Bizi anlayışla karşılayan büyüğümüze, hatamızı affeden anne babamıza, yükümüzü paylaşan kardeşimize, kahrımızı çeken eşimize, kapıyı açan komşumuza, arabasına alan arkadaşımıza, bir nasihatte bulunan dostumuza, hatamızı uyaran kardeşimize, işini güzel yapan çalışanımıza içten gelerek teşekkür etmeliyiz.
Ne çok nimetler varmış ve bu nimetler ne kadar da değerli, anlamlıymış.
Her gün içtiğimiz su ne kadar da hayati…
Bir bardak çay bu kadar mı arzu edilirmiş?
Bir saat uyku, nelere bedelmiş.
Bir sıcak ekmek bu kadar lezzetli olur muymuş?
Bir elma, bir portakal, bir domates, salatalık ne de kıymetliymiş.
Hangi birini sayalım ki…
Ramazanda her bir nimetin anlamını, kıymetini yaşayarak idrak ettik. Ve bizlere bu sayısız, sonsuz nimetleri bahşeden Rabbimize yarattıkları adedince hamd ve senada bulunduk.
Ramazan bize, Rabbimize şükrü hatırlattı. Bir de insanlara teşekkürü.
Ramazan/ oruç hallerini yaşarken, naifleşirken, İslam ahlakının inceliğini hissederken, birbirimize karşı da nezaket dairesinde muamele etmeyi öğrendik.
Elhamdülillah.
***
İnsanlar teşekkür eder. Bu insani bir görev ve incelik. İnancımız da bunu ahlaki bir sorumluluk kapsamında değerlendirmekte.
Bize bir iyilik yapan insana teşekkür etmeliyiz. Allah razı olsun diye dua etmeliyiz.
Ve imkân çerçevesinde aynı veya daha iyi bir şekilde karşılık vermeliyiz.
Bir teşekkür için çok büyük iyilikler de beklememeliyiz. Yere düşürdüğümüz bir kalemi verene, çantamızı taşımaya yardım edene, bize selam verip hal hatır sorana, sınavımızın nasıl geçtiğini sorana, hastalanınca geçmiş olsun diyene, sorumuza cevap verene, bize hediye verene teşekkür etmeliyiz.
Bizi anlayışla karşılayan büyüğümüze, hatamızı affeden anne babamıza, yükümüzü paylaşan kardeşimize, kahrımızı çeken eşimize, kapıyı açan komşumuza, arabasına alan arkadaşımıza, bir nasihatte bulunan dostumuza, hatamızı uyaran kardeşimize, işini güzel yapan çalışanımıza içten gelerek teşekkür etmeliyiz. “Allah’a şükretmeyen insanlara teşekkür etmez, insanlara teşekkür etmeyen Allah’a şükretmez” (Müsned, II, 258, 295, 303; Tirmizî, “Birr”, 35).
Ve maddi bir ikramda bulunanlara da imkânımız dâhilinde daha iyi bir karşılık vermeyi unutmayalım. “En güzel şekilde karşılık verin.” (Fussılet, 34) Maddi imkânımız yoksa zaten yaptığımız dua en büyük bir karşılık olacaktır.
Sadece bize teşekkür eden, iyilik yapanlara değil bize karşı hata ve kötülük yapanlara bile iyilik yapmamız gerektiğini unutmayalım. “Kötülüklere karşı en iyi olan yöntemle mukabele et,” (Mü’minun, 96) Ne yüce bir din, ne büyük bir Allah…
İyilik edeni bilmek, tanımak, onu sevmek, dua etmek ve hayırla anmak ne güzel!...
***
Yapılan iyiliğe az olsun çok olsun, duyarsız kalmamaktır.
Teşekkür etmek, iyilik yapanı da heyecanlandırır, sevindirir, mutlu eder, bu işin devamını sağlar. Nankörlük Allah katında hoş karşılanmadığı gibi kul katında da çok itici kabul edilir.
“Kim, kendisine yapılan bir iyiliğe karşı, bunu yapana: ‘Cezâkellâhu hayran: Allah sana hayırlı mükâfat versin!’ derse teşekkürü en mükemmel şekilde yapmış olur.” (Tirmizî, Birr 86)
“Kim bir ihsana mazhar olursa, bulduğu takdirde karşılığını hemen versin, bulamazsa, verene sena/teşekkürde bulunsun. Zira onu övmekle, teşekkürünü yerine getirmiş olur. Ketmeden (karşılık vermeyen) nankörlük etmiş olur.” (Tirmizî, Birr 86, Ebu Dâvud, Edeb 12)
***
Allah’ımızın verdiği nimetlere şükür imanın bir gereğidir.
“Allah’tan veya insanlardan gelen nimet ve iyilikten dolayı minnettarlığını ifade etme, nimete söz ve fiille mukabelede bulunma, Allah’a itaat edip günah işlemekten uzak durmak suretiyle nimetin gereğini yapma” bu anlamda gereklidir.
Şükür gereklidir.
Râgıb el-İsfahânî üç türlü şükürden bahseder: “Nimeti hatırda tutmak kalple şükür, nimeti vereni övgüyle anmak dille şükür, nimet sahibine lâyık olduğu şekilde karşılık vermek organlarla şükürdür.
Kendinden üstte olana şükür, ona hizmet etmek, yardımcı olmak, övgü ve dua ile olur. Aynı seviyede olana iyiliğe iyilikle mukabele ederek olur. Madden alt seviyede olana ise onu ödüllendirmekle olur.”
Allaha şükreden kendi hayrına bunu yapmış olur, ecir ve mükâfatını fazlasıyla görür. Nankörlük eden de kendine yapmış olur ki Allah’ın kimsenin övgüsüne ihtiyacı yoktur. (Neml, 27/40)
***
Allah’ım.
Bizleri İslam ile şereflendirdiğin, ramazana, bayrama kavuşturduğun için sonsuz hamd ve senalar olsun.
Bize sayısız nimetler verdiğin için şükürler olsun.
Günahlarımızı bağışladığın, hatalardan dönme fırsatı verdiğin, güzel işleri emrettiğin için şükürler olsun.
Bizi nazik, kibar, beyefendi/ hanımefendi bir kul yaptığın için şükürler olsun.
Bizleri sayısız nimetlere karşı çokça şükreden kullarından eyle.
“Aza şükretmeyen çoğa da şükretmez” sırrınca her daim şükreden kullarından eyle.
“Bir kimse kendisine yapılan iyiliğe teşekkür etmeyip iyiliği nankörlükle karşılarsa Allah da onun kendisine şükrünü kabul etmez.”
“İnsanlara teşekkürde bulunmayan Allah’a da şükretmez.” (Tirmizî, Birr 35, Ebu Dâvud, Edeb 12)