Koleraya yakalananların sayısı her gün artıyor. Nijerya'nın kuzeydoğusundaki Gombe eyaletinde birçok kişinin hayatını kaybetmesine yol açan kolera hastalığı Suriye'de de görüldü. Suriye’nin kuzeydoğu bölgesinde hızla yayılan kolera salgınının Türkiye'de de görülmesi endişesi ile kolera hastalığına dair detaylar merak ediliyor. Kolera nedir, belirtileri nelerdir? Türkiye'de kolera görüldü mü, tedavisi nasıldır? İşte detaylar...
Suriye’de rejim güçlerinin ve terör örgütü DSG/YPG’nin kontrolündeki kuzeydoğu bölgesinde hızla yayılan kolera salgını Türk Silahlı Kuvvetleri ve Suriye Milli Ordusu’nun kontrolündeki Barış Pınarı ve Fırat Kalkanı ile Türkiye sınır hattına uzanan bölgenin kuzeybatı kesimine de sıçradı.
TÜRKİYE'DE KOLERA GÖRÜLDÜ MÜ?
Suriye’de rejim güçlerinin ve terör örgütü DSG/YPG’nin kontrolündeki kuzeydoğu bölgesinde hızla yayılan kolera salgını Türk Silahlı Kuvvetleri ve Suriye Milli Ordusu’nun kontrolündeki Barış Pınarı ve Fırat Kalkanı ile Türkiye sınır hattına uzanan bölgenin kuzeybatı kesimine de sıçradı. Bölgedeki Sağlık Destek Koordinasyon Birimi’nin tespitlerine göre Fırat Kalkanı bölgesinde 5 Barış Pınarı bölgesinde 11 vaka tespit edildi. Türkiye sınır hattında yer alan Cerablus ve Azez’i de içine alan bölgenin kuzey batı kesiminde 22 şüpheli vaka tespit edilerek karantinaya alındı.
KOLERA ÖLÜMCÜL MÜ?
Koleraya yakalananların sayısı her gün artıyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Sözcüsü Fadela Chaib, Suriye’de şimdiye kadar 253 kişiye kolera bulaştığını ve 23 kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı. Bazı kaynaklar ise ülke genelinde kolera vakasının bini aştığını ve giderek ölümcül hale geldiğini ileri sürüyor.
KOLERA NEDİR?
Kolera, Vibrio cholerae isimli bakterinin neden olduğu bağırsak enfeksiyonuna bağlı olan, akut ve şiddetli ishal ile seyreden bir hastalıktır. Kolera, kalabalık ortamlarda yaşayan savaş, yoksulluk ve doğal afetlerden etkilenen topluluklarda kolayca yayılıp ölümlere yol açabilmektedir.Koleranın su ve kişisel hijyenin yetersiz olduğu yerde görülme olasılığı daha fazladır. Başta su hijyeninin yetersiz olduğu toplumlar olmak üzere, göçmenler ve yerleşik düzeni olmayan nüfus gruplarında kamp hayatının olduğu bölgelerde, ayrıca kanalizasyon sisteminin içme ve kullanma sularına karıştığı aşırı yağmur, sel, deprem gibi doğal afetlerden sonra görülme riski yüksektir. Risk altındaki toplumun yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve halkın eğitimi, hastalığın önlenmesinde esastır.
KOLERA NASIL BULAŞIR?
Kolera, enfeksiyon oluşturabilecek miktardaki kolera etkeninin ağızdan alınmasıyla bulaşır. Enfeksiyon genellikle dışkı karışmış sular aracılığı ile bulaşmaktadır. Bulaşma, bu suyun doğrudan içilmesiyle ya da bulaştığı yiyeceklerin yenmesi ile gerçekleşir. Hastalık bulaşmış kişilerin kirli elleriyle temas eden yiyecekler de hastalığı bulaştırabilir. Koleranın direk temas ile (örn: tokalaşma, dokunma ya da hasta bir kişiye tedavi ederken) insandan insan geçişi gözlenmemiştir. Kuluçka süresi, birkaç saatten, beş güne kadar uzayabilir ancak genellikle 2-3 gündür. Dışkıda Kolera etkeni bulunduğu sürece bulaşıcılık devam eder. Genellikle iyileştikten sonra birkaç gün sonraya kadar dışkıda etken görülse de bazen taşıyıcılık aylarca sürebilir. Etkin antibiyotikler bulaşıcılık süresini kısaltır.
KOLERA BELİRTİLERİ NEDİR?
Kolera enfeksiyonlarının çoğu hafif seyreder. Hastalarda hiçbir semptom olmayabilir veya yalnızca hafif bir ishal olabilir. Karın ağrısı, bulantı, kusma, bol ve sık, pirinç suyu görünümünde dışkılama, su mineral ve tuz kaybına bağlı olarak susuzluk hissi, kas krampları görülebilmektedir.Ancak hastaların bir bölümünde hastalık ağır sulu ishal ve kusma ile başlar ve vücuttan büyük miktarda sıvı ve tuz kaybı ile sonuçlanır. Hastada susama hissi oluşur, idrar çıkışı durur, hızlı bir kilo kaybı ve sıvı kaybı gelişir. Ağır kolera olgularında sıklıkla mide, kol ve bacaklarda kramplar olur. Bu kişilerde vücut sıvılarının hızla kaybedilmesine bağlı dehidratasyon ve şok tablosu ortaya çıkar. Tedavi edilmez ise saatler içinde ölümle sonuçlanabilir.
KOLERA'NIN TEDAVİSİ VAR MI?
Kolera vakalarının tedavisine hemen başlanmalıdır. Gecikmiş veya yetersiz tedavi çok kısa sürede (semptomlar başladıktan sonraki 6-8 saat içerisinde) sıvı kaybı, dolaşım yetersizliği ve ölüm ile sonuçlanabilir. En kısa zamanda hekime başvurulmalıdır.
