Hanefi Avcı'nın telefonlarının dinlenmesi konusu dinleme tartışmalarını yeniden gündeme getirdi.
Dinleme konusunda oluşan bu duyarlılık nedeniyle Erzincan Cumhuriyet Savcısı İlhan Cihaner'in Başbakan Erdoğan'ın telefonlarının dinletildiğine ilişkin itiraflarının tartışma konusunu olmasını bekledim.
Cihaner daha sonra hukuki sorumluluktan kurtulmak amacıyla olsa gerek bir açıklama yaptı ancak 32. Gün proğramındaki sözleri ortada. Ülkenin başbakanının telefonunun dinlenmesinin sıradan bir olay olduğu, Hanefi Avcı'nın telefonunun dinlenmesinin ise suç teşkil ettiğini bir kez daha öğrenmiş oldum. Bir kez daha diyorum. Çünkü geçmişte de yaşanmış bir örnek var. Bir değil, birkaç örnek var. İkisini aktarayım. Vatansever Çetesi'ne yönelik operasyon kapsamında çete üyeleri mahkeme kararıyla teknik takibe alınıyor. Çetenin liderlerinden biri, diğer yöneticiye Başbakan Erdoğan'ı kast ederek, “Dinlemeyi kesin. Adamı yatak odasına kadar dinlemişsiniz” diyor. Dinleyen çete, dinlenen ülkenin Başbakanı. Ankara 3 mahkeme arasında dolaştıktan sonra Vatansever Çetesiyle ilgili dava Ergenekon davasıyla birleştirildi. Bu kişiler Ergenekon sanığı olarak yargılanıyorlar. Ne Ankara'daki yargılanmalarında ne de İstanbul'da bu şahıslara hiçbir savcı, hangi yetkiyle Başbakan'ı dinlediniz diye sormadı.
Hem de “İçimizdeki Gladio ile Yüzleşme” isimli kitapta bu konuşmayı yayınladığımız ve Taraf Gazetesi tarafından manşetten haber yapıldığı halde.
Onlara Başbakanı niye dinlediniz diye sormayan mahkeme bize, çete üyelerine hakaretten dava açtı. Vatansever Çetesi Lideri Taner Ünal, Bir ihtilal planından söz ediyor. Kimse onlara “Kimin kellesini çuvala dolduruyorsunuz, meşru hükümeti devirip nasıl Genelkurmay Başkanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı oluyorsunuz?” diye sormadı. Ama bunu yazdığımız için bize sordu.
Yargılandık.
İddianameden ilgili bölümleri delil olarak sunduk. Yüzümüze bile bakmadılar,delilleri bile inceleme gereği duymadılar. İhtilal hazırlığı yapanları değil, bunu yazan kişi olarak beni cezalandırdılar. Başka ülkelerde olsa ödül verirlerdi. Ancak benim ülkemde ihtilal hazırlığını yazdığım için ben 6 ay hapis cezası aldım.
Erzincan sanıklarından Saldıray Berk için “İfade vermeye gitmeyecek” diye haber yaptığım için ben yargılanıyorum. Ama şu soruya da cevap istiyorum. Peki beni yargılıyorsunuz da, Saldıray Paşa mahkemeye gitti mi?
İdam mahkum olan Sokrates'e karısının “Seni haksız yere asacaklar” dediğini hatırlatıp, onun “Haklı yere assalardı daha mı iyi olurdu” sözünü hatırlatıp, afra tafra yapacak değilim. Hakkında yüzü aşkın soruşturma, 35 dava açılmış hapis cezasıyla, tazminat davalarıyla boğuşan bir gazeteci olarak yapanın değil, yazanın cezalandırıldığı sisteme dikkat çekmek istedim.