Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Ahmet Cem Özuğuz, koronavirüse yakalandıktan sonra tedavi sürecinde akciğer dinleme bulguları arttığı ve ateşi geçmediği için ikinci bir akciğer kontrol tomografisi çekildiğini belirterek, "Biraz seyrettim, bakmaya korktum. Bu kadar hızlı ilerleyen, akciğeri yok edip tahrip eden bir virüs. O videoyu izlediğimde korku filmi izlemiş gibi oldum" dedi.
İstanbul'da özel bir hastanede Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı olarak görev yapan Dr. Ahmet Cem Özuğuz, koronavirüse yakalandıktan sonra tedavi sürecinde akciğer dinleme bulguları arttığı ve ateşi geçmediği için ikinci bir akciğer kontrol tomografisi çekildiğini belirterek, "Biraz seyrettim, bakmaya korktum. Bu kadar hızlı ilerleyen, akciğeri yok edip tahrip eden bir virüs. O videoyu izlediğimde korku filmi izlemiş gibi oldum" dedi.
Özuğuz, enfekte olma ve iyileşme sürecine dair yaptığı açıklamada, koronavirüse ilk yakalanan sağlık personelleri arasında bulunduğunu, kötü süreçler yaşadığını söyledi.
- Özuğuz, 22 Mart'ta Kovid-19'lu hastalarını muayene etme ve tedavilerini düzenlemek için geldiğini, o gün hafif ateşinin olduğunu kaydederek, hastalara baktıktan sonra kan aldırdığını, tetkiklerinin normal çıktığını ancak yine de rahat edemediğini, sonra akciğer muayenesi olduğunu anlattı.
- Bu muayeneden de bir şey çıkmadığını dile getiren Özuğuz, sonra yine de şüphelerini yenemediği için akciğer tomografisi çektirdiğini, hiç şikayeti olmamasına rağmen akciğerinde iki alanda radyolojik bulgu gördüğünü aktardı.
- Özuğuz, bunun üzerine test olmak için hastaneye yatmaya karar verdiğini, eve giderek ailesiyle görüştüğünü ve eşyalarını alarak hastaneye geri döndüğünü belirterek,"4-5 gün yatıp çıkarım diye düşünürken tedavi ve hastalıkla ilgili bilinmezlikler nedeniyle 5-6 günü çok sancılı geçen 20 günlük bir süreç yaşadım"diye konuştu.
"Yapmamız gereken en basit şeyleri yapmıyoruz"
Özuğuz, virüsün insanoğlundan daha akıllı olmadığını kaydederek, "Ancak şu anda bilinmez bir düşmanımız var. Muhtemelen sonraki yıl bu virüs herkesçe tanınmış, adı konulmuş, tedavisi belli, aşısı üretilip kullanıma sunulmuş bir hastalık olacak" ifadelerini kullandı.
Hastaneye yatış öncesi her şeyin kişinin kendi ellinde olduğunu dile getiren Özuğuz, tedavi sürecini zaten doktorların yürüttüğünü bildirdi.
Özuğuz, "Bu süreçte en basit yapmamız gereken şey; bulaş döngüsünü kırmak evde kalmak. Evde kalacağız ki bu virüs başkasına bulaşmasın, döngü kırılsın. Hastanede yatarken pencereden dışarıya baktığımda insanların hiçbir şey yaşanmamış gibi davrandığını gördüm. Bu doğru değil." dedi.
Tedavi sürecinde kendisine hayat emaresi olabilecek birkaç şey olduğunu aktaran Özuğuz, sözlerini şöyle sürdürdü:
- "Açıp televizyon görüyordum, çocuklarımız fotoğraflarına bakıyordum bir de tedavi için gelen hemşirelerden canlılık ibaresi görüyordum. Bu süreçte hiç kontrolünüz altında olmayan bir hayat yaşıyorsunuz. Nefesin yetiştiği, ellerin değdiği her yere hastalığı bulaştıran ve olan bitenlerden habersizmiş gibi davranan insanların bu davranışlarını çok garipsiyorum. bu doğru değil."
"Böyle hızlı ilerleyen bir hastalık görmedim"
Özuğuz, hastalığın tedavi sürecinde birçok ilaç kullanıldığını, tarif edilemez şekilde sıkıntılar ve ateşli günler yaşadığını belirterek, şu ifadeleri kullandı:
- "Tarif edilemez bir şey bu dönem. Akciğer dinleme bulgularım arttığı ve ateşim geçmediği için ikinci bir akciğer kontrol tomografisi çekilmişti. Biraz seyrettim bakmaya korktum. Bu kadar hızlı ilerleyen, akciğeri yok edip tahrip eden bir virüs. O videoyu izlediğimde korku filmi izlemiş gibi oldum. Virüsün akciğerlerde ilerlemesi korku filmi gibi. Ben bir sürü pnömoni hastası da yatırdım, zatürre de takip ettim ancak böyle hızlı ilerlemiyordu."
Özuğuz, hastalık kişinin başına geldiğinde yüzde 100 kendisinin olduğunu kaydederek, "Dışarıdayken ben de bunu hiç düşünmedim, kendime yakıştıramadım. Radyolog eşime attığımda çok şaşırdı." dedi.
"İçinizde fırtınaların estiği, kaosun olduğu bir süreç"
Uzm. Dr. Özuğuz, hastalığa yakalandıktan sonra kişinin kendisini karanlık bir tünele girmiş gibi hissettiğini belirterek, bu süreçte sadece beklenildiğini, bir şey yapılamadığını söyledi.
Özuğuz, "İçinizde fırtınaların estiği, kaosun olduğu bir bekleme süreci. Sevdiklerinize tekrar kavuşup kavuşamayacağınızı öngöremediğiniz bir süreç. İlacı var ancak bu ilaçların yan etkileri de var. Sonrasında ne olacak? Bunları da yaşadık. Karaciğer fonksiyonlarım bozuldu, akciğerimde birtakım sıkıntılar oldu." diye konuştu.
Tedavi sürecinde 12 kilo verdiğini dile getiren Özuğuz, 6 yaşındaki oğlunun görüntülü konuşurken kendisinden korktuğunu anlattı.
Bu sürecin ilk başta durdurulabileceğini vurgulayan Özuğuz, bilim kurulu üyelerinin, hocaların, Sağlık Bakanlığı'nın vatandaşa "temas etme, dışarı çıkma, evde kal" dediğini, bu kadar basit bir kural uygulanmadığı takdirde ileride çok kötü şeylerin yaşanabileceğini anlattı.
Özuğuz, "Bu hastalık nasıl yayılıyor. Hastaneler, büyük ihtimalle, pandemi ilan edilmeden önce yurt dışı seyahat öyküsü olan veya bu kişilerle temas edip hastaneye geldiğinde bunu açıkça anlatmayan kişiler nedeniyle enfekte oldu. Hala şansımız var; söylenenleri yaparsak daha az hasarla süreci atlatacağız." dedi.
"Savaşlar, terör birden durdu, kimse bir şey kaybetmedi"
Özoğuz, bu virüsün dünyaya terbiye ettiğini belirterek, her şeyin silah veya savaş olmadığını, başka değerlerin düşünülmesi gerektiğini insanlığa gösterdiğini söyledi.
"En büyük, süper güç" denilen ABD'nin, Çin'in bu virüsle sarsıldığını dile getiren Özuğuz, sözlerini şöyle tamamladı:
- "Bakın terör birden bitti, Orta Doğu'daki savaşlar birden durdu. Ancak Çin, ABD darmadağınık. ABD'den yayınlanan videolarda doktorların halini görseniz bitmişlik, tükenmişlik var. Her şeye sahipken hiçbir şeye sahip olmadıklarını gördüler. İnsan olarak bedenlerimizi yücelttiğimiz kadar insani değerlerimizi de geliştirmeliyiz. Bu felaket, musibet bize bir faydayla da dönebilir. İnsanlar bu hastalık nedeniyle bağıra çağıra öldü. Tabi bu süreçte yardımlaşma, dayanışma da öne çıktı. Gerçek insan olma yolunda bir şeyler yapmamız gerektiğini bu virüs bize gösterdi. Bakın savaşlar durdu kimse bir şey kaybetti mi?"