Her yıl samimi karşılaşmaların tazelenen mübarek tekrarıdır Ramazan.
Nisan'ın ilk yağmurundaki bereket gibi istenilen, özlenen, kendisinde ihya olunandır bu an.
Hilâlin ışığından işaretle Hakk'a perdeler aralayan, varlığını O'nun varlığıyla kuşatan ulvî soluklanmalardır.
Bu an, kendinden arşa yol bulmadır. Temizliktir, berekettir, sıddıkiyettir.
Mescid-i Nebevi'nin gölgesinde serinlemektir Ramazan...
Sahur, bu kutsal kucaklaşmanın ilk durağı, oruçla ilk selâmlaşmadır.
Resulullah Efendimiz, hadislerinde yalnızca yemek için değil, bu mübarek vaktin feyiz ve bereketinden istifade için de sahura kalkılmasını önermiştir.
Bu vakitte az ve hafif yiyeceklerle öğününü geçirdiği rivayet edilir.
Günümüzün şaşalı ve israfa kaçan sofra anlayışından uzak, kanaat içerisinde yenilip içilmesi tavsiyesinde bulunmuştur.
Hz. Peygamber (sav) sahura büyük bir ehemmiyet göstermiş ve aceleci davranılmamasını, mümkün mertebe geciktirilerek yemek yenilmesini de tavsiye etmiştir.
Hz. Peygamber bir hadis-i şerifinde :
"Bizim orucumuzla, Ehl-i Kitabın orucunu ayıran yegane fark sahur yemeğidir." (Müslim) buyurmuşlardır. Bu hadisle birlikte sahurun mü'minler için ayırdedici, önemli bir vakit olduğunu vurgulamaktadır.
Ayrıca bir başka hadis-i şerifinde:
“Sahur yemeği yiyin, zira sahurda bereket vardır.” (Buhari-Müslim) buyurmuşlardır.
Hz. Peygamber'in kimi zamanlar sahur vaktinde de misafir ağırladığı, Ashab'ı, akrabaları ve fakir kimseleri davet ettiği bilinmektedir.
Hz. Peygamber dönemi sonrasında, İslamiyet’in yayılmasıyla birlikte bazı yöresel adetlerin Ramazan ayına dahil olduğunu görülür. Osmanlılarda da genel olarak sünnet çerçevesinde kalınmakla birlikte, imparatorluk halklarının örf ve adetlerinden çıkmış, Ramazan'ın ihyasını zenginleştiren gündelik uygulamalar, zamanla geleneğe dönüşmüştür. Bu geleneklerin bir çoğu günümüzde de bir kısmı form değiştirerek de olsa devam ediyor.
Temcid esasında sadece Ramazan ayına ait bir gelenek değildir. Üç ayların girmesiyle birlikte imsak vaktinde müezzinlerin minareden okudukları, Cenab-ı Allah'ı ve Hz. Peygamberi öven salâ, kaside ve methiyelere denilir. Eski bir islâm geleneğidir ve halen Ramazan ayı içinde devam eder. Bir kaç kuşak öncesine dek pek çok yörede sahur yerine temcid denildiği de bilinir. Halk arasında sıkça kullanılan 'temcit pilavı' ise, sahur vaktinde iftardan kalma pilavın ısıtılması durumuna denir.
Ramazan ayında ilk top atışı Osmanlı dönemine aittir. İlk top atışı Anadolu hisarından yapılmıştır. Halkın imsak ve iftar vakitlerinden haberdar olması için başlangıçta İstanbul'da uygulanan bu adet, yaklaşık yirmi yıl içinde tüm Osmanlı topraklarına yayılmıştır. Günümüzde halen pek çok ilde uygulanmaya devam edilir.
Osmanlı'nın son dönemlerinde başlayan, hanefi mezhebine göre mekruh ve bid'at sayılan bir gelenektir davul çalma. Dışarıdan gelme bir adet olduğu düşünüldüğünden alimler arasında tartışmalı bir gelenektir. Günümüz uygulamalarında eski makam ve ince edebi nüktelerinden pek eser taşımasa da Ramazan'ın güzel renklerinden birisidir.