ABD’de yapılan bir araştırma koronavirüsün en çok burundan yayıldığını ortaya koydu. Prof. Dr. Güner Sönmez de, “Virüsün insanda enfekte olması için en önemli giriş kapısı burun. Virüs ağızdan ziyade burunda daha fazla hasara yol açıyor” dedi.
Türkiye koronavirüs salgınıyla ilgili normalleşme sürecine girerken, maske ve sosyal mesafe kuralları yeni hayatımızın tartışmasız önemli parçası haline geldi. Vatandaşların sokağa çıkarken hem kendisini hem de toplum sağlığını koruması için maske takması istenirken, bu istek toplumda zaman zaman karşılık bulmuyor. Bazı vatandaşların maskeyi ağız ve burunları kapatacak şekilde takmaması dikkat çekiyor.
İşte tam da bu noktada ABD’li bilim insanları, tüm bildiklerimizi unutturacak bir yayına imza attı. Koronavirüs nedeniyle hayatını kaybeden hastalara otospi yapan uzmanlar, bu kişilerin ağız, burun ve nefes borularından örnekler aldı. Akciğer üst ve orta kısımlarından parçalar alarak kültür yapan uzmanlar, buralarda virüsün üreyip üremediğini yine mikroskopta detaylı bir biçimde inceledi. Ayrıca virüsle enfekte olan kişilerden de sürüntü örnekleri alınarak inceleme yapıldı.
Virüsün hücre içine girmesi, bağlanması ve enfeksiyon üretmesi için ihtiyacı olan “ACE reseptörü” ile ilgili yapılan detaylı incelemeye göre, burundan ciğerlere indikçe ACE reseptörlerinin azaldığı, en yoğun olarak ise burunda olduğu sonucuna varıldı. ACE reseptörünün virüs alıcısı gibi olduğuna dikkat çeken Üsküdar Üniversitesi Radyoloji Profesörü Güner Sönmez şunları söyledi: “Bu reseptörler virüs alıcısı gibi, bunlar olmadan virüs vücuda girip enfeksiyon üretemiyor.
Bu araştırmaya göre, virüsün insanda enfekte olması için en önemli giriş kapısı burun. Çünkü ACE reseptörü burunda yer alıyor. Çevrenizde görmüşsünüzdür. Maskeler ağızlara gelecek şekilde takılıyor, burun açıkta kalıyor. Bu yayına göre virüs ağızdan ziyade burunda girerek daha fazla hasara yol açıyor. Dolayısıyla ağzımızı açıp, burnumuzu kapatırsak daha iyi korunuruz desek yanlış olmaz.”
Virüsün burna uğradıktan sonra hemen akciğere inmediğini söyleyen Sönmez, “Burada enfeksiyon yapıyor, biz nefes alıp verirken bu damlacıklar, antijenler, epitel döküntü dediğimiz burundan kopan hücre parçacıkları ve enfeksiyon ajanları soluk borusuna ve akciğerlere iniyor zaten. Dolayısıyla burunda enfeksiyon oluştuğunda o enfeksiyon ajanları bizim soluğumuzla, yutkunarak burun enfeksiyonları solunumla nefes borusuna oradan da akciğere iletmiş oluyoruz. Virüs solunumla akciğere iniyor. Aşağıda enfeksiyon oluşturuyor. Bu çalışmayla burnu koruyacak şekilde maske takmanın çok önemli olduğu bir kez daha gün yüzüne çıkmış oldu” dedi.
Dezenfektan mantığıyla tedavi önerisi
- Kuzey Karolina Üniversitesi, Duke Üniversitesi, Case Western Reserve Üniversitesi, Joan & Sanford I. Tıp fakültesi, Weill Cornell Tıp Bilimleri Enstitüsü ve Çin’de bulunan Shantou Üniversitesi’nden uzmanların bir araya gelerek hazırladığı bilimsel yayının bir önemli sonucu da hastalığın tedavisine ışık tutacak nitelikte. Uzmanlar, erken dönemde enfekte olan bir kişiye burna yönelik uygulanacak tedaviyle hastalığın ağırlaşmadan önlenebileceğine dikkat çekiyor. Virüsü etkisiz hale getiren bazı antikorlar ve antiviral ilaçların sprey haline getirilerek, burna sıkılabileceğine dikkat çeken uzmanlar, bu sayede virüsün akciğere inmesinin önlenebileceğine işaret ediyor. Virüslerin dezenfektanlarla etkisiz hale geldiğini hatırlatan Prof. Sönmez, “Dezenfektan mantığıyla, mesela interfenon isimli bir ilaç var. Bu ilacı biz başka virüslerde kullanıyoruz. Göz kısmında adeno virüs enfeksiyonu olduğunda bu ilacı göze sıkıyoruz. Daha spesifik ajanlar buruna sıkılarak insanların hasta olmasını engelleyebilir. Erken dönemde pozitifse hastalığın yayılmasını da engelleyebilir” diye konuştu.