Hat sanatının duayenlerinden Prof. M. Uğur Derman, yazı hayatındaki 50. yılını Ömrümün Bereketi adını verdiği, makaleler, anı ve fotoğraflardan oluşan kitapla taçlandırıyor
Türk Sanatında Ebru, Türk Hat Sanatının Şaheserleri, Edebi ve Hattı ile Ali Alparslan ve Doksandokaz İstanbul Mushafı gibi önemli kitapların müellifi, hattat M. Uğur Derman yazı hayatının 50. yılını Ömrümün Bereketi isimini verdiği kitabıyla taçlandırıyor. Bu çerçevede sanatçının 50 yılını ve yeni kitabını okurlara takdim etmek üzere geçtiğimiz gün Kubbealtı Akademisi'nde güzel bir program tertip edildi. Programda konuşma yapan İstanbul Şehir Üniversitesi Öğretim Üyesi, Yrd. Doç. Dr. Irvin Cemil Schick, Derman'ın hat ile olan ilişkisine, hat sanatının geçmişten günümüze serüvenine, meşhur hat sanatçılarına değindi.
Uğur Derman'ın hattatlık dışında da birçok kimliğinin olduğunu kaydeden Irvin Cemil Schcik, Derman'ın bu özelliklerinden 'hafıza adamı' olmasına dikkat çekti. “Hafıza adamı derken ne kastettiğimi Fransız tarihçi Pierre Nora'nın şu sözleri güzel izah ediyor: Hafıza her yerde hazır ve nazır olmaktan çıkınca artık güç olmayacak demektir, eğer bir kişi onun mesuliyetini üstlen-meye tek başına karar vermezse. Hafıza kollektif olarak yaşanmaktan çıktığı ölçüde kendilerini hafıza adamı haline getirecek fertlere ihtiyaç duyar. İşte burada Uğur Derman, yakın tarihimizin karanlık bir döneminde toplumun hatırlamasına izin verilmeyenleri hafızasında taşımayı seçmiş, bildiklerini ömrü boyunca kağıda dökerek gelecek nesillere bir köprü teşkil etmiştir.” diyen Schick, Derman ile olan tanışıklığını da şu ilginç anekdotla anlattı: 1973 yılında Nobel tıp ödülünü alan Avustaryalı biyolog Konrad Lorenz kaz ve ördek yavrularının nasıl annelerini tanıyıp takip etmeyi öğrendiklerini tespit etmeye çalışmış. Sonunda yavruların ilk gözlerini açtıklarında gördüklerine bağlandıklarını ortaya çıkarmış. Dolayısı ile yumurtadan çıktıklarında ilk önce Lorenz'i gören yavrular da onu takip etmeyi öğrenmişler. Şimdi diyeceksiniz ki bu adam aklını mı kaçırmış, neden bize bunları anlatıyor. Nedeni çok basit. 1970'lerde İslami kitap sanatlarına ilk ilgi duymaya başladığımda, yani gözlerimi ilk açtığımda karşımda, dağ gibi Uğur Derman'ın yayınlarını buldum. 80'lerde kendisiyle mizacen tanıştım ve o gün bu gündür bir ördek yavrusu gibi Uğur Derman'ı takip eder dururum.
Schick'in sunumunun ardından konuşma yapmak üzere mikrofonu eline alan Uğur Derman, sözlerine yazmaya başladığı ilk günlere dair küçük bir anıyı anlatarak başladı.
Hattat Macid Ayral'ın 1961 yılında vefatı üzerine onu çok seven Dr. Süheyl Ünver, Derman'dan merhuma dair bir makale yazmasını istemiş. Yazıyı çekine çekine Ünver'in nazarına sunduğunu söyleyen Derman ertesi gün Ünver ile karşılaşmış. Süheyl Ünver, Uğur Derman'ı görünce kollarını açmış, “Kardeşim, Macid Bey'i öyle bir yazmışsın ki hani benim için de yazar mı acaba diye, ölesim geldi!” demiş.
Bu iltifat üzere kale-mine şevk geldiğini belirten Derman, Ömrümün Bereketi'nin okur tarafından beğenilmesi durumunda bir ikincisinin yayımlanacağını da sözlerine ekledi.
Yazı hayatında 50 yılı geride bırakan usta hattat M. Uğur Derman'ın Ömrümün Bereketi adlı kitabında muhtelif târihlerde kaleme aldığı makâle-ler, fotoğraf ve dipnotlar yer alıyor. Özellikle geleneksel sanatlarımız ve kültür hayatımızla ilgilenenler için bir başvuru kaynağı olacak kitapta, tarihe mal olmuş bazı şahıslara dâir hâtıralar da dikkat çekiyor.