Kudüs nerede: Kudüs'ün anlamı ve İslam için önemi nedir?

15:4728/11/2023, Salı
G: 28/11/2023, Salı
Yeni Şafak
Kudüs
Kudüs

Kudüs'ün önemi ve tarihi çok eskilere dayanmaktadır. Siyonist İsrail Ramazan ayında sivillere yönelik gerçekleştirdiği saldırılar sebebiyle çok sayıda kadın, çocuk ve yaşlı Filistinli şehit edildi. Yaptığı saldırıların ardı arkası kesilmeyen Siyonist İsrail'in, 1947'den beri başlattığı işgal haritalar üzerinde de kendini gösteriyor. Haritalarda görünmeyen İsrail'in yaptığı bombalamalar ve saldırılarla Kudüs, Gazze ve Batı Şeria'yı sıkıştırmış durumda. İsrail işgaline karşı Filistinli Mücahidler kutsal mabedi korumaya devam ediyor. Peki, Kudüs'ün anlam ve önemi nedir? Kudüs neden değerlidir? Kudüs ilk kıble mi? Kudüs ve Mescid-i Aksa nerede?

İbrahimi dinlerin kutsal olarak kabul ettiği Kudüs'ün anlamı ve önemi nedir? Kudüs nerede bulunuyor? İşte, detaylar.

KUDÜS NEREDE?

Mescid-i Aksa Kudüs’ün doğusundaki Eski Şehir bölgesinde bulunur. Bu alanın yüzölçümü yaklaşık 144 dönüm olup Müslümanların ilk kıblesi olma özelliğini taşır. Kubbet-üs-Sahra, Kıble Mescidi ve sayısı iki yüze ulaşan birçok esere sahiplik eder. Kubbet-üs-Sahra'nın üzerine kurulduğu kaya bu tepenin en yüksek noktası olarak kabul edilir.

KUDÜS'ÜN ÖNEMİ

Kudüs, üç semavi din için kutsaldır. Müslümanlar için Kudüs üçüncü en kutsal şehirdir. İslamiyet’te Kudüs, Milattan sonra 610 yılında ilk Kıble olmuştur ve Kur’ana göre Hz. Muhammed (s.a.v.), 10 yıl sonra Miraç’a bu şehirden çıkmıştır.

Kur'an-ı Kerim'de Allah, İsra Suresi 1 ayette Mescid-i Aksa'da şöyle bahsetmektedir:

“Bir gece, kendisine bazı âyetlerimizi gösterelim diye kulunu Mescid-i Harâm’dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah eksikliklerden münezzehtir. O, gerçekten her şeyi işitmekte ve görmektedir."
(İsra Suresi/1)

Mescid-i Aksa’ya farklı birçok isim verilmiştir. Bunlardan en önemli üç tanesi şöyle sıralanabilir:

  1. el-Mescidu’l-Aksâ:
    “el-Aksâ” kelimesi “en uzak” anlamına gelir. Mescid-i Haram’dan uzaklığına nispetle ve Mekke’ye en uzak mescit olması itibarıyla bu adı almıştır. Bu isimlendirme, Kur’an-ı Kerîm’deki İsrâ Sûresinin 1. ayetinde de aynı şekilde geçer.
  2. el-Beytu’l-Mukaddes:
    “Mukaddes” kelimesi, “bereketli kılınmış, temiz ve kutsal” anlamlarına gelir. İslam dünyasından birçok bilgin bu kelimeyi sıkça kullanmıştır.
  3. Beytu’l-Makdis:
    “el-Mescidu’l-Aksâ” adlandırmasından önce, yaygın olarak bu ifade kullanılmaktaydı. Hadislerin birçoğunda da Beytu’l-Mukaddes ibaresi geçmektedir. Örnek olarak, İsra ve Mirac hadisesini anlatırken Peygamber Efendimiz şu ifadeleri kullanır: “Sonra Ben ve Cebrâil beytu’l-makdis’e girdik ve her birimiz orada iki rekat namaz kıldık.”

KUDÜS'ÜN TARİHİ ÖNEMİ

M.Ö. 3500 ŞEHRİN İLK SAKİNLERİ

Tevrat kaynaklı rivayetlere göre, Hz. Nuh, oğullarından Ham’a bugünkü Kudüs ve çevresini miras olarak bırakmıştır. Ham’ın oğlu Kenan döneminde bölgede ilk yerleşimlerin başladığı düşünüldüğü için, Filistin’in ismi birçok eski metinde “Kenan diyarı” olarak geçer. İslâm kaynaklarında da “Kenan illeri” şeklinde atıf yapılan coğrafyanın Hz. Nuh ve oğullarıyla bağlantısı konusunda, net bir rivayet yoktur. Bugünkü arkeolojik veriler, Kudüs ve çevresinde ilk yerleşimlerin M.Ö. 3500’lerde gerçekleştiğini göstermektedir. Tarihî kaynaklara göre, Kudüs’ün ilk sakinleri, putperest göçebe kabilelerdir.

İLK İŞGALCİLER

Filistin topraklarında büyük bir karmaşanın hüküm sürdüğü bu dönem, Asurluların M.Ö. 721’de bölgeyi işgaliyle sonuçlandı. Kuzeydeki Israel Krallığı’nı harabeye çeviren Asurlular, binlerce Yahudiyi esir aldı. Daha sonra güneye yönelerek Kudüs’ü gözlerine kestiren Asurlular, şehri kuşattı. Tevrat’ta da ayrıntılı şekilde anlatılan bu kuşatma, Yahudi kaynaklarında çeşitli mucizeler eşliğinde betimlenmiştir. Asur Kralı Sanherip, ordusu içinde yayılan salgın hastalıkların da etkisiyle nihayet kuşatmayı kaldırmak zorunda kaldı, kendisi de bugünkü Irak topraklarında bulunan Ninova bölgesine çekildi.

ADALET VE HUZURUN DÖNÜŞÜ

Hz. Peygamber’in vefatından yalnızca 6 yıl sonra, 638’de İslâm orduları Kudüs kapılarına dayanmıştı. Şehrin dinî ve siyasi hâkimi Patrik Sophronius, ancak Halife Ömer bin Hattab bizzat gelirse şehri teslim edebileceğini söyleyince, Hz. Ömer Kudüs’e geldi. Şehrin Müslümanlara devrinin ardından, Hz. Ömer, Kudüs’te yaşayan bütün inançlara kendi haklarını veren bir emannâme imzaladı. Kudüs’te bugün bile devam eden birçok dinî düzenlemenin temeli, söz konusu fermana dayanır. Şehri gezerken Beyt-i Makdis’in yerinin de kendisine gösterilmesini isteyen Halife, günümüzde Mescid-i Aksâ alanı olarak bilinen yerde bir mescit inşa ettirdi.

İSLÂM SANATININ İNCİSİ

Emevî halifelerinden Abdulmelik bin Mervan, Kudüs’e şehrin şanına yaraşır bir anıt eser yaptırmak istedi. Gerekli planların hazırlanmasının ardından, aralarında gayrimüslimlerin de bulunduğu bir ustalar topluluğu, çalışmalara başladı. 691’de kapılarını açan eser, ihtişamıyla ve Kıyâme Kilisesi’ninkinden daha yüksek kubbesiyle göz dolduruyordu. Yahudi inancına göre Hz. İbrahim’in, oğlu Hz. İshak’ı kurban etme emrini aldığı kayanın üzerine inşa edilen esere, bu nedenle Kubbetu’s-Sahra adı verildi. Kubbetu’s-Sahra, yapıldığı günden bu yana hiç yıkılmadan ayakta kalan en eski İslâm eseri unvanını korumaya devam ediyor.

KUDÜS’ÜN HAÇLILARA TESLİMİ

Salahaddîn Eyyûbî’nin yeğenleri Kâmil, Eşref ve Muazzam, Beşinci Haçlı Seferi’nin savuşturulmasından sonra, kendi aralarında çatışmaya başlamıştı. Bu sırada, doğudan batıya doğru genişlemeye başlayan Harzemşahlar, Eyyûbîler için ciddi tehlike oluşturuyordu. Kendisini hem kardeşleri hem de Harzemşahlar tarafından kuşatılmış hisseden Kâmil, Alman İmparatoru İkinci Friedrich’le temasa geçerek, yönettiği Filistin bölgesini savaşsız şekilde Haçlılara teslim etmeyi önerdi. İmzalanan anlaşma gereği, Alman İmparatoru, 17 Mart 1229’da Kudüs’ü çatışmasız olarak teslim aldı. İslâm dünyasında şok yaratan bu gelişme, Kâmil’e yönelik öfke seline yol açtı.

KUDÜS’TE İLK YAHUDİ YERLEŞİMİ

Kudüs’e her gelişinde, şehirden toprak alabilmenin yollarını da araştıran Sir Moşe Montefiore, 1850’lerde nihayet bu amacına ulaştı. Kudüs Rum Ortodoks Patrikhanesi’nin mülklerinden ve arazilerinden bir kısmı, Sir Montefiore tarafından satın alınarak Yahudilere bağışlandı. Kudüs şehir surlarının batısında yer alan Mişkenot Şaananim Mahallesi, 1860’da tamamlanarak, buraya dışardan göç eden Yahudiler yerleştirildi. Sir Montefiore’nin şahsi servetinden harcayarak inşa ettirdiği ve yerleşimci fakir Yahudilerin geçimlerini sağlamaları için tesis edilen yel değirmeni, bugün hâlâ kendi ismiyle anılmaktadır.

BİR DEVRİN SONU

Birinci Dünya Savaşı’nın bitişiyle birlikte, Osmanlı İmparatorluğu’nun Filistin’den çekilmesinin ardından, 9 Aralık 1917’de İngiliz komutan Edmund Allenby, birliklerinin başında Kudüs’e girdi. El Halil Kapısı’ndan yürüyerek eski şehre adım atan Allenby, Kudüs’teki İngiliz hâkimiyetini de böylece başlatmış oluyordu. Filistin, üç yıl sonra resmen İngiliz manda yönetimi altına alındı. İngilizlerin Filistin ve Kudüs’teki hâkimiyeti çatışmalı ve sancılı bir dönem olacak; nihayet kaosla baş edemeyen İngiliz siyasetinin bölgeden çekilmeye karar verişiyle İsrail’in kuruluşuna giden süreç de başlayacaktı.

#Kudüs
#Mescidi Aksa
#Kudüs nerede
#Kudüs'ün önemi nedir