Türkiye’de Kovid-19 vakalarının görülmeye başlaması ile yoğun bakım tecrübesi ve bu alanda hemşire ihtiyacı nedeni ile bu ünitede görevlendirildiğini söyleyen Baran, “Salgının görülmeye başlaması ile birlikte sağlık personeli olarak her birimizin farklı korku ve endişeleri gelişti. Bende gelişen ilk endişe, dünya genelinde gördüğümüz tablo gibi sağlık sisteminin kapasitesini aşan hasta sayısına ulaşıp, bizlerin bu hasta grubuna cevap veremeyecek duruma gelme ihtimalimiz, ikincisi aileme bu hastalığı taşıyıp onları enfekte etme endişesi idi” diye konuştu.
Bir hastaya ventilatör solunum desteği uygulaması ve bakım, tedavi sürecinde 3 saat izole hasta odasında hasta ile yakın teması nedeniyle virüsü aldığını tahmin eden Baran, “Bu süreçte 13 gün hastanede yattım. Pozitiflikten sonraki 12. gün yapılan testte negatif PCR sonucunu aldım. Taburcu sonrası şikayetlerim ve pıhtılaşma için tedavim bir ay kadar devam etti” dedi.
Bu süreçte sağlık sisteminin bütün birimlerin ve personelin özveri ve çabası ile birlikte, hemşirelerin kilit rolde olduğunu belirten Baran, “Hasta ile temas süresinin uzun olması ve yakın temas mesafede çalışması nedeni ile biz hemşireler bulaşma açısından daha fazla oranda riske sahip bulunmaktayız. Kovid-19 pandemi süreci, hemşirelerin sağlığın merkezinde yer aldığını aşikar hale getirmiştir. DSÖ, ICN ve ICM 2020 yılının “Uluslararası Hemşire ve Ebe Yılı” ilan etmesi ve dünyanın sağlığa, sağlık sisteminde de özellikle hemşirelere her yönüyle yatırım yapması gerekliliğinin farkına vardığını ve varacağını söyleyebilirim” şeklinde konuştu.