Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. İlhan, yaptığı açıklamada, “Korona virüs vakalarının ortaya çıkmasında hepimiz biliyoruz ki, kalabalıkta bir araya gelme, özellikle havasız mekanlarda bir araya gelme ve nüfusun yoğunlaşması en büyük etken. Artık bunu bir buçuk yıldır tüm dünya öğrendi. Fakat Kurban Bayramı’nda maalesef bazı vatandaşlarımızın memleketlerine gittiklerinde, tatil beldelerine gittiklerinde veya seyahat sırasında kalabalıklarda bir araya gelmeme koşullarına çok uymadıklarına şahit olduk. Elbette bayramlaşma yapalım ama özellikle fiziki temastan kaçınmak doğru bir yaklaşım olacak. Yine bir araya geliyorsak olabildiğince bahçe, balkon gibi yerlerde bir araya gelebiliriz. Böyle yerlerde bir araya gelebilme gibi bir imkân yoksa vatandaşların çok kısa süreli hızlı bir ziyaret yapıp çıkmaları ve ortamların havalandırılması doğru bir yaklaşım olacaktır. Fakat maalesef bir parça uyum sorunu yaşadığımız için vakaların arttığına şahit oluyoruz. Zira baktığımız zaman bu ayın başında 4 bin 900’lere kadar düşen vakalar dün akşam itibariyle 11 bin civarını bulmuş durumda. Bir süre daha bu artış trendi yaşanacak gibi gözüküyor” ifadelerini kullandı.
Vaka artışlarının eğer aşılama olmasaydı daha yüksek olabileceğine dikkat çeken Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, “Bu sürece baktığımızda, geçen sene ile bu zamanı kıyasladığımızda aslında artış daha da yüksek olabilirdi. Ama bu artışın önündeki en büyük engelin mevcutta iki doz aşılanmış vatandaşlarımızın olduğunu düşünüyorum. Hali hazırda baktığımızda iki doz aşısını olan vatandaşlarımız yüzde 35 civarında yani hedef nüfusun üçte birinden daha fazlası iki doz aşısını olmuş. Bunun hızlı bir şekilde artması gerekiyor. Geçen sene ile bu seneyi kıyasladığımızda elimizde çok güçlü bir silah var, aşılama. Bu nedenle aşısını olmayan vatandaşlarımız varsa, ister tek doz, ister ikinci dozunu olmayanlar, hatta 50 yaş üzeri olanlardan üçüncü dozunu olmayanlar bir an önce aşılarını olmaları gerekiyor. Şu an geldiğimiz noktada bizim her zaman söylediğimiz, fiziksel mesafeye uyma, maske kullanımı, ortamın havalandırılması ve aşı dışında elimizde açıkçası geçen seneden farklı bir mücadele aracımız yok. Ama aşının gücünü kullanmamız gerekiyor. Bakın aşı olmasaydı, şu anda vakaların çok daha yüksek olabileceğini öngörmek hiç de yanlış olmayacaktır açıkçası” diye konuştu.
Aşılama oranının düşük olduğu yerlerde, bu orana paralel bir şekilde vaka artış hızının daha yüksek olduğuna dikkat çeken Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. İlhan, “Türkiye’de baktığınız zaman daha çok Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yer alan illerimizde aşılama oranlarının daha düşük olduğuna şahit oluyoruz. Ama başka bir durum da var, bu illerimizde aynı zamanda vaka artış hızı da daha yüksek. O zaman aşı ile vaka artışındaki bu ilişkiyi düşündüğümüzde bu bölgedeki vatandaşlarımıza bir an önce aşılama çağrısı yapmamız gerekiyor. Daha lokal bazda, daha mahalle bazında aşıya teşvik sağlamak daha kolay olacaktır. Lokal bazda da baktığımız zaman açıkçası, o bölgenin aile hekimi, o bölgenin okulunun müdürü ve öğretmenleri, o bölgenin cami hocası, o bölgenin karakol jandarma gibi güvenlik merkezlerindeki amirler, muhtarlar o bölge içerisindeki teşviki sağlarsa vatandaşların daha etkili bir şekilde aşılamaya geleceğine inanıyorum. Zira baktığımız zaman yerelde muhtardan başlayarak, muhtarın, okul müdürünün, aile hekiminin etkisi çok fazla. Herkes tanıdığı için onlara çok daha fazla güveniyorlar açıkçası. Böyle bir strateji de benimsenebilir belki” şeklinde konuştu.
“Aşılama oranının düşük olduğu illere baktığımızda bu bölgelerde genç nüfusun da fazla olduğunu görüyoruz. Genç nüfus arasında da aşı olmama konusunda bir yaklaşım söz konusu. Pek aşı olmak istemiyor genç nüfus. Burada da aslında hem arkadaş çevresinden edilen yanlış bilgiler hem sosyal medyadan edilen yanlış bilgiler ve maalesef aşı karşıtlığı yapan bazı hekim arkadaşlarımızın görüşleri burada etkili oluyor. Ama baktığımız zaman, 20’nci yüzyıl ile 21’inci yüzyılı kıyasladığımızda insan ömrünün 40’lardan 70’lere, 80’lere gelmesinde en önemli iki tane etken var ve bunlardan bir tanesi yaygın aşılama. Hem de temiz suyun sağlanması. Su ve aşılama açıkçası insanın ömrünü 100 yılda 40’lardan 80’lere getirdi. Bu nedenle gençlerimizi bunlara ikna etmek gerekiyor. Genelde kulaktan dolma ve şehir efsanesi iddialar söz konusu. Ama bakıldığı zaman iddialar ile bir kaynak ve yayınlanmış makale söz konusu değil."