İslam dini bilim, öğrenme,öğretme, eğitme, yetiştirme ve olgunlaştırma dinidir. Çünkü Kur’an’ın bütün ayetlerinde temel yönünden Hz. Peygamber tarafından öğrenme ve onun aracılığıyla öğretme vardır. Her ayet, doğrudan doğruya veya dolaylı olarak bir öğrenme ve öğretmedir, Hz. Peygamber vahiy yoluyla Allah’tan öğrendiklerini Müslümanlara öğretirdi. Anlamadıkları hususları izah eder ve belirli bir olgunluğa eriştirene kadar eğitici faaliyetlerine devam ederdi.
Diğer taraftan Kur’an-ı Kerim’in ayetlerine baktığımızda insanın kendisini tanıyıp bileceği konulara bakmayı emreden 350, yeryüzünü araştırmaya teşvik eden 50, eğitim-öğretim ve pozitif ilimlere işaret edenlerin ise 750 civarında olduğunu görmekteyiz. Akıl ve aklı kullanmayı öngören ayetlerin sayısı 65, cehaleti, bilgisizliği yeren ayetlerin sayısı ise 25 kadardır. Bu durum da göstermektedir ki İslam dini bilim, eğitim ve öğretime çok önem vermektedir. Cehalet ve bilgisizlik ise en büyük düşmanıdır. Bunun için eğitim-öğretim faaliyetlerinin üzerinde önemle durmuştur. Çünkü fert ve toplumların maddi-manevi alanlarda yükselmeleri ve ilerlemeleri ancak sağlam ve kaliteli bir eğitim-öğretimle mümkündür. Bu nedenlerle din ve dünya için gerekli olan bilgileri öğrenmeyi farz kılan İslam, bunu sağlayacak olan eğitim-öğretimin de mükemmel olmasını ister.
Esasen “En güzel sûret ve biçimde yaratılan insan” eğitim-öğretim yoluyla geliştirilmelidir. Çünkü onun gücü, enerjisi ve kabiliyetleri de en değerlidir. Bunları geliştirip değerlendirmemek israftır. Bunun için bu üstün ve mükemmel varlığın insanlık tarihi boyunca en önemli uğraşısı da eğitim-öğretim olmuştur. Zira sosyal gelişme, her sahada ilerleme, ekonomik büyüme ve milli kültürün nesilden nesle intikali ancak eğitim ile mümkün olabilmektedir. Bilgi, davranış ve kabiliyetlerin geliştirilmesi ve kişiye kazandırılması ancak eğitim faaliyetleri ile mümkündür. Eğitimden faydalanacakların sosyal tabakalaşma piramidinde yukarı doğru hareketliliğe uğrayacakları, yeni statüler kazanacakları ve buna bağlı olarak meslekler elde edecekleri muhakkaktır. Bu önem dolayısıyla bilgi ve kabiliyetlerin geliştirilme olayına bir “sınaî faaliyet” olarak bakılmıştır. Ayrıca eğitim yoluyla kazanılan statüye sahiplik eğitimde fırsat eşitliğini de sağlamaktadır.
Yüce Allah, peygamberlerine gönderdiği vahiy yoluyla yarattığı insanın eğiticisi olmuştur. Bu sebeple Kur’an-ı Kerim’in ilk ayeti, Yüce Allah’ın Peygamberine ilk hitabı “Oku” emri olmuştur. Alak Suresi’nin başında yer alan ayetlerde “Seni yaratan Rabbinin adıyla oku. O insanı kan pıhtısından yarattı. Oku, Rabbin, nihayetsiz kerem sahibidir. O kalemle yazmayı öğretendir. İnsana bilmediği şeyleri o öğretti” buyurmuştur. Ayrıca Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın Hz. Adem’e bütün isimleri öğrettiği Davut Aleyhisselam’a zırh-elbise sanatını öğrettiği zikredilmektedir. Esasen Yüce Allah’ın bir ismi ve sıfatı olan “Rab” kelimesinin terbiyeci-eğitimci anlamına geldiğini göz önünde bulundurursak Rabbimizin eğitim-öğretime ne büyük önem verdiğini daha iyi anlamış oluruz.
Sevgili Peygamberimiz, “Allah beni bir muallim (öğretici) olarak gönderdi” diyerek kendisinin insanları eğiten bir öğretici olduğunu açıklamıştır. Nitekim Hz. Muhammed’in hayatına baktığımızda 23 yıllık peygamberliğinde insanları eğitmek, öğretmek ve doğru yola getirmek için uğraştığını görürüz.
Hicretten önce Mekke devrinde eziyet ve işkence devri olmasına rağmen Hz. Peygamber eğitim ve öğretim faaliyetlerini çoğu zaman gizlice evlerde toplanıp yapıyordu. Hicret’le Medine’ye varır varmaz burada bir mescit inşa ettirdi. Bu mescitte namaz için bir bölüm, eğitim öğretim faaliyetleri için Suffa denilen ayrı bir bölüm ve Hz. Peygamber’in ailesi için de üçüncü bir kısım yapıldı. Eğitim ve öğretim hizmetlerine ayrılan Suffa bölümünde bizzat Hz. Peygamber dersler veriyordu. Okuma-yazmayı ve diğer ilimleri öğrencilere öğretmek için Ubade bin Sabit ve Sa’d bin As gibi zevatı faal öğretmenlik görevi ile görevlendirmiştir.
Bedir savaşında esir olarak karşı taraftan ele geçen her bir kimse için 4.000 dirhem kurtuluş akçesi takdir edilmiş iken, okuma-yazma bilenlerden her biri Medine’li 10 Müslümana bunu öğretmek karşılığında hürriyetlerine kavuşmuşlardır.
Hz. Peygamber bir yandan bilenlerin bildiklerini bilmeyenlere öğretmelerini emrederken diğer yandan da ihtiyaç duyulan bölgelere öğretmenler göndermiştir. Böylece eğitim ve öğretimde bizzat kendisi Müslümanlara örnek olmuştur.
İslam, eğitim ve öğretimde kadın erkek ayrımı asla yapmamıştır. İlk ayet ve ilk emir “Seni yaratan Rabbi’nin adıyla oku” kadın erkek ayrımı olmaksızın Peygamberimizin şahsında her iki cins için de geçerlidir. Üstelik Peygamberimiz, “İlim kadın ve erkek üzerine farzdır” diyerek ilmin hem kadın, hem erkek için gerekliliğini ifade etmiştir.
Kur’an-ı Kerim’de ilimden bahseden veya ilmi teşvik eden 750 ayetin hepsi cins ayrımı yapmadan hem kadına hem erkeğe hitap etmektedir. İlim ve eğitim hakkındaki hadislerde de bir ayırım yoktur. İslam tarihini incelediğimizde sadece hadis ve fıkıh sahasında 90’ın üzerinde Müslüman kadın muhaddis ve fukahasını görmekteyiz. İlahi tebliğde de kadınlar erkeklerle yarış içinde olmuşlardır.
İslam’da eğitim ve öğretim belli bir yaşla sınırlı değildir. Çocukların eğitimine çok önem vermenin yanında insanın eğitimini her yaşta olması teşvik edilmiştir. Hz. Peygamber, “Beşikten mezara kadar ilim tahsil edin” buyurur. Yine Peygamberimiz, “İki günü birbirine müsavi olan Müslüman zarardadır” demektedir. Bu peygamberi sözde alınacak hikmetler vardır. Burada iki günün eşitliği dahi istenmeyerek Müslümanın her gün bir önceki gününden daha ileride olması isteniyor.
(Prof. Dr. Fahri Kayadibi’nin “İslam Dini’nin Eğitim Ve Öğretime Verdiği Önem” başlıklı makalesinden kısaltılmıştır.)