Hak verilmez, söke söke alınır benim küçük dostum!
Kaliteli müzik videolarıyla tanınan Norveçli yönetmen Harald Johan Zwart'ın günümüzde artık kült mertebesine erişmiş popüler bir gençlik filminin öyküsünü silkeleyip modernize ederek yeniden çektiği 'Karateci Çocuk', gerek başrolündeki Jaden Smith-Jackie Chan ikilisinin uyumlu oyunları, gerekse insan hayatında bedensel-ruhsal disiplinin önemi, bir hedefe doğru ilerlerken cesaret ve kararlılık sergilemenin gerekliliği gibi hassas konularda genç kuşaklara verdiği pozitif mesajlarla aile boyu ilgiyi hak eden bir yapım...
KARATECİ ÇOCUK / The Karate Kid
2010, ABD-Çin ortak yapımı
Gençlik serüveni-Aksiyon / 140 dakika
35 mm standart pelikül film
(Senaryosunu Robert Mark Kamen'in yazdığı 1984 tarihli özgün filmin öyküsünden uyarlamayla)
Christopher Murphey
Jaden Smith (Dre Parker), Jackie Chan (Bay Han), Taraji P. Henson (Sherry Parker), Wenwen Han (Meiying), Rongguang Yu (Üstad Li), Zhensu Wu (Meiying'in babası), Zhiheng Wan (Meiying'in annesi), Zhenwei Wang (Cheng), Jared Mins (Dre'nin Detroitli arkadaşı), Shijia Lü (Liang)
Genel olarak çok temiz ve çocuklar/gençler için son derece yararlı mesajlar veren bir film… Fakat, içerdiği tehlikeli dövüş gösterileri nedeniyle, ilköğretim çağındaki çocukların ebeveynleriyle birlikte izlemesinde yarar var.
Resmî İnternet Sitesi ve Fragmanı:
12 yaşındaki Dre Parker ABD'nin dev sanayi kenti Detroit'te huzurlu bir hayat sürerken, iş kadını annesinin meslekî kariyerinin zorunlu kıldığı bir tayin nedeniyle, onunla birlikte çok da gönüllü olmaksızın Çin'e gelir. Hiç tanımadığı bir kültürde uzunca süre yaşamak zorunda olan küçük kahramanımız, en ciddi sıkıntıyı da yeni arkadaşlar edinme noktasında çekmeye başlamıştır. Dre, bir ara sınıf arkadaşı Mei Ying'e yakınlık hisseder; fakat aralarındaki derin kültür farkı böyle bir arkadaşlığı ister istemez yokuşa sürmektedir. Sınıfın kabadayısı konumundaki Cheng ise bu siyahî Amerikalı çocuğa kısa sürede düşman olmuştur.
Yalnızlıktan gitgide bunalan Dre'nin, yaşını başını almış tamirci Bay Han'dan başka konuşabileceği hiç kimse yoktur. Sırları ve özel yeteneklerini kolayca ele vermeyen bu bilge adam, zor durumda olduğunu fark ettiği küçük dostuna, hayatta en iyi bildiği şey olan kung-fu sporunu öğretmeye başlar. Bay Han'ın liderliğinde yaşamaya başladığı bu yeni deneyim, Dre için hem kendisine sataşanlara esaslı bir biçimde cevap vermenin, hem de çalkantılar içindeki genç ruhunu huzura kavuşmanın anahtarı olacaktır.
Hollandalı bir baba ve Norveçli bir annenin çocuğu olarak 1965'de Hollanda'da dünyaya gelen yönetmen Harald Johan Swart, 2000'lerde ABD'ye yerleşip Hollywood'da birbiri ardına çektiği filmler de dikkate alındığında dört dörtlük bir “dünya vatandaşı sanatçı” görüntüsü sergiliyor. Swart, bu karmaşık etnik kompozisyon sorulduğunda ise kendisini, ilk gençlik yıllarını geçirdiği ve halen vatandaşlığını taşıdığı Norveç'ten dolayı “Norveçli” olarak tanımlamayı tercih etmekte…
45 yaşındaki yönetmene Avrupa piyasasında ün kazandıran işler daha ziyade müzik videoları ve reklâm filmleriydi. Hollywood'a geldikten hemen sonra, güzelliğiyle dillere destan olmuş genç aktrist Liv Tyler'ı başrole oturtarak çektiği, ustası olduğu video estetiğinden yoğun izler taşıyan “Onunla Bir Gece” (One Night at McCool's) adlı sevimli bir film, onun uzun metrajda da kısa süre içinde kayda değer bir yer edinmesini sağlayacaktı.
Sanatsal değerleri tartışmalı olsa da izleyiciye hoşça vakit geçirtmeyi başaran bir kaç ticarî filmden sonra, Swart'ın Hollywood'daki son önemli çalışması ise geçen yıl yönettiği “Pembe Panter-2” oldu. Müteveffa İngiliz aktör Peter Sellers'in sinema tarihine kazandırdığı bu unutulmaz polisiye-komedi serisinin Steve Martin öncülüğündeki yeni nesil uyarlamasına çektiği devam bölümüyle Hollywood'da “gişesi sağlam yönetmen” imajını iyice pekiştiren sanatçı, şimdi ise “Pembe Panter”den çok daha özenli ve eğlenceli bir başka “remake” (yeniden çevrim) ile huzurlarımızda…
Yaşları 40 ve üzerinde olanlar için, başrollerini Ralph Macchio ve Noriyuki Pat Morita ikilisinin paylaştıkları “Karateci Çocuk”un ne anlama geldiğini uzun uzadıya anlatmaya gerek yok. Farkındaysanız, sinema salonlarında bir süredir bizim kuşağımızı fena hâlde hüzünlendiren bir nostalji rüzgârı esip duruyor. Bu sayfada geçen hafta tanıttığımız “A Takımı” da yine çeyrek yüzyıl öncesinden günümüze taşınan bir televizyon dizisi uyarlamasıydı ve tıpkı “Karateci Çocuk” gibi o da 1980'lerde genç olanların belleğine hiç silinmemecesine kazınmış popüler sinema-TV imgelerinden biriydi.
1984 tarihli özgün “Karateci Çocuk” ve onun 1986'da çekilen devam bölümü, bireysel kahramanlık öykülerinde başarısı tescilli bir sinemacı, John G. Avildsen'in imzasını taşımaktaydı. Aynı zamanda üç Oscar (En iyi film, en iyi yönetmen ve en iyi kurgu) kazanmış “Rocky-1”in de yönetmeni olan Avildsen, Robert Mark Kamen'ın yazdığı özgün senaryoda kendisine hedef kitle olarak daha ziyade “teenage” olarak tanımlanan genç kuşak izleyiciyi seçmişti. Gerek, o yapıtın (ilk aşamada sudan çıkmış balık, sonrasında ise müthiş bir bedensel ve ruhsal disiplin yakalamış) karateci çocuğu rolündeki aktör Ralph Macchio'nun yaşı (23), gerekse kahramanımızın dizinin dibinde bir de alımlı sevgili bulunması (ki o kişi, bu hafta ilginç bir tesadüfle “Pirana”da da izlediğimiz aktrist Elizabeth Shue'ydu) 26 yıl önceki filmin aslî hedef kitlesini net bir biçimde ortaya koymaktaydı.
Yönetmen Zwart ise çeyrek yüzyıl sonra gerçekleştirdiği bu yeniden çevrimde filmin ana kahramanının çevresini kuşatan hoyrat tiplere karşı verdiği onur mücadelesini 20'lerden 12-13'lere çekerek hedef kitlenin yaşını epeyce küçültüyor. Aslına bakarsanız son derece iyi de yapıyor; çünkü kendilerini zaptedebilmek için hiç bir ebeveyn-öğretmen nasihatının (ya da kitabın) etkili olmadığı hiperaktif zamane çocuklarını en kolay iknâ edebilen mesajların yine sinema ve televizyondan yayıldığını görmekteyiz. Ergenliğin eşiğindeki bu delidolu insanlar, bizler kendilerine hayatın incelikleri üzerine bir kaç kelam ettiğimizde böylesi iyi niyetli uyarılara karşı müthiş tepkili oluyor, ancak benzer türden mesajlar beyazcam ya da beyazperdeden geldiğinde ise onları ister istemez ciddiye alıyorlar. Bu anlamda, sinema ve TV biz zavallı anne-babalardan çok daha otoriter ve etkili bir bilinçaltı eğitmeni sayılabilir.
Başrollerinde dövüş sanatları odaklı serüven filmlerininin yıldız oyuncusu Jackie Chan ve aktör Will Smith'in oğlu Jaden Smith'in yer aldıkları bu yeni nesil “Karateci Çocuk” da işte aynen böyle bir yapım… ABD'den Çin'e uzanan heyecanlı bir serüven eşliğinde bir yandan çocuk ve genç izleyicilere hoşça vakit geçirtirken, diğer yandan da öyküye ustaca serpiştirilmiş alt metinlerle söz konusu kuşağa çok değerli mesajlar veriyor. Sözgelimi, bir zorluk karşısında çabucak pes edip yılmanın yanlışlığı, kişinin hayatta elde etmeyi umduğu bütün başarılar için kendisini gerek bedensel gerekse ruhsal açıdan terbiye etmesinin gerekliliği, başarıya kavuşabilmek için işi bilen bir üst otorite ya da bilgeye kayıtsız koşulsuz itaat, bir hedefe doğru ilerler ya da düşmanlarla mücadele ederken yüksek bir konsantrasyon oluşturmak ve daha bir sürü değerli hayat bilgisiyle donatılmış senaryo…
Dediğim gibi, zamane çocuklarına bunları bizler söylediğimizde, söylediklerimizi düpedüz “hakaret” gibi algılayıp kulak arkası yapıyorlar. Fakat, aynı gerçekleri -beyazperdede karizmasından sual olunmayan- Jackie Chan amcaları söylerse belki o zaman belli ölçüde anlayabilirler!
Kendisini ilk olarak henüz 8 yaşındayken 2006 yapımı harika bir film, “Mutluluk Arayışı”nda (The Pursuit of Happyness) babası Will Smith ile karşılıklı döktürürken izleyip beğendiğimiz küçük yıldız Jaden Smith, 1980'lerde Çin asıllı müteveffa Amerikalı aktör Noriyuki Pat Morita'nın canlandırdığı “soğukkanlı dövüş ustası” karakterini devralmış olan Jackie Chan ile öykünün bu gösterişli yeniden çevriminde alabildiğine uyumlu bir ikili oluşturmuş. Yaşı gereği artık yavaş yavaş zıpır aksiyon öykülerinden sıyrılıp çoluk çocuğa hayat yolunda önemli akıllar veren Çinli bilge kimliğine terfi ettiğine gözlemlediğimiz Chan'i, bu yılın başlarında gösterime giren “Kapımdaki Casus” (The Spy Next Door) adlı bir başka yapımda da yine benzer bir rolde izlemiştik. Ki kendi adıma popüler sanatçının 60'lı yaşlarına merdiven dayarken yapmış olduğu bu kariyer tercihini son derece isabetli buluyorum. 40 yıl boyunca sergilediği onca hayhuy ve kırdığı yüzlerce kafadan sonra Chan'in karate, kung-fu, tae-kwon-do gibi Uzakdoğu dövüş sporlarının gençler için birer ego tatmin aracı değil, tam aksine patlayan egolara haddini bildirmeye yarayan saygın felsefî disiplinler olduğunu hatırlatan filmler çekmesi, şiddete eğilimi artıran bu türün yeniyetme izleyici nazarında yanlış yorumlanma riskinin de önüne belli ölçüde set çekecektir hiç kuşkusuz…
Ergenliğe adım atmanın sancılarını yaşayan küçük aile bireylerine sahipseniz, onları da yanınıza alarak ailece gidebileceğiniz bu gösteri, bol patlamış mısır eşliğinde keyifli bir hafta sonu geçirmenize vesile olabilir. Çin'deki gösterişli tarihsel mekânların görüntülerine eşlik eden pozitif mesajlar ve hayranlık uyandırıcı bir bilgelik ise yaşayacağınız kesintisiz heyecanın ikramiyesi ki bu da gençliğin belleğini kirletip duran onca salaş yapımın arasında hiç fena sayılmayacak bir katma değer olarak kabul edilmeli…