Sabuncubeli Tünelleri'nin açılışının ardından vatandaşlarla iftar yapan Başbakan Yıldırım, kendisinin kullandığı 1957 model Playmouth Savoy marka gümüş rengi klasik otomobille Habertürk Televizyonunda yayınlanan "Türkiye'nin Nabzı" programına katılmak üzere tünelden geçti.
Program sunucusunun sorusu üzerine tünelin çok güzel olduğunu, kullandığı aracın da çok nostaljik olduğunu kaydeden Yıldırım, "(Araba kullanmayı) çok severim ama fırsatım olmuyor." dedi.
Başbakan Yıldırım, İstanbul'da Marmaray ve metroyu kullandığının hatırlatılması üzerine İstanbul'da ikisini kullanarak iş adamı Erdoğan Demirören'in cenazesine gittiğini kaydetti.
Bulundukları yerin Manisa ve İzmir'in buluştuğu meşhur Sabuncubeli mevkisi olduğunu aktaran Yıldırım, Evliya Çelebi'nin 300 yıl evvel Sabuncubeli'ni "korkunç" olarak nitelendirdiğine işaret etti.
Yıldırım, Kandil operasyonunun startının mart ayında verildiğinin hatırlatılması üzerine şöyle konuştu:
"Operasyonun nihai hedefi PKK terör örgütünü ülkemize bir daha zarar vermeyecek şekilde tamamen etkisiz hale getirmek. Bizim başkalarının topraklarında herhangi bir gözümüz yok. Bizim amacımız sınırlarımız dışında ülkemizi taciz eden, insanlarımızın can ve mal güvenliğini tehdit eden terör örgütünü yok etmek. Bunu yurt içinde büyük oranda başardık. Ancak yurt dışından özellikle kuzey bölgesinden, kısmen İran'dan sızmalar oluyor. Bunları da bu operasyonla mahallinde, bulunduğu yerde etkisiz hale getirmeyi hedefliyoruz."
Türkiye sınırlarının güneyinde gerek Irak gerekse Suriye'den herhangi bir tehdit olduğu sürece Türkiye'nin varlığının orada olacağını vurgulayan Yıldırım, "Bütün terör unsurları ortadan kaldırıldığı zaman her şey normale döndüğü zaman, bizim oralarda beklememizin bir anlamı yok. Biz başından beri Suriye'nin de Irak'ın da toprak bütünlüğüne bağlıyız ve orada siyasi otoritenin, devlet otoritesinin tam anlamıyla tesis edilmesiyle bizim işlerimiz de kolaylaşacak. Yoksa biz oralarda neden bulunalım? Her yönden bizim için sıkıntı. Askerlerimiz orada, maliyeti var, bir sürü unsur var." diye konuştu.
Başbakan Yıldırım, Sincar'da da Fırat'ın doğusunda, Kuzey Irak bölgelerinde de yapılanmaların olduğuna dikkati çekerek şöyle devam etti:
"Şu anda anda sıcak takip, yakın tehdit Kuzey Irak sınırlarında. Orada faaliyet yapıyor silahlı kuvvetlerimiz ama Fırat'ın doğusunda aynı şekilde yakın tehdit ortaya çıkarsa orada da her türlü tedbiri alma hakkımız saklı. Sincar'a daha önce hava harekatı yaptık. Şimdi de tabii orada ABD unsurları var, orada karmaşık bir yapı var. Öncelikle diplomasi ile muhataplarımızla meseleyi çözmeyi deneyeceğiz ama bu mümkün olmazsa tabi başka opsiyonlar da elimizde duruyor."
ABD'nin Türkiye'ye sözü olduğunu kaydeden Yıldırım, "Biz PYD ve YPG ile birlikte hareket etmemizin amacı bu bir tercihimiz değil, bu bir mecburiyet, DEAŞ'ı yok etmek istiyoruz.' DEAŞ şimdi yok oldu, gündemde değil, büyük oranda yok oldu Suriye'de ve Irak'ta DEAŞ söndü. O mecburiyet de ortadan kalktı. Şimdi yapılması gereken söz verildiği gibi, o silahların toplanıp, onların tamamen lağvedilip bu örgütün ve oradaki insanların üzerinde baskının kalkması lazım. Türkiye'ye olan tehdidin de sona ermesi lazım. Bizim duruşumuz burada çok net." dedi.
Başbakan Yıldırım, ülkeler arasındaki ilişkilerin de sadece güvenle yürümeyeceğini ifade ederek, şunları söyledi:
"ABD'nin geçmişteki sözlerine bakarsak, güven bunalımı olduğu aşikar. En son Münbiç operasyonuyla bunu bir ölçüde düzeltme fırsatı oldu. Fırat'ın doğusuna bunlar geçti de her şey halloldu diye bir şey yok. Fırat'ın doğusu batısı fark etmez. Yani orada ağır silahlarla donatılmış bir terör örgütü var olduğu müddetçe bu bizim ülkemiz için öncelikli bir tehdittir. Bunu görmezden gelemeyiz ve mutlaka oradaki terör unsurları lağvedilmelidir, silahları ellerinden alınmalıdır. Bunu yapacak olan da ABD'dir. ABD yaptı yaptı, yapmadı biz her zaman kendi güvenliğimizi, insanımızın can ve mal güvenliğini korumak için gereğini yaparız. Bu bizim uluslararası hukuktan doğan da bir hakkımız aynı zamanda."
FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminin ardından çok büyük bir darbe yediğini kaydeden Yıldırım, şöyle devam etti:
"Şu anda örgüt elemanları yargılanıyorlar. kimisi hüküm giydi, kimisinin yargılama süreci devam ediyor, kimisi tutuklu. Örgütü ayakta tutmak, onları ümit üzerinde tutmak için sürekli Pensilvanya'dan, oradan buradan çeşitli mesajlar, talimatlar geliyor. Çıkmaz ayın son çarşambası, filanca gün, falanca saat... Birtakım hurafelerle örgütü canlı tutup, tekrar bir onlara kurtuluş ümidi aşılamaya çalışıyorlar. Olay bu. Bir darbe hazırlıkları olduğu kanaatinde değilim ama biz 'böyledir' diye tamamen de rehavet halinde değiliz. 15 Temmuz ve öncesinden çok acı tecrübelerimiz var. Bu anlamda her türlü tedbiri elden bırakmıyoruz, 7-24, her zaman, nerede ne gibi hareketlenme var, olabilir buna bakıyoruz. Örgütün tamamen kamudan, kolluktan, askerden, polisten, yargıdan arınması kolay bir iş değil. Çok titiz çalışma gerektiriyor. Büyük oranda bu yapıldı ama örgüt maalesef sizin koyduğunuz kriterlerin dışında yeni bir şey geliştiriyor, boş durmuyorlar ki. Bir bakıyorsunuz başka bir kılıkla başka bir formatla karşınıza çıkabiliyorlar. O bakımdan o mücadelenin zorluğundan bahsediyorum ama şu anda biz hükümet olarak kolluk olarak olaya hakimiz, yapılmak istenen şey mensuplarını diri tutmak, onun dışında yapacakları fazla bir şey yok. Türk yargısına hesap vermeye devam edecekler."
"Terör örgütlerinin 24 Haziran seçimlerini provoke etmeye yönelik eylemleri olabilir mi?" sorusunu cevaplayan Yıldırım, "Bunlar her zaman beklenebilir ama istihbarat örgütlerimiz çok iyi bir koordinasyonla çalışıyor. Birçok olay önceden tespit ediliyor, engelleniyor. Tedbiri elden bırakmıyoruz. Daha ziyade toplumun moralini bozmaya yönelik birtakım çalışmaların yapıldığı yönünde bilgiler geliyor, bir kısmı boş çıkıyor, bir kısmı ciddiye alınıyor ve önceden yapılan operasyonlarla ortadan kaldırılıyor." diye konuştu.
FETÖ'nün siyasi ayağına ilişkin farklı bir mücadelenin söz konusu olup olmadığını da değerlendiren Yıldırım, eldeki bilgi, bulgu ve sanık ifadelerine dayanarak gerekli işlemlerin yapıldığına işaret etti.
Başbakan Yıldırım şöyle devam etti:
"Biz partimizde yaptık, başka partiler onların bileceği iş. İş bu noktada yargıya intikal ettiği için ister siyasi, ister bürokrasi ayağı, ister yargı ayağı, polis ayağı olsun bunları ortaya çıkaracak bundan sonra yargıdır. Onun işi onun alanıdır. Bizim yapacağımız sadece yargıya destek vermek, yardımcı olmak, istedikleri bilgi, belge, alınması gereken karar varsa onları yerine getirmek olacaktır."
Yıldırım, suikast iddialarına ilişkin olayların detaylarına girmenin nazik bir dönemde doğru olmadığını ifade etti.
Eski TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın FETÖ'ye ilişkin açıklamalarını değerlendiren Yıldırım, şunları kaydetti:
"Bunların (FETÖ) örgüt olarak ilk piyasaya çıkışları, kendilerini belli etmeleri bu MİT tırlarıyla başladı. Hatta Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanını sorguya almaya, gözaltı yapmaya çalışmalarıyla yavaş yavaş işin rengi belli oldu ama asıl 17-25 Aralık'tır. 17-25 Aralık'ta bizatihi örgüt kendini ortaya koydu, yargı kanalıyla hükümeti devirmeye kalktılar. Onun görüşü kendine ait. Ama biz olayı yaşayan konumundayız. Detayları bilen konumundayız. Sonra kimseyi sayın Arınç'ı 15 Temmuz'dan sorumlu filan tutmuyor. Öyle bir şey nereden çıktı onu da anlamadım.17-25 bizim için önemli bir tarihtir. Örgütün kendini açığa çıkarması ve 'Hükümetin karşısına ben de varım, bu millet iradesini senin elinden alacağım.' demesidir. Bu tamamen milli iradeye, seçilmiş hükümete, yasalara aykırı bir tutumdur. Örgütün gereği de yapılmıştır. Orada yapılanlar 17-25 Aralık'ta esnasında biz siyasi irade olarak gereken adımları gecikmeksizin attık ve işin içindekilere yapılması gereken işlemleri yaptık."
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin fitne uyarısı ve Cumhur İttifakı'nda tartışmalar olup olmadığı yönündeki soru üzerine Yıldırım, "O tedbir olarak söylenmesi gereken bir şey. Münferit şeyler de olabilir. Onları genele şamil yapmak, genele yaymak doğru olmaz. Siyasette aynı parti içinde de insanlar birbirleriyle bazen rekabete gidebilir. Cumhur İttifakı iyi gidiyor, sıkıntımız yok. Cumhur İttifakı'nın özü, başlangıcı esasında 2016 Ekim'dir. Sayın Bahçeli'nin, 'Siyasetteki tıkanıklık, yani bu sistem bu iki başlı sistem yürümüyor, bunun bir şekilde fili durumun anayasal hale getirilmesi gerekir.' diyerek başlattığı süreçtir. İttifakın temelleri 15 Temmuz'dan sonra atıldı. Yenikapı ruhu, anayasa değişikliği, halk oylaması ile ittifak devam etti. Yolumuza devam ediyoruz. Biz sahada bu ittifakın ruhunu zedeleyecek bir olayla karşılaşmadık. Gittiğimiz her yerde MHP'nin il başkanı da geliyor, belediye başkanı varsa geliyor, milletvekili de geliyor. Bugüne kadar biz herhangi bir sıkıntı yaşamadık." ifadelerini kullandı.
Binali Yıldırım, "Seçimden sonra ittifaktan vazgeçilecek." diye bir düşüncelerinin olmadığına işaret etti.
Eski Başbakan Yardımcısı ve AK Parti Ankara Milletvekili Tuğrul Türkeş'in "İttifak sürmez kanaatindeyim." açıklaması yaptığının ifade edilmesi üzerine Yıldırım, "Tuğrul Bey ile görüşmedim. İttifakın seçimden sonra dağılacağı görüşüne ben katılmıyorum. MHP tüzel kişiliğini muhafaza edecek, zaten o şartla kendi amblemiyle seçime giriyor. Biz kendi amblemimizle giriyoruz. Onlar bizim listemizde, biz onların listesinde değiliz. Sadece BBP bizim listelerimizden giriyor. Yani Tuğrul Bey şunu ifade etmiş olabilir. Ülkücü taban iktidarda olmak, iktidarda gözükmek ister. Dolayısıyla Cumhurbaşkanımızın oluşturacağı yönetim kademelerinde mutlaka arzu edilirse bunlar karşılıklı rızayla olacak. Mutlaka ittifakın ruhuna uygun bir kadro görebiliriz." şeklinde konuştu.
"İttifakın sıhhati AK Parti'nin 320 ve üstü vekil alıp almamasına göre değişir mi, 280 vekil alırsanız tırnak içinde bir nevi zaruri bir 5 yıllık ittifak gibi sonuç doğar mı?" sorusunu cevaplayan Yıldırım, "Bence hiç bu olmamış şeyler üzerinden sonuç üretmenin bir anlamı yok. Görelim, niye 330 değil, 360 değil de 280 olsun? Yani yüksek tutalım." diye konuştu.
"HDP barajı geçerse üstünlük muhalefete geçer" değerlendirilmesinin hatırlatılması üzerine de "Geçsinler, geçmesinler, ne yaparsa yapsınlar. Biz ne yapacağımızı biliyoruz, biz milletimize güveniyoruz." yanıtını veren Başbakan Yıldırım, seçimde iyi bir sonuç alacaklarına inandıklarını kaydetti.
Yıldırım, sahanın da kendilerine "durmak yok, yola devam", "istikrar ve güven bu ülke için vazgeçilmez", "terörü yok etmek bu ülkenin beka sorunudur" dediğini belirterek, "Onun için mutlaka güçlü iktidara ihtiyaç var." ifadelerini kullandı.
Başbakan Yıldırım, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin önerisiyle gündeme gelen af meselesinin "Cumhur İttifakı'nda çatlak var" olarak yorumlandığının ifade edilmesi üzerine şunları söyledi:
"Hayır. Her konuda aynı fikirde olmamızı kimse beklemesin. Biz bir ittifak kurduk, partilerimizi birleştirmedik. Onun için farklı görüşte olmasını olgunlukla karşılıyoruz ama katılmıyoruz. Bizim gündemimizde af yok."
Sosyal medyada AK Parti mitinglerinin eski havasında olmadığı yönünde değerlendirmelere ilişkin Yıldırım, gözle görülür bir zayıflık görmediğini anlattı. Başbakan Yıldırım, ramazanın şartlarının zor olduğunu, insanların oruç tuttuğunu dile getirerek, "Mutlaka bir zorluğu var ama ona rağmen heyecanlı bir topluluk görüyorum. Coşku görüyorum. Oruç ağzıyla güneşin alnında saatlerce kimseyi zorla tutamazsınız. Bir heyecan, hareket var. Dolayısıyla ramazan şartlarına rağmen oldukça iyi görüyorum. Bugün Uşak'taydık. Gayet güzeldi." diye konuştu.
Yıldırım, muhalefetin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Denizli mitinginde İzmir'in Ödemiş ilçesinden gidenlerin olmasını "AK Parti seçim meydanlarında halkı oradan oraya taşıyor" diye eleştirmesiyle ilgili soruya da Ödemiş'le Denizli'nin birbirine çok yakın yerler olduğu cevabını verdi. Bazı insanların merak ettiğini, Cumhurbaşkanı'nı izlemeye gidenlerin ayıplanamayacağını dile getiren Yıldırım, şöyle devam etti:
"Muhalefetin derdi, ne boşluk bulurum nereyi nasıl istismar ederim, derdi o. Mitingde Ordu'da 'efendim Başbakan boş meydana konuşuyor' diyor. Daha ben meydana gitmemişim, miting saati gelmemiş. İnsanlar yavaş yavaş gelmeye başlıyor. Meydanı çekiyor, benim fotoğrafımı da oraya monte ediyor. Algı operasyonu yapıyorlar. Ne yaparsa yapsınlar, milletle bizim aramızdaki sevgi bağını koparamazlar."
Başbakan Yıldırım vaatlerinin birçoğunu gerçekleştirdiklerini anlatarak, "Biz şimdi meydanlarda konuşurken, bugün ondan bahsettim, diğer partilerin cumhurbaşkanı adayları çıkıyorlar ya ne vaat etsek diyorlar, niyetleniyorlar, 'ya bunu yapmışlar' diyor. 'Bunu söylemeyelim'. Başka bir şeyi söylemeye kalkıyor, onu da yapmışlar." ifadelerini kullandı.
Muhalefetin "asgari ücreti biz söyledik, iktidar yaptı" ifadesinin hatırlatılması üzerine Yıldırım, "Onların yapma şansı yok, tabii iktidar yapacak." dedi.
Yıldırım, bakanlığı döneminde temeli atılan Sabuncubeli tünellerinin açılışını yapmasının nasıl bir duygu olduğunun sorulması üzerine, şunları söyledi:
"Bu çok güzel bir şey, kendi elinizle ektiğiniz bir mahsül yetişince, olgunlaşınca gelip biçiyorsunuz, topluyorsunuz. Burada temel atarken bir küçük taş parçasını kırmak için 10 dakika uğraştık. 4 kilometreden iki tünel var burada. Bunu belki küçük görüyor bazıları ama Türkiye 3 bin metrelik iki tüp Bolu Tünelini 30 yılda zor yaptı. AK Parti iktidarında biz 400 kilometreye yakın tünel yaptık. Bir o kadar da devam eden tünel var. 350'den fazla tünel yaptık. Şimdi çarşamba günü Cumhurbaşkanımız Türkiye'nin en uzun tünellerini açıyor, iki çarpı 14, 28 kilometre. Girdiğin zaman 12-13 dakikada zor çıkıyorsun, 90 kilometre ile gittiğinizde. Türkiye nerede nereye geldi. Hizmetlere o kadar çok alıştı ki insanlar. Biri bitmeden biri geliyor, dolayısıyla bunlar ufak iş falan demeye başlanıyor."
"Siz de dediniz ya Türkiye Cumhuriyetinin son Başbakanısınız. Kendi ellerinizle zamanında oy istediniz." ifadesi üzerine Başbakan Yıldırım "Bundan da çok mutluyum." dedi.
"Bakanlık, Başbakanlıktan sonra milletvekili adayısınız. Milletvekili olmaya hazır mısınız, bu kadar icradan sonra?" sorusuna da Yıldırım, şu yanıtı verdi:
"Ben başından beri milletvekiliyim. 7 Haziran-1 Kasım arasını saymazsak hep milletvekili olarak parlamentoda oldum ama milletvekilliği görevimi yapma fırsatım olmadı. Biz seçilecek Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin işlerini kolaylaştıracak çalışmalar yapacağız, boş durmayacağız. Meclis destek verirse icra çok daha güzel, çok daha hızlı çalışır. Yaptık işte yapacağımız kadar, 16 yıldır dağ bayır, gece gündüz koşturuyoruz Cumhurbaşkanımızla."
Başbakan Yıldırım, meclis başkanlığına talip olup olmayacağı yönündeki soruya da "Ben hiç bir şeye talip olmam." dedi.
"Olursa evet der misiniz?" şeklindeki sorusu üzerine de Yıldırım, "Önümüzde 12 gün var. Bunları düşünecek zaman değil. Son dakikaya kadar, son saniyeye kadar var gücümüzle erişebildiğimiz kadar vatandaşımıza erişip bu ülkenin geleceğini anlatıyoruz. Bu ülkenin ne kadar büyük tehditlerle karşı karşıya kaldığını anlatıyoruz. Allah aşkına, soruyorum diğer adayların terörle ilgili projeleri ne? Hiç duydunuz mu? Terörle nasıl mücadele edecekler? PKK ile FETO ile diğer terör örgütleriyle nasıl mücadele edecekler?" diye konuştu.
Saadet Partisinin cumhurbaşkanı adayı Temel Karamollaoğlu'nun Selahattin Demirtaş ile ilgili açıklamalarının sorulması üzerine Yıldırım, "Herkes kendi işine baksın. O kadar merhametliyse gitsin yanında otursun beraber, yorulmaz da. Kampanya yaparlar birbiriyle, şenlik olur. Öyle bir şey olabilir mi?" diye konuştu.
Yıldırım, Saadet Partisi seçmeninin CHP'nin olduğu bir ittifakta oy kullanırken zorlanacağını düşündüğünü dile getirdi.
6-7 Ekim olaylarında hayatını kaybeden insanların kanının Demirtaş'ın üzerine sıçradığını, bunun tartışılacak bir konu olmadığını vurgulayan Yıldırım, şöyle konuştu:
"Ben bunların (Millet İttifakı) söylemlerinde bugüne kadar böyle bir şey yani terörle ilgili kararlı bir söylemlerine rastlamadım. Dolayısıyla bu beni endişeye düşürüyor. Selahattin Demirtaş'ı ilk işi ziyaret etmesi aslında bir şeyi ifade ediyor. Selahattin Demirtaş sıradan bir insan değil. Terör örgütüne açık destek veren birisi. 6-7 Ekim olaylarında bunu yaptı, hatırlayın. PKK'nın cenazesine gidildi diye savcılık soruşturma başlattı. Görüşünü sordular, 'Asıl o cenazeye gitmeyenlere ben hesap sorarım.' dedi. Böyle bir yapıyı ziyaret etmek ne anlama geliyor, ben bunu hem CHP seçmenlerinin hem de aziz milletimizin takdirine bırakıyorum."
Gece gündüz demeden çalıştıklarını ifade eden Yıldırım, ilk gün nasılsa şimdi de aynı olduklarını söyledi.
Başbakan Yıldırım, şöyle devam etti:
"Bizde değişen yok. Kayı köyünden Topal Dursun'un, Bahar Hanım'ın oğlu çıkmış, okumuş gelmiş memleketine. Önemli sorumluluk almış, o sorumluluğun gereğini yapıyor. Hiçbir zaman hangi sıfatta, hangi sorumlulukta olursam olayım bu gerçeği asla unutmadım. Ben 81 milyon vatandaşımız içerisinde bir kişiyim. Onlardan ne bir fazlam, ne de bir eksiğim var. Bu makamlar, mevkiler bizim kimyamızı bozamaz, değiştiremez. Güç zehirlenmesi demek çok ileri bir iddia olur. Bizim partimizde bu sıfatı hak edecek bir arkadaşımız olduğunu düşünmüyorum. Metal yorgunluk ise başka bir şey. Bazı şeylerde artık döngü oluşabiliyor. Bunlar doğal. Yeni seçim, yeni kongre heyecanıyla bunları da tamamen ortadan kaldırdık. Yaz yorgunluğu gibiydi, geldi geçti."
Gündemi muhalefetin belirlediğine dair değerlendirme ve iddiaların bulunduğunun ifade edilmesi üzerine Yıldırım, bunun doğru olmadığını söyledi.
Bugün gündemin Sabuncubeli Tüneli olduğunu dile getiren Yıldırım, "Bizim boş işlere ayıracak vaktimiz yok. Gün boyunca diğer adayların abuk sabuk, uçuk kaçık sözlerine cevap yetiştirecek halimiz yok. Biz işimize bakıyoruz. Açılışlara bile vaktimiz olmuyor." diye konuştu.
Kıraathane tartışmasının hatırlatılması üzerine Başbakan Yıldırım, konunun çarpıtıldığını belirtti.
Bunun uygulayıcısının belediyeler olduğunu dile getiren Yıldırım, "Burada gençler kitap okuyor, araştırma yapıyor, bir araya gelip sohbet ediyorlar. Bu arada boş zamanlarında vakit geçiriyorlar. Sanki kıraathane 'İş yapmasınlar.' gibi sabahtan akşama kadar otursunlar... Çarpıtıyor, tamamen polemik. Oradan aklı sıra verimli alan bulduğunu zannediyor. Kıraathane ile kahve ayrı şey. Kıraathane okuma yeridir. Bunun ne zararı var? Muharrem İnce neden gocunuyor anlamıyorum. Yani bir yandan eğitimden bahsedeceksin, 'Genç nesli geleceğe hazırlayacağım.' diyeceksin, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün muasır medeniyetler seviyesini hedef göstereceksin. Bir yandan da bu kadar insani, kültürel bir işi böyle karikatürize edeceksin. Bu tamamen işi çarpıtmadır." değerlendirmesinde bulundu.
Yıldırım, AK Parti'nin her ferdinin dağ gibi sorunları dağ gibi eserlere dönüştürerek bu günlere geldiğini ve problemleri de torunlara havale etmediklerini söyledi.
CHP'nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce'nin kendisini "halkın içinden biri gibi göstermeye çalıştığını" ifade eden Yıldırım, "Ama genel başkan adaylığı zamanında kırıp dökmediği kimse kalmadı. Yapay hareketlerle milletin gönlüne girmek kolay değil. Milletin gönlüne girmek özverili çalışma ister." şeklinde konuştu.
"Türkiye'nin ilk çeyrekte 7,4 büyüme gerçekleştirdiğinin hatırlatılması ve Türkiye üretim ekonomisine geçebilecek mi" sorusu üzerine Yıldırım, Türkiye'nin üretim ekonomisinde olmaması durumunda bu büyümenin gerçekleştirilemeyeceğini söyledi. Yıldırım, 2017 yılı büyümenin hayali bir büyüme olmadığını anlatarak, 2002 yılında 7 bin traktör satılırken 2017 yılında 73 bin traktörün satıldığını ifade etti.
İnsanların bu traktörü üretim için aldıklarına dikkati çeken Yıldırım, şöyle devam etti:
"Büyüme zaten üretime dayalı bir büyüme, bir problem yok. Kamu harcamaları da var, inşaat sektörü de var, turizm de var ama neticede bir büyüme var. Bu büyümenin şu olacaktan bu olacaktan ziyade büyümenin istikrarlı ve sürdürülebilir olması lazım. Yani bir 8 olup bir 4 olmasın. 5,5 ve üzerinde bir büyüme Türkiye için hedeflerine tutturmaya yeter bir büyümedir. 1924'ten 2002'ye kadar Türkiye ortalama yüzde 4,7 büyüme yapmış. AK Parti iktidarında 2003'ten 2017'ye kadar da 5,7 büyümüş. 1 puan fark var. 1 puandan ne olacak demeyin. Eğer 1924'ten beri üst üste 5,7 büyüseydi Türkiye, bugünkü olduğundan 2,6 kat daha fazla büyümüş olacaktı. Fransa'dan sonra dünyanın 7'inci büyük ekonomisi olacaktı. Onun için büyüme vazgeçilmez, reel ekonomi vazgeçilmez, istihdam vazgeçilmez, üretim vazgeçilmez tabi millileştirme yerlileştirmeyle ithalatı aşağı çekmek, ihracatı arttırmak, Türkiye'nin kurtuluşu buradan geçiyor. Yenilikçi teknolojilere de daha çok kafa yormamız lazım, sanayi 4.0 sanal gerçekliğe, robot teknolojilerine, bilişim teknolojine yani akıl terine daha çok yatırım yapmamız lazım."
Başbakan Yıldırım, jandarmaların ilk memuriyetine başlangıcında intibakla ilgili bir sorunlarının olduğunu bunu düzelteceklerini söyledi.
"Öğretmen, din görevlileri ve polislere 3600 ek gösterge verileceğini söylediniz. Uzman jandarmalar da bu konuda sizden 3600 ek gösterge bekliyorlar. Bu konuda bir müjde istiyorlar sizden" sorusu üzerine Başbakan Yıldırım şunları kaydetti:
"Jandarmaların ilk memuriyet başlangıcında intibaklarıyla ilgili bir sorun var onu düzelteceğiz. 9'un 1'inden başlıyorlardı iki yıllıklar 9'un 3'ünden başlayacaklar. Dört yıllıklar 9'un 3'ünden başlıyorlardı 8'in 1'inden memuriyete başlayacaklar. Bu bir adımdır bu bir iyileştirmedir. Bunun ötesinde olan iyileştirmeleri ben burada ayak üstünde söz veremem, çalışılması gerektiğini düşünüyorum ama ilk memuriyete başlamalarında iyileştirme yapıyoruz bu önemli bir şey."
Yıldırım, Türkiye'nin geldiği noktanın küçümsenmemesi gerektiğini, Türkiye'nin son 15 yılda ciddi mesafe kat ederek 3 kat büyüdüğünü anlattı.
Uzun süre Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı görevini yaptığını anımsatan Yıldırım, Türkiye'nin altyapısının dünyada 39'uncu sıradan ilk on ülke içerisine girdiğini kaydetti.
Başbakan Yıldırım, vatandaşın yaşam kalitesini arttıran, yaşamlarını kolaylaştıran hizmetleri gördükçe mutlu olduklarını dile getirerek, "İyi ki Rabbim fırsat vermiş, milletimiz destek vermiş bu işleri yapmışız, diyorum. Daha fazlası yapılabilir miydi, yapılabilirdi. Eğer bu vesayetler, dayatmalar, darbeler olmasaydı zamanı daha etkin kullanabilirdik. Daha fazla mesafe alabilirdik ama geldiğimiz noktayı küçümsersek haksızlık olur diye düşünüyorum." diye konuştu.
Yeni seçim sisteminde 50 1'i seçerek çıtayı yükselttiklerini vurgulayan Yıldırım, şunları söyledi:
"Buna temsili adalet diyoruz. Daha fazla vatandaşın desteğini almak daha güzel değil mi? 40 ile gelsen, 34'te 'milletin oylarının üçte biriyle iktidar oldunuz, öyle olur mu temsilde adalet yok, diğer oylar çöpe gitti' falan diyorlardı. Şimdi yüzde 50'den fazlayı alacağız, bu da marifet değil. Yüzde 50 almanızın da yeterli olmadığını düşünüyorum ama şu olması lazım, bundan sonra iktidara gelen hem hükümette iktidara gelen cumhurbaşkanı icra süresinde gayrimemnunların sayısını azaltmak gibi bir görevi var. Yani yüzde 50'den fazlasını aldım geldim, tamam ben alacağımı aldım diyemezsiniz. Geri kalan 49-48 neyse o oranı da aşağıya indirmeniz lazım. Gayrimemnunların oranlarını aşağıya indirdiğiniz müddetçe halkın desteği çok daha belirgin duruma gelir."
"Bedelli askerlik konusu bir muamma mı oldu" şeklinde soru üzerine Başbakan Yıldırım, "Yok hayır hiç muamma yok. Yeni hükümetin gündemindeki konulardan birisi bu olacak. Bu bir reform. Bence şartlar oluştu. Ciddi anlamda birikim var, bunu bedelliyle de çözmek mümkün değil. Bütün boyutlarıyla ele alıp bu işi mutlaka çözmemiz gerekiyor." ifadesini kullandı.
Yıldırım, seçimlerin ikinci tura kalması ve Kürt seçmenlerin kimi tercih edeceğine yönelik soru üzerine "Bizi ilgilendiren bir konu değil. Birinci turda milletin desteğiyle işi bitiririz." yanıtını verdi.
Güneydoğu'da Türkiye'nin her noktasında var olan partinin AK Parti olduğunu, diğer partilerin belirli bölgelerde olduğunu dile getiren Yıldırım, "Güneydoğu'daki vatandaşlarımızın da temsilcisi biziz. HDP hiçbir şekilde Kürt vatandaşlarımızı kendi tekelinde göremez. Böyle bir hakkı yok. Hangi yüzle? HDP teröre tavrını koydu mu bugüne kadar? Terör örgütüne karşı net bir duruş sergiledi mi? Oradaki hendek olaylarının, çukur olaylarının o kadar tahribatın bu kadar insanın hayatının yok olmasında HDP'nin taksiratı yok mu? Ağzından hiç 'PKK terör örgütüdür, bizim PKK terör örgütüyle alakamız yok' dediğini duyan var mı? Ondan sonra bizi dışlıyor. Sen Türkiye'nin birliğini, toprak bütünlüğünü, millet olarak bir ve beraber olduğunu kabul etmezsen ayrılıkçı politikalar güdersen bir hayale kapılır gidersen başka bir şey bizden bekleme. Belediyede olanları gördünüz. Kayyum belediyelerin kaynaklarının nasıl dağa aktarıldığını, o şehirlerin çamurdan, çukurdan, susuzluktan perişanlıklar içinde ne hale geldiğini gördünüz. Şimdi gidin bakın Diyarbakır'ı tanıyamacaksınız." diye konuştu.
Seçimin 24 Haziran'da başarıyla tamamlanacağını ifade eden Yıldırım, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile Muharrem İnce'nin performanslarının karşılaştırılmasının istenmesi üzerine, "Ben hiç takip etmiyorum ki. Fırsat bulamıyoruz ki. Arada gözümüz ilişiyor." dedi.
İnce'nin performansının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a benzetildiği yönündeki söylemlerin olduğunun sorulması üzerine Yıldırım, "Daha 40 tekne ekmek yemesi lazım. Kolay değilki bu iş. Ömrünü vermiş. Mutlaka hırslı, heyecanlı, istekli buna şüphe yok. Allah işini rastgetirsin." dedi.
Muhalefetin 'parlamenter sisteme dönüş yapacağı, seçimi kazanırsa demokratik parlamenter sistemine geçileceği' söyleminin hatırlatılması üzerine Yıldırım, "Eskisi demokratik olmayan sistem miydi? En azından bir mesafe almışlar. Parlamenter sisteme geçecekleri doğruysa o zaman verdiği vaatler yanlış. Parlamenter sistemde cumhurbaşkanı o vaatlerin hiçbirini yapamaz. Burada bir çelişki var. Cumhurbaşkanlığı icra gücü ancak bu sistemde olur. Parlamenter sistemde cumhurbaşkanı temsilidir. Zaten onların seçim beyannamesinde cumhurbaşkanlığını sembolik olarak tanımlıyorlar. Beyannameniz var, halka böyle bir taahhüdünüz var. Yani piyasaya çıkıyor aday büyük büyük vaatler veriyor. Bu nasıl olacak? 'Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu' derler." ifadelerini kullandı.