Ayet ve hadislerde kendileriyle evlenilen kadınlara mehirlerinin verilmesi gerektiği belirtilmiş, evlenmeyi zorlaştıracak tarzda mehir miktarında aşırıya kaçılmaması öğütlenmiştir. İşte detaylar.
Mehir, İslam hukukunda erkeğin evlenirken kadına verdiği veya vermeyi taahhüt ettiği para, mal veya menfaat hediyesidir. Mehir, kadının mal varlığına dâhil olur ve üzerinde dilediği tasarrufta bulunabilir.
Erkeğin kadın üzerindeki hakkı borçtur. Evlendikten sonra seneler geçse bile erkek kadına o mehiri vermek zorundadır.
Satışı ve kullanılması yasak olmayan her şey (nakit para, ticari mal, ev, arsa, köle, cariye, at, elbise vb. diğer mallar) mehir olarak kabul edilebilir.
Mehir miktarı Hanefî mezhebine göre en az 10 dirhem (o dönemlerde yaklaşık iki koyun bedeli), Mâlikî mezhebine göre ise 3 dirhem gümüştür. Şâfiî ve Hanbelî mezhebindeki hukukçulara göre ise mehrin üst ya da alt sınırı yoktur. Mehrin üst sınırının olmadığı konusunda Mâlikî ve Hanefîler de diğer iki mezhep gibi düşünmektedir.
Mehir, ödenme zamanına göre, mehr-i müeccel ve mehr-i muaccel olmak üzere ikiye ayrılır.
"Acelesi olan mehir" demektir. Dinî nikâh sırasında veya evvelinde peşin ödenen mehirdir. Kadın, mehr-i muacceli almadan kocanın evine gitmeme hakkına sahiptir.
"Tecil edilmiş, ertelenmiş mehir" demektir. Dinî nikâh esnasında belirlenip ödenmesi sonraya bırakılan mehirdir. Bu mehir için bir ödeme tarihi belirlenmişse o tarihte mehrin kadına ödenmesi gerekir.
Şâyet ödeme tarihi belirlenmemişse herhangi bir zamanda da ödenebilir. Boşanma veya kocanın ölümü hâllerinde nikâh sona erdiğinde mehr-i müeccel, mehr-i mu'accel gibi olur ve hemen peşin olarak ödenmesi gerekir. Boşanma halinde bu mehri koca öder; ölüm hâlinde ise mirasından ödenir.
Kur’ân-ı Kerîm’de kendileriyle evlenilen kadınlara mehirlerinin verilmesi gerektiği el-Bakara 2/236-237; en-Nisâ 4/4, 24, 25; el-Mâide 5/5 ayetlerinde belirtilmiştir.
> Abdullah İbnu Âmir babasından naklediyor: "Beni Fezre'den bir kadın bir çift ayakkabı mehir mukabilinde evlendi. Resulullah aleyhissalâtu vesselâm: "Nefsin ve malın için bir çift ayakkabıya razı mısın?" diye sordu. Kadın: "Evet!" dedi. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, bu evliliğe müsaade etti.''
> Hz. Enes radıyallahu anh buyurdular ki: "Ebu Talha, Ümmü Süleym radıyallahu anh'la evlendi. Aralarındaki mehir müslüman olmaktı. Ümmü Süleym, Ebu Talha'dan önce müslüman olmuştu. Ebu Talha, Ümmü Süleym'i istetince, Ümmü Süleym: "Ben müslüman oldum, sen de müslüman olursan evlenirim'' dedi. Bunun üzerine o da müslüman oldu. Ümmü Süleym'in mehir olarak istediği şey müslüman olması idi.''
> Ebu'l-Acfâ es-Sülemi anlatıyor: "Birgün, Hz. Ömer radıyallahu anh, cuma hutbesi verdi ve hutbede şöyle söyledi: "Sakın, kadınların mehirlerini artırmayın, zira bu, eğer dünya için bir şeref, âhiret için de bir takva olsaydı buna en çok Resulullah lâyık idi. Halbuki O, kadınlarından veya kızlarından hiç birine oniki ukiyyeden (Okka, kıyye, vukıye.) fazla mehir takdir etmemiştir''
> Hz. Aişe radıyallahu anhâ 'ya: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm'ın hanımlarına verdiği mehir ne idi?'' diye sorulmuştu şu cevabı verdi:
"Oniki okiyye ve bir neşş idi. Neşş nedir biliyor musunuz? Yarım ukiyyedir. Bunun tamamı beşyüz dirhem eder."
> Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtü vesselam, Safiyye radıyallahu anhâ'yı şad etti ve onun azadlığını mehri yaptı.''