CHP'nin tek başına iktidar olma yolunu buldum!

Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Salih Tuna, bugünkü köşe yazısında, 'CHP'nin tek başına iktidar olma yolunu buldum!' diyor.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı birkaç ay evvel, hakkında kapatma davası açılacak partiler bunu hisseder demişti.

AK Parti bunu hissetti mi bilemem ama, değerli insan Abdurrahman Başsavcım kendini adamakıllı hissettirmeye başladı.

AK Parti'nin kapatılmasına ilişkin soruya, "Sadece inceliyoruz..." demesinden belliydi kendini hissettireceği.

Katsayı ile ilgili düzlemeleri YÖK'ten talep etmesine bakılırsa "incelemeye" resmen başlamış demektir. Sağlık olsun...

Biliyorsunuz: katsayı sorunu bir "28 Şubat" marifetidir.

Maksat: İmam Hatiplerin önünü kesmekti.

YÖK, eğitimde fırsat eşitliğini sağlayabilmek için geçenlerde katsayı hususunda iyileştirmeye gitmişti; lakin Danıştay engel oldu.

Nihayetinde YÖK de anladı ki; katsayı hesaplama işi "çarpma" işlemiyle olmayacak; "toplama" işlemine geçti.

Abdurrahman Başsavcım da, "Danıştay"ın arkasından dolanmanıza izin vermem dercesine, "yettim" dedi.

Biraz daha geç kalsaydı, maazallah, dört işlemden "bölme" işlemine, hatta "çıkarma" işlemine geçme ihtimali mevcuttu.

"Çıkarma" veya "bölme" işlemi ise matematiği bile laikliğe aykırı konuma sokabilecek derecede vahim bir şeydi.

Uzun lafın kısası:

Abdurrahman Başsavcım AK Parti'yi resmen "incelemeye" başladı.

Önceki kapatma iddianamesini mevzubahis ederek, "Başsavcı önce kapatma davası açmaya karar veriyor, sonra delil toplama işine koyuluyor..." diyenlerin ağzını kapatmak için de önlem almayı ihmal etmedi:

Katsayı kararlarını "google"dan bulmak yerine YÖK'ten istedi.

Lakin bir kusurcuğu var: Yöntem farklı olsa da "deliller" aynı. (Deliler aynı olunca da yöntem farklılığının bir anlamı kalmıyor maalesef.)

Mesela...

Abdurrahman Başsavcımın bir önceki iddianamesinde de, katsayı adaletsizliğini kaldırmaya teşebbüs, laikliğe aykırı suçlar (artık nasıl oluyorsa) içinde telakki edilmişti.

Ama hakkını yemeyelim: Bu sefer "Google" yerine bizzat kaynağından bilgi talep ediyor.

Dolayısıyla...

Abdurrahman Başsavcımın yeni iddianamesinde kuvvetle muhtemel yer alacağını düşündüğüm "sivil vesayet", "sivil dikta", "sivil faşizm" gibi lakırdıların sahiplerinden Cüneyt Ülsever'in yahut "hanım abla"mızın bilgisayarına başvurulacak demektir. ("Google iddianamesi" yakıştırmasından kaçıp da, "Gazete küpürü iddianamesi" yakıştırmasına fırsat verecek değil ya!)

Peki, AK Parti inceleniyor da, "Ergenekon'un avukatıyım..." diyen liderin partisi niye incelenmiyor?

Hukukun asker- sivil herkese dokunmasını nerdeyse "düşman işgali" tesmiye eden bir liderin partisi bu, boru değil.

Yani, Sakık'ın iddiasına göre, vaktiyle kendilerine işbirliği teklifinde bulunarak 20 militan isteyen liderin partisi! (Halbuki kendilerinden "militan" istenenlerin kurdukları her parti kapatıldı.)

Hulasa...

Malum 367 kararından önce, "Anayasa Mahkemesi 367'ye gerek yok derse ülke çatışmaya sürüklenir..." şeklinde tehditler savuran liderin partisinin neden "incelenmediğini" gerçekten de bilemiyoruz.

Lakin iki yanlış bir doğru etmeyeceği için iyi ki, "incelemiyor."

Partileri asıl inceleyenin, incelemesi gerekenin seçmen olduğunu, bu incelemenin sonucunu da sandıkta partilerin eline verdiğine inanıyoruz.

Abdurrahman Başsavcım "incelemeye" başladığına göre işi seçmene bırakmaya hiç niyeti yok.

Ertuğrul Beyciğimin hatırını da dinlemeyecek demek ki!

Hani, "Sakın kapatma davası açma; AK Parti sayende seçimi kazanmasın yine..." demeye getirmişti ya, onu diyorum.

Neylersin ki; Abdurrahman Başsavcım kapatma davası açmaya mütemayil bir şahsiyet.

O halde...

Madem kapatma davası açılan parti seçimden zaferle çıkıyor; Ertuğrul Beyciğime düşen; "CHP'yi kapat..." diye yalvarmaktır.

Haydi başla yalvarmaya da, Baykal başbakan olsun!