Mescid-i Nebevi, Hücre-i Saadet
Cennet-ül Bakî Kabristanı
Hz. Peygamber'in (s.a.v) kabr-i şerifinin bulunduğu Mescid-i Nebevi'nin doğu tarafında Cennet-ül Bakî kabristanı bulunur. Hz. Peygamber (s.a.v) döneminden beri Medine'nin asli mezarlık alanını oluşturan Cennet-ül Bakî aynı zamanda ilk Müslümanların ve Peygamberin sahabesinden çoğunun da medfun bulunduğu yerdir. İslam'ın Medine'de yayılmasına öncülük eden ilk sahabeler, Hz. Peygamber'in (s.a.v) daha küçük yaşta vefat eden oğlu İbrahim, kızları Hz. Fatıma, Hz. Zeynep, Hz. Ümmü Gülsüm, Hz. Rukiye,( ra) ve torunu Hz. Hasan (ra), zevceleri Hz. Aişe, Hz. Hafsa, Hz. Ümmü Seleme, Hz Ümmü Habibe, Hz. Safiyye (ra), amca ve halaları, damadı Hz. Osman, torunu Hz. Cafer-i Sadık, Hz. Muhammed bakır Hz. Zeynel Abidin ve Uhud şehitlerine kadar pek çok mübarek şahsın medfun bulunduğu mezarlık Mescid-i Nebevi'nin karşısında yer alıyor. Yerini Hz. Peygamber'in (s.a.v) seçtiği mezarlıkta sahabeden 10 bin kişinin yattığı rivayet edilir. Dolayısıyla bu mezarlığı ziyaret sahabenin ensar ve muhacirinin büyük bir kısmını ziyaret anlamına gelir. Peygamber Efendimiz'in (s.a.v) zaman zaman ziyaret ettiği ve ölenler için dua ettiği bu mezarlığın ziyaret edilmesi de sünnettir. Genelde kapalı bulunan mezarlık sabah namazından sonra ziyarete açılır ve kadınların ziyaretine izin verilmediği için erkekler tarafından ziyaret edilir. Kadınlarsa kabristanın duvarı kenarında dua ederler. Cennet- ül Bakî'nin İslam tarihi açısından önemi sadece içinde medfun bulunan sahabe ve mübarek zevatın varlığıyla sınırlı değildir. Burası aynı zamanda Müslümanların ilk mezarlığıdır ve bizzat Hz. Peygamber (s.a.v) tarafından tesis edilmiştir. Osmanlı döneminde içine Hz. Peygamberin (s.a.v) yakınları ve diğer bazı sahabelerin için türbelerin yapıldığı mezarlıkta bulunan bu yapılar Suud yönetimi tarafından Vehhabi anlayışı doğrultusunda yıkılmıştır. Son yüzyıl içerisinde üzerindeki tüm yapı ve türbeler yıkılarak dümdüz edilen mezarlıkta sadece üzerlerinde herhangi bir yazı veya da işaret bulunmayan küçük taşlar bulunmaktadır ve kabirler bu sayede belirlenmektedir. Ancak kabristanın internet üzerinden de temin edilebilecek kimin nerede gömülü olduğunu gösteren planlarına ulaşmak mümkündür.
Kuba Mescidi
Uhud Dağı, Uhud Şehitliği ve Okçular Tepesi
Hz. Peygamberin (s.a.v) hakkında “Uhud Dağı bizi sever, biz de onu severiz” buyurduğu Uhud Dağı, Medine'de umre ziyaretgâhları arasında yer alır. Hicretin üçüncü yılında Hz. Hamza (ra) dâhil sahabeden 70 kişinin de şehadete kavuştuğu Uhud Gazvesi'ne adını veren bu dağ Mekke'yi kuzeyden kuşatan uzunca bir tepedir. Mescid-i Nebevi'ye beş kilometre mesafedeki 110 metre yüksekliğindeki bu tepe günümüzde gelişen Medine şehrinin içine karışmış sayılabilir. Üç bin kişilik müşrik ordusuna karşı yedi yüz kişilik İslam ordusunun cihat ettiği savaşta şehit edilen 70 sahabenin gömüldüğü Uhud Şehitliği de bu dağın eteklerinde yer alır ve umreye gidenlerin ziyaret ettiği yerler arasında bulunur. Hz. Harun'un (as) da gömülü bulunduğu iddia edilen Uhud Dağı'nın eteklerindeki şehitlikte medfun bulunan ve şehitlerin en büyüklerinden kabul edilen 70 sahabenin arasında Seyyid-ül Şüheda Hz. Hamza (ra), Musâb bin Umeyr (ra) ve Abdullah İbn Cahş (ra), Harise Bin Zeyd (ra), EnesBin Nadr (ra), Abdullah Amr (ra) gibi o dönem Müslümanların önde gelenleri de bulunuyor. Burada bulunan bir diğer önemli nokta ise savaşın İslam ordusu lehine gittiği sırada Hz. Peygamberin (s.a.v) uyarısını dinlemeyerek yerlerini terk eden ve bozgun yaşanmasına yol açan okçuların yerleştiği tepedir. Günümüzde neredeyse yok olmak üzere olan bu tepe tefekkür edenler için Resulullah sözünden çıkmanın ibretlik bir sembolüdür. Hz. Peygamber'in (s.a.v) Uhud şehitlerini her yıl birkaç defa ziyaret ettiği ve dua ettiği, hatta bir defasında tek tek ziyaret ederek selamladığı nakledilir. Dolayısıyla Uhud şehitliğini ziyaret aynı zamanda sünnet olduğundan Medine ziyaretlerinde Müslümanların itibar ettiği bir tefekkür ve dua yeridir. Bu dağ aynı zamanda canına kasteden müşriklerin saldırısıyla Hz. Peygamber'in (s.a.v) dişinin de şehit olduğu yerdir. Müşriklerin dişini kırması üzerine sığındığı mağara da Uhud Dağı'nda Müslümanların ziyaret noktalarından bir diğerini teşkil eder.
Mescid- i Kıbleteyn
Medine'de bulunup da İslam'ın mihenk taşı niteliğindeki önemli olaylardan birine şahitlik etmiş yerlerden biri de Kıbleteyn Mescidi'dir. Hz. Peygamber'in (s.a.v) kıble olarak Mescid- i Aksa'ya yöneldiği dönemin sonu bu mescidde gerçekleşmiştir. Berat gecesinin gündüzünde Hz. Peygamber (s.a.v) bu mescidde namazına başlamış ve ilk iki rekâtı Kudüs'teki Mescid-i Aksa'ya doğru kıldıktan sonra namaz sırasında gelen ve yeni kıbleyi Kâbe olarak tayin eden ayetler üzerine son iki rekâtı Kâbe istikametinde tamamlamıştır. “Seni elbette, hoşlanacağın kıbleye döndüreceğiz. O hâlde hemen Mescid-i Haram'a (Kâbe'ye) doğru dön. (Ey mü'minler) siz de nerede olursanız olun, oraya doğru dönün” ayetleri işte bu esnada bu mescidde nazil olmuştur. Bu hadisenin geçekleştiği mescide “iki kıbleli” yani “Kıbleteyn” adı verilen mescid, hac ve umre dönemlerine ziyaret edilen ve namaz kılınan yerlerdendir.