Kısıtlı süreler için imzalan iş sözleşmeleri, artan sorumluluklar, bitmek bilmeyen rekabet ortamı... İş yaşantısı gün geçtikçe daha büyük bir mücadeleye dönüşüyor. Alman Federal Psikoterapistler Odası tarafından incelenen devlet sağlık hizmetleri raporlarına göre, son 20 yılda Almanya'da psikolojik rahatsızlıklar iki katına çıktı. Psikoterapistler Odası Başkanı Rainer Richter bu artıştaki en önemli payın iş yaşantısında yaşanan stres olduğunu belirtiyor. Richter'e göre bu tip rahatsızlıklar o denli sık görülmeye başladı ki, artık doğal kabul ediliyor.
Richter, "Her ne kadar hâlâ karşılaşılsa da damgalama eğiliminde bir gerileme olduğunu görüyoruz. Bu da psikoterapistin kişiye depresyon geçiriyor olduğunu söylediğinde, kişinin bunu daha rahat kabullenmesini beraberinde getiriyor. Bir diğer neden de doktorların psikolojik rahatsızlıkları artık daha iyi teşhis etmelerinde yatıyor. Elimizde, psikolojik rahatsızlıkların iş piyasasının gittikçe zorlaşan koşulları nedeniyle özellikle de hizmet sektöründe çalışanlar arasında arttığına dair belirgin kanıtlar var" diyor.
Çalışanların yıl içinde işe gelmedikleri günlerin yüzde 11'i ardında psikolojik rahatsızlıklar yatıyor. Richter bu nedenle alınan raporlarınsa ortalamada 3 hafta tuttuğuna ve bu rahatsızlıkların tedavisine yılda 4,3 milyar euro harcandığına dikkat çekiyor. Richter bunun depresyon geçiren hasta başına yılda 4 bin euro ettiğini ve bu hesaba rahatsızlık nedeniyle yaşanan maddi kayıpların dâhil olmadığını kaydediyor.
“Burnout” adı verilen aşırı çalışmaya bağlı psikolojik çöküntü ile depresyon gibi psikolojik rahatsızlıklar en çok çağrı merkezi çalışanları gibi ağır stres ortamında çalışan kişilerde görülüyor. Bu kişiler üretim sürecine yeterli bireysel katılımı sağlayamadıkları için zaman içinde yaptıkları işe yabancılaşıyor. İş ortamında psikolojik baskı yaratan diğer nedenlerse kişinin yaptığı işin üstleri tarafından küçümsenmesi ve başarılarına karşılık ihtiyaç duydukları övgü veya maddi kazanımı elde edememeleri.
Richter şunları kaydediyor: "İş yaşantımız maddi olduğu kadar manevi varlığımızı da garanti altına alıyor. Yani işimiz bizi tamamlıyorsa bizim için hak ettiği anlama sahip oluyor. Kendimize olan saygımızı pekiştiriyor. Hastalanmamıza, başarısızlık ve işsiz kalmak yol açıyor."
Rainer Richter ayrıca özellikle hizmet sektöründe bireyin çalışma sürecindeki rolünün daha aktif bir hale getirilmesi ve yaratıcılığını kullanabilmesi için imkân yaratılması gerektiğinin altını çiziyor: "Bunun hiç de hayalî bir düşünce olmadığı kanısındayım. Sanayide de gereğinden fazla baskı altına soktuğu için hastalanmaya sebep olan çalışma süreçlerinde birçok değişiklik yapıldı. Yaşanan bu durumun ne kadar pahalıya mal olduğu göz önünde bulundurulduğunda, aynı şey diğer sektörlerde de neden yapılmasın? Bunun gerçekleştirilebileceğinden gayet umutluyum."