Antalya’da pandemi hastanelerinden birisi olan Kepez Devlet Hastanesi Yoğun Bakım Servisinde görevli sağlık çalışanları, solunum sıkıntısı çeken Covid-19 hastalarının rahat nefes alabilmeleri için canla başla çalışıyor. Covid-19 hastalarının bulunduğu Yoğun Bakım Servisine de şifreli iki kapının ardından ulaşılıyor, konusunda uzman görevliler harici kimse giremiyor.
Covid-19’un kendilerine bulaşmasını önlemek için hassas davranan sağlık çalışanları, koruyucu tulum, önlük, maske, eldiven, gözlük, siperlik takarak tedbir alıyor. Koruyucu kıyafetlerin yanı sıra çift maske, gözlük ve siperlik takan fedakar kahramanlar, hastaların nefes alabilmeleri için adeta kendileri nefessiz kalıyor.
Tedbirlerin ardından hastaların bulunduğu özel izole odalarına giriş yapan doktor ve hemşireler, hastanın rahat nefes alabilmesi için akciğer temizliğini yapıyor. Sağlık çalışanları, tüm hastaların durum raporunun yer aldığı dijital ekrandan gözlerini ayırmıyor, en ufak alarm durumunda da hastaya müdahalede bulunuyor. Belirli aralıklarla yatış yönünü değiştirdikleri hastanın daha rahat nefes alabilmeleri sağlanırken, yine hastanın beslenmesinden temizliğine kadar tüm ihtiyacı sağlık çalışanları tarafından karşılanıyor.
Yorucu geçen işlemler sonrası görevini tamamlayarak izole odadan çıkan ekip, vücutlarına yapışan tulumu çıkardıklarında ter içinde kalıyor. Çalışanların kat kat giydikleri maske ve gözlüklerden dolayı da yüzlerinde izler oluşuyor. Personeller tüm bu işlemleri gün içerisinde birçok kez tekrar ediyor.
Sağlık kahramanları, uzun mesailerinde yaşadıkları zorlukları ve duygularını İhlas Haber Ajansı (İHA) ile paylaştı. 4 yıldır hemşirelik yapan 25 yaşındaki Habibe Papir, 24 saat vardiyada çalıştığını ve en az 2 saat yoğun bakımda kaldıklarını söyledi. Papir, “O 2 saatlik zaman diliminde tulumla oluyoruz. Yoğun bakımdan çıktığımızda sudan çıkmış gibi oluyoruz. Formalarımız sırılsıklam oluyor. Evimize burada duş alıp öyle gidebiliyoruz” dedi.
Yoğun bakımdaki hastalarla ilgili düşüncelerini ‘tek kelimeyle özlem’ diyerek özetleyen Papir, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Onların yaşadıklarını birebir yaşayamayız ama bu hastalık bir insanın boğulması gibi bir şey. Biz kendimiz maskenin altında zor nefes alırken, onlar akciğerden nefes alamıyorlar. Biz yine de dışarıya çıkınca nefes alabiliyoruz, onların bu imkanı olmuyor. Korona virüs yüzmeyi bilmeyen bir insanın denize düşmesi ve orada boğulması gibi bir şey” dedi.
6 yıllık yoğun bakım hemşiresi Abdullah Erdem de, salgın sürecince çabalarının iki katına çıktığından bahsetti. Yoğun bakımdaki 24 saatlik mesaisi boyunca maske taktıklarına dikkat çeken Erdem, “Tulum giymek zor değil ama içinde kalması zor. İki kat maske kullanıyorum. Uzun süre olunca nefes almakta güçlük çekiyorum. Siperlik ve gözlük kullanıyoruz ve bu görmemizi güçleştiriyor. 7/24 hastalarımızın yaşamsal değerlerini izliyoruz. Onların ailemiz olarak görüyoruz. Onlar da yeri geliyor, bizlere ‘oğlum, kardeşim, kızım’ diyor. Bu çok güzel bir manevi duygu” diye konuştu.
Toplumda bazı kesimlerin salgına karşı umursamaz tavrını da eleştiren Erdem, “Böyle bir hastalık yok’ diyen insanlar var. Onlar böyle diyorlarsa biz neden burada mücadele ediyoruz? Bizim emeklerimizin boşa çıkmaması için maske takmalarını, mesafeye dikkat etmelerini istiyorum” diyerek, Sağlık Bakanlığının salgına ilişkin yayınladığı talimatlara uyulması gerektiğini vurguladı.
Personel Yoğun Bakım Sorumlu Hemşiresi Aybüke Kocabıyık ise, kendisini derinden etkileyen bir anıyı paylaştı.
Kocabıyık, “Covid-19’un ilk zamanlarında hastalığa yakalanmış bir çiftimiz vardı. Hanımefendi iyileşti, tam çıkacağı zaman maalesef eşinin durumu kötüleşti. Aklımdan geçen vedalaşmalarını sağlamaktı. Hanımefendiyi giydirdik, yanına alarak vedalaşmasını sağladık. Onların o duygusal anları, onların birbirleriyle vedalaşmaları ve son kez görüşleri beni hem üzdü hem de bunu yaptığım için kendim ve ekibimle gurur duydum. Herkes için tek söyleyeceğim şey; maske ve mesafe. Biz burada onlar için savaşıyoruz, onlar da bizim için maskesini takıp mesafesini korusunlar" dedi.