Başbakan Yıldırım, Türkiye’nin 2018 ilk çeyreğinde 7,4 büyüyerek dünya şampiyonu olmasını ‘beton ekonomisi’ diye yorumlayan muhalefete şöyle seslendi: “Ekonomi sağlam da sizin akıl hocalarınız sakat. Soruyorum, insansız hava aracı beton mu? Atak helikopterini üreterek şu anda ihracatını bile yapıyoruz. Uydu teknolojisi yüksek teknoloji değil mi?”
Başbakan Binali Yıldırım, 24 Haziran seçim kampanyasına yoğun bir programla devam ediyor. Bayramın ilk günü Erzincan’ın Kemah ilçesi kırsalında 3 teröristi etkisiz hale getiren komandolarla biraraya gelen Yıldırım, ardından hastanenede tedavi görenleri ziyaret etti, daha sonra Youtube kanalı Babala TV’de soruları cevaplandırdı.
Yıldırım dün de Tokat ve Sivas’ta vatandaşlarla buluştu. Dünkü Tokat mitinginde vatandaşın açtığı “Apolet sökmek, traktöre binmeye benzemez” pankartını okuyan Yıldırım, CHP’nin adayı Muharrem İnce’ye şu sözlerle yüklendi: “Seyid Onbaşılar, Nene Hatunlar daha ölmedi. Bu tip, böyle atıp tutanlara bizim memlekette ne derler biliyor musunuz? Cıbılın kabadayısı derler.”
Türkiye’nin ekonomik kriz içinde olduğu iddiasını dillendirenlerin yalan söylediğini kaydeden Yıldırım, “Tutturmuşlar ‘ekonomi kötüye gidiyor’, boşa sevinmeyin, Türkiye’nin ekonomisi sağlam da sizin akıl hocalarınız sakat. Madem durum kötü o halde 2018’in ilk 4 ayının büyümesi neden 7,4 oldu? Dünyada niye bir numara oldu? Büyümede Türkiye tekrar bir numara. Buna ne diyeceksiniz?” diye sordu. Muhalefetin büyümeye ‘beton ekonomisi’ dediğini hatırlatan Yıldırım, “Soruyorum, insansız hava aracı beton mu? Atak helikopterini üreterek şu anda ihracatını bile yapıyoruz. Uydu teknolojisi yüksek teknoloji değil mi? Ne diyorlar bunlar, ‘Kanal İstanbul’u yaptırmayacağız. Hızlı trene ne lüzum var.’ Göçe sebep oluyormuş. Akla bak akla. Allah akıl fikir versin, ne diyeyim. Bunların kafaları teknolojiye, çağdaşlaşmaya, gelişmeye kapalı. O zaman yola da tünele de lüzum yok, yürüyerek gidelim” diye konuştu.
Youtube internet kanalındaki konuşmasında ise parlamenter sistemin sürekli kriz ve darbeler ürettiğinin altını çizen Yıldırım, “15 Temmuz’a gelinceye kadar Türkiye en az beş darbe yaşadı. Burada anlatmak istediğim şey şu; vatandaşlarıma o gün de aynı şeyi söyledim, bugün de aynı yerdeyim. Eğer bu sistemin değişmesi için kendi koltuğumu yok etmek için kendimi parçalıyorsam demek ki bu ülkemiz için iyi bir şey. Geleceğimiz için iyi bir şey. Bu ülke için, bu bayrak için bir Ali değil, Binali feda olsun” ifadelerini kullandı. Dünyada küresel anlamda çok kötü şeyler yaşandığını bildiren Başbakan, bu yüzden Türkiye’nin bölgesinde sağlam durması gerektiğini, 24 Haziran seçimlerinin de ‘beka meselesi’ heline geldiğine işaret ederek, “Emperyal güçler bir uydu terör örgütü kurarak Türkiye’yi terbiye etmeye çalışıyorlar. Bu ülkeyi kimse bölemez. Yolları böleriz ama Türkiye’yi böldürtmeyiz” açıklaması yaptı.
Başbakan Yıldırım, Youtube kanalı Babala TV'deki açıklamasında, 15 Temmuz'da Türkiye'nin felaketin eşiğinden döndüğünü, FETÖ'cü teröristleri azmettiren emperyal güçler bulunduğunu vurguladı; bu örgütün 'işin sadece görünen kısmı' olduğunu söyledi.
"Ben o güne kadar bir şeyde yanıldığımı anladım. Gençler apolitik, gençler ülke meseleleriyle ilgilenmiyor diye düşünürdüm ama o gece meydanın üçte biri gençlerle doluydu. İnsanların yarısı kadındı. O manzarayı görünce ülkemle, ülkem insanıyla, gençleriyle bir kez daha gurur duydum" diyen Yıldırım, 15 Temmuz sonrası soruşturmalara ilişkin şu ifadeleri kullandı: "Mahkemeler nasıl yargılama yapıyor? Bir şeyin bilinmesi lazım. Gönlümüz hiçbir suçsuz insanın ceza çekmesi değildir. Suçsuzsa ceza çekmemeli. Bu bir ilke, yaşla kuru birbirinden ayrılmalı. Ancak yargı matematik gibi değil, iki kere iki dört değil. Yargıda veya hukukta iki kere iki üçle beş arasında bir sayı. Niye? Birisini alıyorsunuz, onunla ilgili bir iddia üzerine alıyorsunuz zaten, bir suçlama var. Sizin o suçlamayı çürütmeniz için büyük bir mücadele vermeniz lazım, bu da mağduriyet oluşturuyor. Öbür taraf, suçlayan taraf iddiasında ısrarlı oluyor, bu yüzden de zaman geçiyor. Sonunda belki masum olduğunuz anlaşılıyor ama yaşadığınız o üzüntü, o mağduriyet yanınıza kâr kalıyor. Keşke yargı daha hızlı çalışsa, bu davaları bir an önce sonuçlandırsa. Bizim onlara talimat verme, yönetme gibi bir hakkımız yok."