Erdemler her toplumda kendine has anlamlarla insanların ahlaki yaşamlarına yön verirler. Ancak erdemlerin hem topluma ve hem fertlerin bireysel hayatlarına yol gösterebilmesi ifade ettiği asıl anlamları çerçevesinde mümkündür. Özellikle günümüzde çok sık kullanılan doğru insan olmak, insan hakları, hayvan hakları, yalan söylememek, haksızlık yapmamak, özel hayatın dokunulmazlığı gibi pek çok erdem asıl anlamlarından saptırılıp manipüle edilmek suretiyle anlamsızlaştırılıyor. Her gün televizyonlardan neredeyse canlı seyrettiğimiz İsrail‘in Gazze özelinde Filistin ve Lübnan’a yaptığı saldırılar karşısında insanların ortaya koyduğu tavırlar, erdemleri manipüle etmenin en açık örnekleri ile dolu.
Genel anlamda savaşın bir ahlakı vardır. Ancak konu İsrail olunca tüm dünya normal bir savaşın şartlarını unutmuşçasına veya bilerek taraf olmalarından dolayı çocuk, kadın ve erkek fark etmeksizin masum insanların öldürülmesine karşı sessiz ve duyarsız kalıyor ve kendilerine bu durum hatırlatılınca İsrail’in kendini savunma hakkından söz edebiliyor. Oysa savaşlarda devletler ne kadar savaşırsa savaşsın, masum insanlar hep korunmalı. Nitekim Kur’an bu tavrı “Onlara: Yeryüzünde fesat çıkarmayın, denildiği zaman, ‘Biz ancak ıslah edicileriz’ derler.” (Bakara-11) ikazı ile uyarır.
Diğer taraftan sömürü dünyası olan Avrupa, çağdaş, medeni insan kavramını sadece kendi kıtası için kullanır ve dünyanın diğer bölgelerindeki insanların bu kavramın içeriği içine almaz. Bu anlayış çerçevesinde bir yaşam şekli ortaya konulduğunda Avrupa kıtasının yerli insanları haricinde yaşayan insanların haklarından söz etmezler. Bu açıdan o insanların hakları gücü elinde bulundurduğunu zanneden Avrupalıların iki dudağı arasında kalır. Böylece geliştirilen mantık içinde kendileri haricinde yaşayan diğer insanların öldürülmesinde herhangi bir sakınca görmezler.
Erdemlerde bir başka manipüle etme yolu değer kayması olarak ortaya çıkar. Bunun en güzel örneği, ABD’de bir fenomenin evinde büyütüp beslediği ve ondan kazanç sağladığı sincapın vahşi hayvan yetiştirildiği şikâyeti üzerine New York polisi tarafından el konulması esnasında, sincabın polisin elini tırnaklaması sonucu kuduz olabileceği ihtimaline karşı öldürülmesi ile gelişen olaylardır. Oysa Filistin’de öldürülen çocuklar sincap kadar konuşulmadı ve tepki çekmedi. Hayvan hakları kadar insan hakları gündeme getirilmedi. Akdeniz’in soğuk sularında boğulan Aylan bebek görmezden gelindi. Çünkü Aylan bebek Avrupa kültüründen olmadığı için bir Avrupalı gibi insan haklarına sahip değildi Batılıların gözünde.
Diğer taraftan her gün ulusal kanallarda haber izlerken örneğin herhangi bir ölümlü trafik kazası haberinde, ölen insanlardan söz edilirken biri çocuk biri kadın üç kişi öldü, cümlesi kullanılır. Bu ölen erkeğin değersizleştirilmesi anlamına gelir.
Oysa başta Kur’an-ı Kerim olmak üzere tüm ilahi kitaplar hangi ırktan, hangi dinden, hangi ülkeden olmasına bakılmaksızın öldürmeyi yasaklamış ve en büyük günah olarak kabul etmiştir. Hatta Yahudilere gönderilen “On emir”den biri “öldürmeyeceksin”dir. Konunun daha iyi anlaşılması için Kur’an’dan birkaç örnek vermek gerekirse:
“İşte bundan dolayı İsrâiloğulları için şu hükmü koyduk: ‘Bir cana kıymanın veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmanın cezası olmaksızın kim bir kimseyi öldürürse sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir canı kurtarırsa sanki bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur.’ Şüphesiz peygamberlerimiz onlara apaçık deliller, mûcizeler getirdiler. Ne var ki, bütün bunlardan sonra onların pek çoğu hâlâ yeryüzünde taşkınlık yapıp durmaktadırlar.” (Maide-32)
Haklı bir gerekçeye dayanmaksızın, öldürülmesini Allah’ın haram kıldığı cana kıymayın. (İsra-33).