
Elleri ve ayakları ayrı ayrı sağlam kazıklara bağlanmıştı. Kocaman kaya parçaları, mümin bir bedeni ezeceğinden, adeta bir mahcubiyet içinde sessizce duruyordu.
Güneş, en kuvvetli ışıklarını yayıyor, insanlar gölgede bile nefes almakta zorlanıyordu.
İncecik beden, narin vücut, cesur yürek; en küçük bir pişmanlık belirtisi göstermeden, kalbi huzur içerisindeydi.
Sarayda yıllarca bir kraliçe olarak yaşayan bu hanımefendi, Hz. Asiye’den başkası değildi.
Bir tek suçu vardı: Musa’nın Rabbine iman etmek. Sadece Musa’nın değil, bütün bir kâinatın Rabbi, sahibi, efendisi, yaratıcısı.
Evet, bir suçu daha vardı; bir zavallı kul olan, etten kemikten bir beden olan, gücü elinde bulunduran, sayısız zafiyetleri olan, bebek katili, zalim kocasını bir ilah olarak kabul etmiyordu.
Asiye imanında, Firavun zulüm ve cinayetinde kararlıydı.
Hazırlanan kaya parçaları, görevli tarafından zorlukla kaldırıldı, baş hizasının da üstüne çıkarıldı ve kâfirce bir hınçla Asiye’nin bedenine indirildi.
“Allah, imanı tam olanlara Firavun’un karısını örnek verir; hani o demişti ki: Rabbim! Benim için yanında cennette bir ev yap, beni Firavun’dan ve onun kötülüklerinden kurtar, beni şu zalimler topluluğundan kurtar!” (Tahrîm, 66/11)
Kaya parçası bedenine dokunmadan önce Rabbine böyle yalvaran Asiye’nin duası kabul edildi.
O hiç acı çekmedi, elem yaşamadı.
Ruhu çoktan bu dünyadan ahiretteki mekânına doğru yol almıştı.
…
Asiye Firavun’un hanımı idi. Elinde büyüyen Musa, bir peygamber olarak karşılarına çıkmıştı. Onun ne kadar temiz bir genç, dürüst bir insan olduğunu biliyordu. Getirdiği din, söylediği hakikatler, her aklı başında olan bir insanın kabul edeceği gerçeklerdi.
Hz. Musa, kimseden para, pul, mal, makam, şan, şöhret istemiyordu.
Sadece Allah’a iman ve güzel amellere yönelmek isteniyordu.
Bir mucize olarak gördüğü yed-i beyza ve sihirbazların feleğini şaşırtan asay-ı Musa, teslimiyeti getirmişti. Bunun bir sihir olması imkânsızdı. Apaçık bir mucize ve ilahi göstergeydi. “Mûsâ’nın ve Hârûn’un Rabbine iman ettim” diyerek asıl kaynağa yönelmişti.
Yüce Rabbimiz, Asiye’nin duasını kabul etmiş, ona cennette imrenilecek bir köşk hazırlamıştı.
Onu Firavun’un zulmünden, kötülüklerinden korumuştu.
Onu zalimlerin cirit attığı o zulüm sarayından kurtarmıştı.
Onu kemale ermiş bir kadın olarak göstermişti. (Buhârî, “Enbiyâʾ”, 32, 46; Müslim, Tirmizi)
Ve onu bir cennet hanımefendisi yapmıştı.
“Cennet kadınlarının en üstünleri Hatice b. Hüveylid, Muhammed’in kızı Fatıma, Meryem b. İmran ve firavunun zevcesi Asiye b. Müzahimdir” (Hanbel, Müsned, 1/36)
Selam olsun o yüce insanlara…
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
İlk yorumu siz yapın.