Başbakan Binali Yıldırım, STK'lar ile buluşma programında konuştu. Yıldırım'ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
Sivil toplum kuruluşlarına ne lüzum var diye düşünenler olabilir, ama gelişmiş demokrasilerde, toplumun bütün kesimleri ve paydaşları, memleketin temel sorunlarına duyarlı olması ve ülkeyi yönetenlere gerekli öneri ve uyarılarda bulunması o ülkenin sağlıklı bir şekilde yol almasına, doğru işlerin doğru zamanda yapılmasına vesile oluyor.
İzmir'deki Anadolulu kendini İzmir ile özdeşleştiriyor. Memleketimizin farklı yeri olması İzmirlilik bilinci çok çabuk gelişiyor. Almanya ve ya İsveç'te böyle değil. O toplumda asimle olmamak için kimliğini koruyor. Bu İzmir'in farklı özelliği İzmir'e güç katıyor. Bizleri güçlü kılan kim olduğumuzu nereden geldiğimizi nereye gideceğimizi bilmemizdir. Bizi birbirine bağlayan ortak vatan sevgimizdir. Zeybek de halay da horan da bizimdir. Önemli olan bu farklılıkları zenginlik olarak görmek ve buna göre yol almaktır.
2008'den beri dünya bir kriz yaşıyor ve hala bu krizi atlatamadı. Çünkü küresel sistemde kapitalist bakış açısı insanı ihmal etti. İnsanı üretim ve finans aracı gördü. Geldiğimiz nokta dünyanın değişik yerlerinde daha fazla problem bunu iyi görmemiz lazım. Biz onun için 15 yıl önce insanı yücelt ki devlet yaşasın dedik. İnsanın olmadığı yerde hayat, siyaset olmaz.
Bölücü terör örgütü Kürt vatandaşlarımız diye bir sorunu yok sorun Kürtlerinde Türklerinde sorunu PKK'dır. Bizim görevimiz aradan bu bölücüleri çıkarmak. Bu kampanya dolayısı ile bütün illere gittim. Bölgedeki bütün illere gittim, büyük bir değişim var insanların üzerinden tehdit kalkmış. İnsanalar ellerinde bayraklarla teröre lanet okuyor. İşte gerçek Türkiye bu. Mesele memleket meselesi ise gerisi teferruattır. Bizi biz yapan değerlerimizden ne zaman uzaklaşırsak o zaman içimize tefrika giriyor.
Sorunlarımız var sorunları olmayan ölüler ile delilerdir. Sorunlarımızı torunlarımıza bırakmayacağız. Üzerini örtmeyeceği. Gelecek kuşaklara borçlu olmayacağız. Bu önemli hedefi ıskalayıp boş tartışmalarla zamanı tüketmemiz lazım. Ayrılıklarımızı hoşgörü ile karşılayacağız. Yüce dinimiz bile diyor ki 'Allah'a giden yollar nefes alıp veren canlılar kadardır' o halde gün bir olma günüdür.
3 günümüz var pazar günü bir halk oylaması var. Bu bir parti seçimi değil. Neye karar vereceğiz. Türkiye bir yol ayrımında. 15 Temmuz'da bir darbeyle karşı karşıya geldik. O gece Türkiye'nin karşı karşıya olduğu tehlikeyi bizzat gördüm. İnsanların üzerine bombalar yağdırarak her yerde insanları tarayan bu alçaklar ne yapmaya çalışıyorlardı. Yapmaya çalıştıkları şey demokrasiye son vermek ve ülkeyi 30 yıl geri götürmek. Ne uğruna? Kafalarını kiraya verdikleri FETÖ'ye hizmet etmek.
O gün (15 Temmuz gecesi) diyorum ki arkadaş insanların üzerine bomba yağdırıyor şu uçaklar, uçak kaldırın, bunları uzaklaştırın. Ne dese beğenirsiniz, 'Efendim yazılı emir gerekir'. Ben sana sabah yazılı izini gösteririm dedim. Şimdi yazılı izin orada, bol bol hatırasını yazsın. Bu da bize bir şey gösteriyor; bu sistemin arızası var. Ben torunuma cevap veremedim. Bana diyor ki 'dede bunlar bizim askerimiz değil mi', evet. 'Niye bizim insanların üzerine bomba atıyorlar.', 11 yaşındaki çocuk söylüyor bunu. Ne diyeceksiniz söyleyin bana. Bunun cevabı pazar günü verilecek.
Vatandaşlarımıza karşı dürüst olacağız. Her şeyi söyleyeceğiz. Karar sizin verdiğiniz kararın başımız gözümüz sütünde yeri var. Bizden şunu beklemeyein efendim 'Hayır çıkarsa İzmir'de düşmanı denize döktüğümüz gibi sevineceğiz' bizden bunu beklemeyin. Evet çıkarsa onları da çağırıp yanaklarından öpeceğiz. Bize nefret yakışmaz.