Arınç: Başınıza taş yağar

Aa
00:0029/05/2010, Cumartesi
G: 29/05/2010, Cumartesi
Yeni Şafak
Arınç: Başınıza taş yağar
Arınç: Başınıza taş yağar

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Arınç, “(Recep Bey ekonomi bilmiyor) diyor. Dünyadan habersiz bir konuşma bu. (Recep Bey ekonomiyi bilmiyor) derseniz, bunu Yunanistan'da söylerseniz, başınıza taş yağar, İspanya'da bunu konuşursanız suratınıza tokat vururlar” dedi.

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı, Başbakan Vekili Bülent Arınç, 'Halk iradesi kimi istiyorsa, seçimin sonunda kime yetki veriyorsa o gelmeli ve barışçı yollarla iktidarlar el değiştirmelidir. Artık darbe, muhtıra, cuntalaşmak Türk siyasetinde hiçbir zaman konuşulmamalıdır, hiçbir zaman yer etmemelidir. Kimse başını çevirip de bunlara selam bile vermemelidir' dedi.

Arınç, Alanya Siyaset Akademisi Koordinatörlüğünce düzenlenen AK Parti Siyaset Akademisi Sertifika Töreni'ne katıldı. Siyaset akademilerinde, alanlarında isim yapmış, AK Parti sempatizanı olmayan kişilerin ders verdiğini belirterek, 'Biz farklılıklardan yanayız. Farklılıkların bize güç vereceğini düşünüyoruz. Herkese tek tip elbise giydirme derdinde değiliz' dedi.

AK Parti'nin 'ufku açık, ülkenin meselelerine sorun üretme çabasında olan, doğruyu yanlışı beraberce tartışabilecek özgür bireyler istediğini' dile getiren Arınç, siyaset akademisinde farklı kanaatlerde olan insanların bir araya gelip konuşabildiklerini söyledi.

Arınç, AK Parti'nin 2001 yılında kurulduğunu hatırlatarak, 1999 seçimlerinde 3 partinin koalisyon kurduğunu, 2001-2002 krizleri, eski Başbakan Bülent Ecevit'in hastalığı ve koalisyon içi çatışmaların bu dönemde yaşandığını kaydetti. 'Hatta hükümetin hükümet yapamaması o dönemde oldu. Toplumsal sıkıntılar, ekonomik sıkıntılar, Türkiye'nin yalnızlaşması o dönemde oldu' diyen Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

'O dönem başlı başına Türk siyasetinde belki bir yere sahiptir. Ama onun öncesi de var. Mesela biz bugünlerde neyi hatırlıyoruz? 27 Mayıs Darbesini hatırlıyoruz, 27 Mayıs 1960. O tarihlerde ben ortaokul talebesiydim. Biz farkında olmadan bile bir hükümetin devrildiğini, bir askeri darbenin olduğunu hatırlıyoruz. Sonraki sıkıntıları biliyoruz. İdamların getirdiği tartışmaları, koalisyon dönemlerini, 'Kuyruklar' diyerek Demokrat Partililer'in nasıl suçlandığını, insanların özgürlüklerinden nasıl mahrum kaldıklarını ben şahsen çok iyi hatırlıyorum. Ne kadar zaman geçti? 50 sene geçti. 50 sene sonra bu darbeye bugün sahip çıkan insan ancak 3 kişidir, 5 kişidir. Toplumda 70 milyonun sesini çıkaranlara bakarsak hepsi artık bu darbeyi lanetliyor. Türkiye bu noktaya geldi. Ne zaman geldi? 50 sene sonra geldi. Darbeden 50 gün sonra gelmedi. Şimdi artık inanıyoruz ki demokrasiler halkın iradesidir, seçimdir, sandıktır.

İktidarların el değiştirmesi darbelerle, ihtilallerle, adam kandırmakla olmamalıdır. Halk iradesi kimi istiyorsa, seçimin sonunda kime yetki veriyorsa o gelmeli ve barışçı yollarla iktidarlar el değiştirmelidir. Artık darbe, artık muhtıra, artık cuntalaşmak Türk siyasetinde hiçbir zaman konuşulmamalıdır, hiçbir zaman yer etmemelidir, kimse başını çevirip de bunlara selam bile vermemelidir. Bugün geldiğimiz nokta bu. Ama 70 milyonda 70 kişi çıkar, Taksim Anıtı'na gider, 'O darbe ne kadar güzeldi' diyerek iç geçirebilir. Bunu dikkate almamak lazım. Çok şükür 70 milyonun, 70 milyon şu kadarı artık Türkiye'de darbeyi düşünmek bile istemiyor. Bu, demokraside geldiğimiz noktadır. Demokrasi çoğulculuk ve katılımcılık demektir. Farklılıklar olacak ve bu farklı görüşler karar mekanizmalarında yer edecek. Herkes fikrini söyleyebilecek, ifade özgürlüğü olacak, onları dinleyeceğiz, saygı göstereceğiz, sonra oluşan karara göre ülke yönetilecek.'


-'YARGI KARARLARI İDARENİN EYLEMLERİNİN ÜZERİNDE'-

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Türkiye'de yargı kararlarının, idarenin eylemlerinin üstünde olduğunu belirterek, 'Birisini alıyorsunuz görevden, Alanya'dan Antalya'ya memursa eğer tayin ediyorsunuz. İdare Mahkemesi iki gün sonra yürütmeyi durdurma kararı veriyor, 5 gün sonra da iptal edip geriye döndürebiliyor' dedi.

TBMM'nin 23 Nisan 1920'de açıldığını hatırlatan Arınç, Büyük Atatürk ve milli mücadeleyi yapanların 1921 yılında Ankara'da halkın temsilcilerini toplayarak 8-10 maddelik küçük bir anayasa hazırladıklarını kaydetti.

Parlamentonun 1924 yılında daha büyük bir Anayasa yaptığını belirten Arınç, bu Anayasa'nın 1960 Darbesine kadar yürürlükte kaldığını vurguladı. Arınç, şöyle konuştu:

'60 darbesinden sonra artık Türkiye'de darbeler sonucu Anayasa yapılmaya başlandı. İki tane sivil Anayasamız oldu, 1921 ve 1924. İki tane de darbe anayasası oldu ki bir tanesi hala elimizde. Tamamını değiştiremiyoruz, hiç olmazsa parça parça değiştirmeye kalkıyoruz. Bakalım 12 Eylül'de halk ne karar verecek. Ama 1961 ve 1982 anayasaları askeri darbelerin ürünü olarak atanmış kurucu meclis veya danışma meclisi eliyle ve sonra referandumla gerçekleşti. Biz bugün artık darbe ürünü olan anayasalara değil, sivil, demokrat, çağdaş, hukuk ve demokrasi standardı yükselmiş bir anayasaya ihtiyacımız olduğunu düşünüyoruz. Bunların hepsi bir gelişimdir, hepsi dönüşümdür, Türkiye artık bugün koşan adımlarla demokrasiye ve özgürlüğe gidiyor.'


-“DÜNYADAN HABERSİZ BİR KONUŞMA BU'-

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı, Başbakan Vekili Bülent Arınç, '(Recep Bey ekonomi bilmiyor) diyor. Dünyadan habersiz bir konuşma bu. (Recep Bey ekonomiyi bilmiyor) derseniz, bunu Yunanistan'da söylerseniz, başınıza taş yağar, İspanya'da bunu konuşursanız suratınıza tokat vururlar' dedi.

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, siyasetin amacının toplumun sorunlarını çözerek, daha huzurlu, mutlu ve refah düzeyi yüksek bir alanda yaşamaya sevk etmek olduğunu söyledi. Siyaseti çıkara, çatışmaya ve ideolojiye dayandıranlar da olduğunu dile getiren Arınç, kendi siyaset anlayışlarının hizmet eksenli, halkın daha mutlu yaşaması için sorunları çözmeye dayandığını vurguladı.

Türkiye'de her dönemde, darbe, muhtıralar ve cunta olduğunu belirten Arınç, 'Rahmetli Menderes'in sonunu getirenin de bir 9'lar hareketi olduğunu, mahkemede yargılandıklarını, ihbar edenin suçlu bulunup cezaevine atıldığını, diğerlerinin beraat ettiğini, 6 ay sonra da o beraat edenlerin darbe yaptığını görüyoruz' dedi.

9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in de bu konuda çok deneyimli olduğunu anlatan Arınç, 'Demirel, 'Muhafız alayı var beni korumak için, MİT var bana bağlı, bütün istihbarat bende. Ben MİT'e soruyorum, MİT bana diyor ki (Angola'da, Afrika'da bugün bir çavuş darbe yapacak). Hakikaten çavuş darbe yapıyor, ama burnumun ucundaki gelişmeden bana haber vermiyor' derdi. 'Angola'da erken kalkan çavuş, binbaşıya karşı darbe yapıyor ama Ankara'da olan bitenden MİT bize istihbarat vermiyor' derdi' diye konuştu.

AK Parti gelene kadar Türkiye'de siyasi partilerin yıprandığını, halkın siyasi partilerle ilgili 'Hırsız', milletvekilleriyle ilgili 'Uğursuz' dediğini belirten Arınç, bu nedenle halkın siyasete ilgisinin ve seçimlerde sandığa gitme oranının azaldığını söyledi.


-'HER TÜRK YURTTAŞI ORDUSUNA GÜVENİR'

Türkiye'de en güvenilir kurumlar anketi sıralamasında birinci sırayı sürekli Türk Silahlı Kuvvetleri'nin aldığına da dikkati çeken Arınç, şunları söyledi:

'Her Türk yurttaşı ordusuna güvenir. Ordu bizim bağımsızlığımızın sembolüdür. Allah korusun bu ülke bir düşman müdahalesine maruz kalsa biz askerimizden başka neye güveneceğiz. Bağımsızlığımız, namusumuz, vatanımız bayrağımız elbette ona emanet. Ama sivil kurumlar içinde sıralamaya baktığımız zaman siyasi partiler son sırada, TBMM son sırada ve maalesef siyaset kurumu yerlerde sürünüyor. Bu yanlış bir şey, bunu düzeltmek lazım. İşte bizim AK Parti'yi kurarken tek hedefimiz vardı, siyaset kurumunu güçlendirmek. Siyasetin dürüst, ahlaklı, yurtsever insanlarla yapılması. Kendi çıkarlarının değil, ülke çıkarlarının daha çok ön planda tutulması. Menfaat odaklı değil, insan odaklı, hizmet odaklı bir siyaset anlayışını egemen kılmak.'

Temiz, yıpranmamış isimlerle, güven sağlayacak bir aile fotoğrafıyla ülkeye hizmeti amaç edindiklerinin altını çizen Arınç, bu amaçla hiç yıpranmamış, dürüst ama siyasete küsmüş, diğer partilerde olan ve temiz bilinen kişilerle yola çıktıklarını söyledi.

Arınç, 'Çok şükür temiz, dürüst insanlar yola çıktı ve geçmişin bütün hataları başkalarının üzerinde kaldı. Bütün yıpranmışlıklar onlarda kaldı, biz yeni bir aile fotoğrafıyla yürüyüşe çıktık' dedi.

Yarışmacı ve rekabetçi bir siyaseti prensip edindiklerini kaydeden Arınç, o güne kadar siyasette liderlerin oligarşisi olduğunu söyledi. AK Parti'de hizmet veren herkesin önünün açık olduğunu belirten Bülent Arınç, bir yılda tek başına iktidara geldiklerini ifade etti.

CHP'nin 1999 yılında barajı aşamadığını hatırlatan Arınç, 'Dua etsinler iyi ki dışarıda kalmışlar, yoksa içerdekilerin hepsinin defterini dürdü millet. 2002'de onlar da gidecekti' diye konuştu.

Arınç, o tarihte parlamentoda olan 7 siyasi partinin barajın dışında kaldığını ifade etti.


-'ELLERİ TİTREYENLER'-

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, kuruldukları günden bu yana 4 seçim ve 1 referandum geçirdiklerini ve hep başarılı olduklarını belirterek, şöyle devam etti:

'Bu 8 senede neler yaşanmış Türkiye'de. Artık herkesin bilgisi oldu. Bir kısmı yargıda, bir kısmı henüz yargıya gitmemiş, bir kısmı başka sebeplerle deşifre olmuş. Halk iktidarına dayalı, halk desteğine dayalı bir meşru hükümetin devrilmesi, önüne geçilmesi, adım attırılmaması için kimler nerede ne çalışmayı, hangi konuşmayı yapmış, az çok hepimiz biliyoruz. Ama biz yolumuza devam etmişiz.

Benim siyasette en nefret ettiğim şey ilkesizlik ve korkaklıktı. Geçmişte bulunduğum partilerde de, parlamentolarda da birilerinden korkanlar vardı. Bir partiyi ayakta tutan şeyse cesaretidir, millete dayanmasıdır. Bizim 8 sene hayatta kalmamızın tek iksiri, ilacı bizim cesaretli oluşumuzdur. Geçmişte 'Şuna karşı direnelim, bunun cevabını verelim' dediğimizde ellerindeki iki satırlık yazıyı okumak için elleri titreyenlerle siyaset yaptığımızı gördüğümüzde üzülmüşüzdür.

Millet emanetini yere düşürmemek gerekir. Üstümüzdeki emaneti, milletin egemenliğini yere düşürmedik bugüne kadar. Allah'a hamdolsun, başımız dik, alnımız açık, kim ne söylemişse 3 mislini anında söyleyen bir cesaretli iktidar olarak bugünlere geldik.'

Arınç, siyasi partilerin demokrasinin vazgeçilmez unsurları olduğunu, partilerin hayatta kalmaları gerektiğini kaydetti. Partilerin fikirleri ve tabanıyla halkı temsil ettiğine dikkati çeken Arınç, şunları söyledi:

'Biz kaç defa partisi kapatılmak istenen insanlarız. Nitekim geçmişte de kapatıldı. Bunların hepsi kesintidir. Türk demokrasisine darbedir bunlar ve bu darbelerin eseriyle asıl darbelerin de ona iştirak etmesiyle Türkiye'de en eski partinin ömrü şu kadar olmuştur. Biz bunların da önüne geçtik. Artık Türkiye'de partiler kapatılmamalı diye Anayasa değişikliğini düşünen bir partiyiz. Bir başsavcı işine geldiği zaman akşamdan sabaha dava açamasın. Bir Anayasa Mahkemesi şu veya bu şekilde yorum yaparak bir partiyi gelişigüzel kapatmasın. Elbette özgürlüklerin bir sınırı var ama 'bu sınırı anayasalar koyar, anayasalar koymalı' diye cesaretle ortaya koyduk.'


-'RECEP BEY' ELEŞTİRİSİ-

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 8 yıllık iktidarlarının sırrının tabanın sağlamlığı ile muhafazakar ve demokrat kimlikleri olduğunu söyledi.

Bütün dünyanın Yunanistan, İspanya, Portekiz, İngiltere ve İtalya'nın durumuna bakarak AK Parti'nin başarısını takip ettiğini belirten Arınç, şöyle devam etti:

'Birisi geçenlerde Recep Bey mi diyor, Recep Erdoğan mı diyor... (Recep Bey ekonomi bilmiyor) diyor. Dünyadan habersiz bir konuşma bu. (Recep Bey ekonomiyi bilmiyor) derseniz, bunu Yunanistan'da söylerseniz, başınıza taş yağar, İspanya'da bunu konuşursanız suratınıza tokat vururlar. 1 trilyon borçla Avrupa'dan para dilenen, maaş ödeyemez noktaya gelen, eksi 10'lara imza atan, hatta 3 ay, 5 ay sonrasını göremeyen bir ülke daha yanı başınızda dururken, tıkır tıkır maaş ödeyen, artışlar yapan, reel sektöre 4 yılda 40 milyarlık katkı sağlayan, KOBİ'leriyle, esnaf sanatkarıyla, tarım sektörüyle Türkiye'yi çok güzel destekleyen bir yönetime, (Bunlar ekonomi bilmiyor) demek cehaletin ifadesidir. Çok yanlış şeylerdir ama millet bunu can-ı gönülden biliyor, yaşıyor.

Bugün Türkiye'de hiçbir şey aksaklığa uğramadı. Çok büyük sıkıntılar çektik. Hükümet bu sıkıntıları kendisi yaşadı ama vatandaşına yaşatmadı. Liderlik de zaten böyle bir şeydir. Lider, (Öldüm, bittim, mahvoldum) demez, çünkü toplum ona bakarak istikametini çizecek. Kan kusarken bile (Kızılcık şerbeti içtim) der. Siyaset böyle bir şey.

Felaket tellalı olan siyasetçiler vardı Türkiye'de, bir tanesi nihayet veda etmek zorunda kaldı. Her konuşması felaket tellallığı, (Öldük, bittik, laiklik tehlikede, rejim mahvoldu, bitiyoruz, karanlık günler, yerin dibine girdik, battık, çıktık)... Allah Allah... Dışarı çıkıyorsunuz hiç öyle bir şey yok. Adam kendi dünyasında bunu yaratmış. Sonunda ne oldu? Öyle bir şey yok, hadi bakalım sen kendi dünyana, biz kendi işimize...'

Arınç, siyasetçinin ümit verdiğini, toplumun önünde gittiğini, acısını paylaştığını hatırlatarak, 'Ancak böyle lider olabilirsiniz. Yoksa arkasına taktığı toplumu uçurumdan atmaya götüren insanlara lider de denmez, siyasetçi de denmez. Biz iyi bir noktadayız. Çok şükür 8 yıldır ayakta kalmak bile muhteşem bir başarıdır. Bizi devirmek, yok etmek, yok farzetmek düşüncesinde olanlar şimdi nerede, biz neredeyiz. Allah'a hamdetmemiz lazım Alanyalılar, bir de millete teşekkür etmemiz lazım.'


-“TÜRKİYE DAHA ÖZGÜR BİR ÜLKE HALİNE GELECEK'-

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı, Başbakan Vekili Bülent Arınç, '12 Eylülde Allah'ın izniyle sandıklardan 'evet' oyu çıkarsa, Türkiye daha demokratik, daha özgür bir ülke haline gelecek' dedi.

Alanya Siyaset Akademisi Koordinatörlüğünce düzenlenen AK Parti Siyaset Akademisi Sertifika Töreni'ne katılan Arınç, Türk siyasi tarihinde 'Kaşını çattı mı hadi bana eyvallah' diyen, 'Hafifçe sert öksürdü mü şapkasını alıp gidenler' gördüklerini belirtti. Arınç, 'Şimdi öyle değil. Rahmetli Ecevit zamanında şu kadar bir kitapçık şöyle bir itiliverdi, Türkiye battı. Bir gecede cebimizdeki paranın yarısını kaybettik, yüzde 50'lik devalüasyon. Türkiye'de herkes borçlandı, iş yerleri kapandı, sırtımıza 40 katrilyonluk yük bindi. Yedi tane bankayı soydular. Bütün ceremesi bizim üstümüze kaldı' dedi.

Arınç, 40 katrilyonun 10'da biri ile Türkiye'de KÖYDES Projesi'ni başarıya ulaştırdıklarını, yolu olmayan ve suyu akmayan köy bırakılmamasını sağlayan bu projenin Cumhuriyet tarihinin en başarılı projelerinden biri olduğunu söyledi.

Türkiye'de artık herkesin uygun fiyata uçakla seyahat edebildiğini belirten Arınç, 8 yılda yeni yollar, hastaneler ve eğitim kurumları yapıldığı dile getirdi.


-'TÜRKİYE KÜRESEL BARIŞ İÇİN VAZGEÇİLMEZ'-

Türkiye'nin dış politikada çok saygın bir ülke olduğunu vurgulayan Arınç, 'Küresel barış noktasında Türkiye vazgeçilmez bir ülke. Sadece bölgemizde değil, İsrail, Filistin ihtilafı değil, İran konusunda dünyanın gözü Türkiye'de. Dünyada iki ülke kavga etse, ikisi bir noktada anlaşıyorlar, 'Gelsin aramızı Türkiye bulsun'. İkisi de ona güveniyor çünkü...' dedi.

Merkez Bankası raporuna göre bu sene sonu itibarıyla büyüme hızının 6.8 olacağını belirten Arınç, enflasyonun da tek haneli rakamda kalacağını söyledi. Arınç, 'Allah nazardan saklasın, bunları konuşmak bir başka ülke için mümkün değil' diye konuştu.

Arınç, AK Parti döneminde, aklın mantığın kabul ettiği hiçbir şeyin arka plana itilmediğini söyledi. Bir üniversitede katıldığı söyleşide, Manisalı bir gencin, 'Manisa'ya havaalanı yapmayı düşünüyor musunuz?' sorusuna, 'Düşünmüyoruz' diye yanıt verdiğini belirterek, 'Ben eski ulaştırma bakanlarından değilim ki kendi ilime de bir havaalanı yapayım' dedi.

Adnan Menderes Havalimanı'ndan Manisa'ya 45 dakikada ulaşıldığına işaret eden Arınç, 'Keşke bu zihniyet eski yönetimlerde de olsaydı' diye konuştu.Gazipaşa Havaalanına ihtiyaç olduğunu belirten Arınç, yer seçimi konusunda ise hata yapıldığını kaydetti.

Türkiye'nin iyi bir noktada olduğunu belirten Bülent Arınç, 'Nazar değmesin diye biraz söylemek istemiyorum. Ama siz arifseniz bu adam ne söylemek istedi anlarsınız. Güzel günler göreceğiz çocuklar. Güneşli, güzel günler. Barış içinde, huzur içinde...' dedi.


-ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ-

Anayasa değişikliği ile memurlar için yeni haklar getirileceğini, YAŞ kararlarının denetime açılacağını, hakimler ve savcıların sorgusuz sualsiz meslekten atılmaması için denetim getirileceğini, çocuklar, kadınlar ve özürlüler için pozitif ayrımcılık yapılacağını ve askeri yargının yerli yerine konulacağını anlatan Arınç, 'Bu Anayasa değişecekse bunun parlamentodaki şerefi sadece AK Parti'ye aittir. Çünkü müspet oyu sadece biz kullandık' diye konuştu.

Arınç, bu işin millet için yapıldığını ve Türkiye'nin önünü açacağını kaydederek, şunları söyledi:

'Ama arka planında şu da olabilir, yanlış yapmışsak, hata işlemişsek, bu Anayasa değişiklikleri birilerinin söylediği gibi Türk milletinin aleyhine oluşturacak sorumluluklar doğuracaksa, bütün sorumluluğun da bizde olması gerekir. Ölçtük, biçtik, tarttık. 2002'den bu yana yeni bir Anayasa yapmak için uğraştık. Olmadı. Anayasa'yı değiştirmek ve doğru bildiklerimizi yapmak için uğraştık. Yarısı oldu, yarısı da sizin önünüzde.'


-'HALKTAN KAÇILMAZ'-

Demokrasilerde halktan kaçılamayacağını, halktan kaçan siyasetçinin ayakta kalamayacağını ifade eden Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

'Örnek mi? Örnek şu, Nisan, Mayıs 2007. Cumhurbaşkanını seçeceğiz. Çok sevgili Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer'in görev süresi ne yazık ki doldu. Keşke bir 15 sene daha devam etseydi. Ama dolmuştu. Dedik 'Yeni bir cumhurbaşkanı seçmek durumundayız' Açtım okudum Anayasa'yı, 2 defa, 3 defa, 7 defa... Görev süresi bittikten sonra şöyle bir süreç içinde yenisi seçilir. Biz de seçeceğiz diye heyecanlandık. Adayımız çıktı, büyük bir heyecanla, ama önüne geçtiler. Siyaseten onlarla mücadele ettik. Mücadelemiz başarılı oldu ama siyaset ve hukuk dışı önümüze geçtiler, başarısız olduk. 367 gibi bir katakulli hiçbirimizin aklına gelmemişti. Hiçkimse de bu aklı başında mantıki birşey dememişti bize. Ama birileri bunu ortaya attılar, birileri buna sahip çıktılar, birileri de 'Evet öyle olması gerekir' dediler. Ben o gün Meclis Başkanıyım, kürsüdeyim. 361 milletvekili var içeride. 6 eksiğimiz var. Benden önce 21 meclis başkanı geçmiş, 10 tanesi hayatta. 10'unu da davet ettim. Dedim ki 'Ben böyle anlıyorum içtüzüğü, siz de böyle mi uyguladınız? Yani içeride çoğunluğu görürseniz (toplantıyı açıyorum) diyorsunuz değil mi?' dedim. 'Evet' dediler. Yani 'içeride 367 olması şart diye siz hiç bir uygulama yaptınız mı?' dedim. 'Hayır' dediler. Sezer bile 232 oyla seçildi. Böyle bir şey yoktu. Demirel 260 oyla seçildi. Peki bu nereden çıktı Evvel yok idi, iş bu rivayet yeni çıktı. Peki buna Anayasa Mahkemesi nasıl 'Evet' dedi? Bilemiyorum. Kararları verenler elbette bunların sorumluluğunu da bileceklerdir. 361 kişi saydım. Ama biz 6 eksiğimiz olduğu için oylama yapamadık, cumhurbaşkanını seçemedik.

O zaman Doğruyol'un 4 milletvekili vardı. 4 milletvekili de 'Girelim' dediler, Ağar 'Girmeyeceksiniz' dedi. Erkan Mumcu ve Anavatan Partisi'nin 20 milletvekili var. Onların da çoğu 'Girelim' dediler, hatta girme noktasında karar aldılar, ama girmediler. 24 milletvekili de girseydi, yani 2007'den sonra MHP'nin yaptığı gibi içeri girip de çoğunluk temin edilse, oylama yapılsaydı, Sayın Abdullah Gül'ü biz Nisan-Mayıs 2007'de seçmiş olacaktık. O zaman seçilmedi, 4 ay sonra seçildi. Hiçbir şey kaybetmedik. Ama kaybeden kim oldu? 4 milletvekili Doğruyol Partisi, ikisi girdi herşeye rağmen ama yeterli olmadı. Yüzde 5'i zor buldu ve siyasi hayata 'Elveda' dedi. Erkan Mumcu'nun partisi seçimlere bile katılamadı. Onun da partisinin yerinde yeller esiyor. Türk siyasetinde bu, çok ibretlik bir tablodur.

Sayın Mumcu ile bizim arkadaşlığımız da iyiydi. ABD gezisinde konuştuk. Hata ettiğini şöyle söyledi, 'Biz içeri girmeye karar vermiştik. İstanbul'dan Ankara'ya geliyordum, havaalanında İsmail Hakkı Karadayı ile karşılaştık'. Bu yazıldığı için benim anlatmamda bir mahsur yok. 'İsmail Hakkı Karadayı bana dedi ki, (Sakın Meclis'e girmeyin, bunlar cumhurbaşkanını seçmesinler). Bana milletvekillerim, teşkilatım (Girelim) dedi. Kalbimi dinledim, o da (Girelim) dedi. Ama ben onu dinledim. Onu dinlediğim için de cezamı çekiyorum' dedi. Bunların hepsini Türkiye'de yaşanmış olaylar. Şimdi o iki parti ortada yok.'


-AK PARTİ'NİN ÜÇÜNCÜ DÖNEM İKTİDARI-

Bülent Arınç, fakir ve yoksul bir ülke olarak bilinen, üçüncü dünya ülkesi olarak sayılan, 'Üç tarafı denizlerle, dört tarafı düşmanla çevrili' Türkiye'nin artık dünyanın saygın ve güçlü ülkelerinden biri olduğunu bildirdi.

Arınç, 'Şimdi üç tarafımız deniz, 4 tarafımız dostlarla çevrili oldu. Suriye ile harp edecektik, Suriye ile vize yok artık. Irak'la bir düşmanlığımız yok. Irak kendisini kurtaracak olanın aslında Türkiye olduğunu biliyor. İran ile 1639'dan aramız zaman zaman şöyle böyle olmuş, ama şimdi dostuz. Ermenistan ile sorunları çözmeye çalışıyoruz. Gürcistan ile Azerbaycan, Rusya ile dostuz. Vizeler kalkıyor' dedi.

Türkiye'nin 12 Eylülde çok önemli bir günün yıl dönümünde yeni bir referandum yapacağını belirten Bülent Arınç, 'Bu referandumda hepimizin 'Evet' oyu kullanması lazım. Çevremize de, 'Evet oyu kullanacağız çünkü...' dememiz lazım' diye konuştu.

'Hayır' kelimesinin 'çok sevimsiz bir kelime' olduğunu dile getiren Arınç, '12 Eylülde Allah'ın izniyle sandıklardan evet oyu çıkarsa, Türkiye daha demokratik, daha özgür bir ülke haline gelecek. Ondan sonra da günler çabuk geçer, 2011 seçimlerine inşallah gideriz ve 2011 seçimlerinde her türlü engele, her türlü işbirliğine, her türlü önümüze çukur açmaya rağmen Türkiye, AK Parti'nin üçüncü dönem iktidarını inşallah görecek' dedi.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Reha Denemeç'in de katıldığı törende siyaset akademisini bitirenlere sertifikaları verildi. Bu arada tören öncesinde Alanya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Kerim Aydoğan tarafından Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a plaket sunuldu.