Öfke, hoşnut olunmayan durumlara karşı verilen temel duygulardan biridir. Günlük hayatta bizi sinirlendiren birçok olayla karşılaşırız. Trafik, olumsuz iş ortamı, arkadaşlar, baskıcı ve bunaltıcı anne babalar, aşırı hırs, haksızlıklar, hayal kırıklıkları ve hoşumuza gitmeyen davranışlar bunlardan bazılarıdır. Bu tür olaylara uygun tepkiler verildiğinde, öfke gayet sağlıklı bir duygudur. Sağlıklı öfke karşımızdaki insanın şikayetimizi anlamasına yardımcı olan bir sinyal niteliğindedir. Çoğu insan bu durumlarda tepkisini direk gösterir. Ya bağırıp çağırır, ya kavga eder ya da sağı solu kırıp döker. Bu tepkileri kontrol edemediğimiz takdirde kendimize zarar verebiliriz veya sosyal ilişkilerimizi yıkıma uğratabiliriz. Kimisi de tepkisini içine atar ve biriktirir. Bu ikinci grup insanlar “Olayları hep içime atıyorum, kimseye tepki veremiyorum, kimseyi kırmak istemiyorum, hayır diyemiyorum, ayıp olur diye korkuyorum, beni yanlış anlayacaklarından endişe ediyorum.” diyen insanlardır. Öfkelerini biriktirirler. Stres insan vücuduna girdiği zaman bir şekilde çıkacak yol arar, aynı elektriğin girdikten sonra bedenin bir yerinden çıkması gibi. Biliyorsunuz şiddetli elektrik çarpmalarında ayak topuğu gibi yerlerde patlamalar olur. Elektrik bu şekilde dışarı çıkar. İşte günlük hayatta biriktirdiğimiz stres ve özellikle öfke dille ifade edilemediğinde beyin ve bedenden bir bozukluk yaratarak çıkar. Küçük stres olayları birikir ve bir eşik üstü uyaranlarla karşılaşıldığında patlar. Öfke patlaması işte bu birikmiş stresin tetiklenmesiyle ortaya çıkar. Öfke durumunda kan basıncı artar ve kalp atışları hızlanır, nefes alıp verme düzensizleşir, dikkat, muhakeme ve empati gibi işlevler bloke olur, çatışmanın şiddeti artar ve bazen de şiddete varan davranışlar söz konusu olur.
Öfke kontrolü çocukluk çağında başlar ve beyin ön bölgesinin bir işlevidir. Kötü çocukluk çağı yaşantıları ve yanlış tutumlar çocuklarda öfke kontrolünü bozar. Öfke kontrol bozukluğu yaşayan bireylerde mutluluk hormonu adı verilen serotonin hormonunun çalışmasında da bir sıkıntı olduğu bilinmektedir. Epilepsi gibi beyin hastalıkları öfke kontrol bozukluğuna sebep olabilir. Bazı epilepsi türleri tipik bayılmalarla değil de öfke patlamalarıyla seyreder. Eğer tedavi edilmezse çocukta davranış sorunları gelişir. Psikiyatride “Epileptik Karakter” dediğimiz bir tipleme vardır. Bu kişiler bazı durumlarda kendilerini kaybederler. Kendilerini “o an film koptu, gözüm hiçbir şeyi görmedi, vurdum, kırdım, sonra da pişman oldum” diye ifade ederler.
Okulda ve yakın çevredeki arkadaşları tarafından dışlanmak bir öfke sebebidir. Çocuğun fiziksel kusurlarının olması kendisini öfkeyle gösterebilir. “Şişko, bücür, dört göz” gibi lakaplara maruz kalırlarsa öfke davranışı geliştirebilirler.
Ailesi tarafından dövülen çocuklar saldırganlığı bir sorun çözme yöntemi olarak benimseyebilirler. Ailesi ya da öğretmeni tarafından önemsenmemek bir öfkeyi şiddetlendirir. Çocuk normal yollardan dikkat çekemediğini görünce öfke ve agresyonu kullanır.Televizyonda şiddet içerikli görüntülere maruz kalan çocuklarda öfke sorunlarının arttığı tespit edilmiştir.
Öfke patlama nöbetleri geçiren kişilerde (ergenlik ve erişkinlik dönemlerinde) en çok rastladığımız geçmiş travmatik yaşantılardan birisi, öfke kontrolünü sağlayamayan ve/veya fiziksel şiddet uygulayan (çocuğa ve/veya eşine) bir baba ya da annenin varlığı, diğer ebeveynin bu duruma müdahale edememesi, seyirci kalması ya da ilgisiz kalması durumlarına çocukluk ya da ergenlik dönemlerinde üst üste maruz kalmaktır.
Öfke patlaması nöbetlerini yaşayanlarda (çocukluk, ergenlik ve erişkinlik dönemlerinde) en çok çalışmak zorunda kaldığımız bir diğer travmatik faktör çocuklukta ve ergenlikte yaşanan cinsel tacizlerdir. Erişkin dönemde cinsel tacize maruz kalma durumunda da agresyon birikmesi, çocukluk ve ergenlikte olduğu kadar yüksek olmasa da buna bağlı öfke patlama nöbetleri ile karşılaşırız.
Bir diğer travmatik neden ise ebeveynlerden birinin aşırı pasif ve ezik, diğerinin ise aşırı baskın ve agresif olduğu ortamlardır. Öfke patlaması şikayeti ile gelen kişilerde böyle bir ortamda büyüme geçmişine sıkça rastlanır.
Birikmiş öfke kalp sağlığını bozarak kalp hızını arttırır, aynı zamanda kalp damarlarında daralma ve krize neden olabilir. Öfke damar elastikiyetini bozar, kalıcı hipertansiyon oluşur. Metabolizmayı bozarak şekeri yükseltir. Şeker hastası olanların çoğu öfkelidir. Öfkeli oldukları için hasta olmuşlardır. Halk arasında şeker hastaları öfkeli olmalarıyla tanınırlar. Birikmiş öfke, depresyon gibi ruhsal bozukluklarla da gösterebilir. Hem öfke depresyona, hem de depresyon öfkeye yol açar. Hepimizde bazı hastalıkların geni mevcut olabilir. Eğer bu genleri aktifleştirmemeyi başarabilirsek, hastalanmadan hayatımızı sürdürebiliriz. Ancak birikmiş ve kontrolden çıkmış öfke bu genlerin aktifleşme riskini artırır. O zaman genetik haritamızda var olan birçok hastalık tetiklenir. Son yıllarda kanserlerin artmasının altında yatan en önemli etken olarak birikmiş öfke ve stres gösterilmektedir.
Öfke kontrolünü sağlamakla ilgili yaklaşımlar psikoterapide en çok kullanılan yöntemlerdir. Bu yaklaşımlarda kişinin var olan öfkesini kontrol etmeyi öğrenmesi amaçlanır.
Ancak psikoterapide nihai hedef kişinin duruma uygun makul düzeyde bir sinirlilik halini yaşamasını sağlamak yani öfke patlaması aşamasına gelmesini önlemektir. Bu hedefe ulaşmak için öfke birikimine ve fazlalığına yol açan yaşam olayları ve travmalar çalışılmalıdır. Yani öfkenin sonuçlarına müdahale edildiği gibi sebeplerine de müdahale edilmelidir. Tabi burada şunu vurgulamak gerekir; öfke patlamasına yol açan gerçek durumlar varsa herkes öfke patlaması aşamasına gelebilir. Sorun, duruma uygun olmayan, belirli düzeyde bir sinirlilik haliyle atlatılabilecek durumlarda, abartılı ve kontrolsüz öfke patlamaları yaşamaktır.
Aşırı öfkenin yarattığı beden stresini gidermek için belli bir süre serotonin dengesini düzenleyen ilaçlar verilebilir. Ancak ilaca mutlaka travma odaklı terapileri de eklemek gerekir. İlaç olmadan terapi yaklaşımı öfke kontrol bozukluğu durumlarında kişinin daha da agresif hale gelmesine sebep olabilir. Bu nedenle öfke patlaması sorunu yaşayan kişilerin bir psikiyatri uzmanından destek almaları, terapilerini bu zeminde gerçekleştirmeleri gerekir. Öfke kontrol bozukluklarında son yıllarda trendi yükselen yaklaşım EMDR terapisidir. EMDR terapisi kişinin öfke birikmesine sebep olan travmaları işlemleyerek ve kilinin öfkelendiği durumlara karşı duyarlılığını normalleştirerek öfke kontrolünde son derece etkili olmaktadır.