Uzun yıllardır temel hak ve özgürlükler alanında çalışan sanaçtı Şanar Yurdatapan, ''Artık müziğe dönme vakti geldi'' dedi. Yurdatapan, STK konusunda ise ''Sivil toplum ne yeterince güçlü, ne örgütlü ne de tam sivil. Bir STK''nın üstünü biraz kazıyın, altından bir siyaset çıkıveriyor'' ifadesini kullandı.
Sık sık (her ay), düzenli (ilk hafta sonu) toplanan, aracısız, yüzyüze, ön yargısız, farklılıklara saygılı, sansürsüz ve filtresiz DİYALOG zeminleri. Bir ildeki tüm sivil toplum örgütleri, dernek, vakıf ve girişimlerle yarı resmi kurumlar, sendikalar, odalar, barolar doğal katılımcılar. Üyelik, yönetim kurulu, başkanlık yok. Toplantıları hazırlayan gönüllü bir ''hamal'' var.
Çünkü seçilmişlerle onları seçenler sadece her dört yılda bir seçim sandığında buluşmamalı. Seçenler, seçtiklerine -ayrıca seçmediklerine de- iyilik etmek istiyorsa, sorunlarını daha başlangıçta, açıkça söyleyebilmeli onlara. TkMM bunu sağlamaya çalıştı.
Toplam 939 toplantı yapılması gerekirken 772 toplantı yapılmış. Bu bir başarı. 15.410 sivil toplum katılımı beklenirken 9.072 katılım olmuş. Oran % 58,8. Milletvekili katılımının düşüklüğüne rağmen sivil toplum rüştünü ispat etmiş durumda. Toplam 4.991 milletvekili katılımı gerekirken 321 vekil katılmış. Oran % 6,43. Yoruma gerek var mı?
Çünkü TkMM''lerin bir zorlayıcı gücü yok. Üstelik bir vekil için kendi taraftarları önünde konuşmak çok daha kolay. Burada ise yandaşı - karşıtı, üstelik soran ve doyurucu yanıt bekleyen bir topluluk var. Vekiller, kendi partilerinin merkezi desteğini de farklı algılıyor. '''Bizim Genel Merkez bu işe karşı değil, demek ki kötü birşey değilmiş. Eh, vaktim olursa katılırım'''. Oysa onlar ''Vekil'', kimin vekili oldukları adlarında yazılı ''milletin vekili''. Kendi seçildiği ilin kMM''sinde onu bekleyenleri ''müvekkileri'' olarak algılasa durum farklı olur.
TkMM çıktılarını siyasi partilere sunmak ve 5 yıldır verilen destek için teşekkür etmek, hem de veda etmek istiyorum. Zira artık bu işin adının bir bireyle birlikte anılmasından kurtarılıp kurumlaştırılması gerek. Üstelik yaşım 72, artık belleğim bana kötü oyunlar oynuyor ve ''Yerini gençlere bırakma zamanın geldi'' diyor. Başladığımız iş uzun soluklu bir iş. Eğer sonuç almak 30 yıl istiyorsa, bugün başlarsak 30 yıl sonra bugün biter. Yarın başlarsak 30 yıl sonra yarın. Zor ve meşakkatli bir yol, kabul. Ama yola çıkmadan aşılması da mümkün değil. Artık yavaş yavaş eski sevgilime (müziğe) dönmek istiyorum. Yani müziğe dönüşüm yakın.
Öyle diyorlar ve öyle olduğunu da düşünüyorlar diyebilirim. ''Başbakan sivil toplumla görüştü'' denilen haberde bir bakıyorsunuz, odalar ve sendikalarla görüşmüş, bazen de TÜSİAD oluyor aralarında, gerçek anlamda tek sivil kurum olarak. Oysa odalar ve sendikalar, kanunla kurulmuş yarı resmi örgütler.
Burada hemen iğneyi kendimize de batıralım. Sivil toplum ne yete-rince güçlü, ne örgütlü ne de tam sivil. Özellikle 12 Eylül rejiminin siyesete getirdiği yasaklar, politik çalışmaları bu alana yansıtmış. Bir derneğin, bir vakfın üstünü biraz kazıyın, altından bir siyaset çıkıveriyor karşınıza.
TkMM''lerin hiçbir siyasi talebi yok ve olamaz, çünkü onlar, her türlü düşüncenin üstüne dile getirilebildiği bir zeminden ibaret. Sivil toplum, siyaset katılımının düşüklüğüne rağmen bu işi sürdürme iradesini gösterdi. Sıra siyasette. Partilerin bu konuda artık bir karar vermesini ve uygulamasını bekliyoruz. Bu çalışmayı bağımsız, yansız ve yararlı görüyorlarsa bunu kamuoyuyla, teşkilatları, vekilleri ve belediye başkanlarıyla paylaşsınlar. Bu arada, parti liderlerine bir de davetim var. 4, 5 ve 6 Ekimde yapılacak toplantılarımızdan hangi ildeki kolaylarına geliyorsa ona buyursunlar. Tabii okuyucular da, kapı herkese açık.