebi yılı olması sebebiyle onun Cihannüma'sı, Fezleke'si ve diğer eserlerinin yazmaları sergileniyor. Kütüphane randevu ile her zaman gezilebilir. Kitap bakım bölümünde yazma eserler elektronik ortama da aktarılmış. Burası mutlaka görülmeli.”
Milyon Taşı Bizans döneminden kalma bir anıt olarak dikkat çekiyor. Turistlerin akın ettiği bir mekan olarak öne çıkan Sultanahmet'te hala Yerebatan Sarnıcı'nın girişinin yakınında bulunan Milyon Taşı, Bizans İmparatorluğu'nda Konstantinopolis şehrine ulaşan tüm Antik Roma yollarının başlangıç noktası ve dünya üzerindeki diğer şehirlerin bu şehre olan uzaklığının hesaplanmasında kullanılan sıfır noktası olarak kabul edilmiş. Antik dönemlerde kilometreler hep o noktadan itibaren hesaplanmış, haritalar ona göre çizilmiş, kervanlar ona göre yol almış. Milyon taşına ait kalıntılar, 1957 yılında Sultanahmet meydanı çevresinin İstanbul Belediyesi tarafından düzenlendiği dönemde ortaya çıkartılmış. Milyon Taşı'nın varlığı İstanbul'un fethinden sonraki Osmanlı döneminde de bir süre devam etmiş, bugünlere tek taşlı hali ile gelebilmiş.
Gezilere katılana kadar İstanbulluyum derdim ama kültür gezilerine katılıp ne kadar bilgi eksikliğim olduğunu görünce aslında İstanbullu olmadığımı ve bu şehri hiç tanımadığımı anladım. Sultanahmet ve Süleymaniye gezilerinden sonra İstanbul'u daha iyi tanıdım. Bu gezilerin bu açıdan bana büyük bir katkısı oldu. Geçmişimi tanıyıp neden araştırmıyorum, neden bilmiyorum diye soru sordum kendi kendime. Artık etrafıma daha bilinçli, anlayarak bakıyorum. Tarihi mekanları gezerken her şeyi araştırmaya çalışıyorum.
Yerleşim tarihi 300 bin, kentsel tarihi yaklaşık 3 bin, başkentlik tarihi 1600 yıla kadar uzanan Avrupa ile Asya kıtalarının kesiştiği noktada bulunan bir dünya kentidir İstanbul. Yaşayan bir tarih, uğruna binlerce canlar verilen, Peygamber Efendimizin fetih müjdesine nail olan kutsal bir mekândır. Onu alelade yaşamamak gerek. Bu sebeple Kültür Gezileri'ne çok büyük önem vermekteyim. Şimdilerde İstanbul'u bir başka yaşıyorum. Emeği geçen bütün herkese teşekkürü bir borç biliyorum.