Hipnoterapi, hipnoz uygulaması ile gerçekleştirilen tedavilere verilene genel addır. Tıp dünyasında psikolojik bir işlem olarak kabul edilmesinden dolayı bir psikoterapi yöntemidir. Birçok ülkede çok eski tarihlerde dahi bu yöntem ile tedaviler yapılmaya çalışılmış ve uygulanmıştır. Ülkemizde de hipnoz tekniği ile hastalık tedavisi konusunda, Sağlık Bakanlığının onayı alınmış birçok tedavi yöntemi vardır.
Hipnoterapi psikolojik ve ruhsal hastalıkların tedavisinde kullanılan bir tedavi yöntemi iken hipnoz bir tedavi değildir. Hipnoz, kişi ya da kişileri bakışlar, sözler ve diğer etki yollarını kullanarak geçici bir süreliğine etki altına alma işlemidir. Etki altına alma işleminde aslında sadece bilinçaltı duruma geçmekte ve orada aktif hale gelme durumu yaşanmasıdır. Örneğin gün içerisinde bir konu hakkında çok dikkatli bir düşünceye daldığımızda aslında bilinçaltına geçmekte ve bir nevi hipnotize olmaktayız.
Önemli sorulardan birisi de her insanın hipnotize olup olamayacağı konusudur. Yani hipnoterapi işleminin uygulanabilmesi için hipnoz olmak gerekli ise; “hipnoz olamayan bir insanda bu tedavi nasıl uygulanacak?” gibi birçok farklı soru akıllara gelmektedir. Öncelikle gün içerisinde farkına varmadığımız birçok farklı anda düşüncelere dalmakta ve bilinçaltımızda yolculuklar yapmaktayız. Film izlerken, haber izlerken, yemek yaparken gibi birçok anımızda bu işlemi yapmaktayız. Yani aslında her insan hipnotik etki altına girmektedir. Bu yüzden hipnoz olmayan kişi diye bir şey yoktur. Sadece hipnoz etkisi altına girmesi süresi ve yöntemi farklılık gösterebilir. Ancak her insan hipnotize edilebilmektedir. Yönteme yatkınlıkları ve hipnoz etkisi altına girme süreleri değişebilir.
Hipnoz yöntemi ile hipnoterapi yapılan bir kişi yarı uyku haline ya da uyku haline geçmiş denilebilir. Hipnotize edilmiş olan kişinin bilinç durumu aktif ya da pasif olabilmektedir. Bu farklı kombinasyonlar hipnoz işlemine karşı bireylerin tepkiselliğinden kaynaklı olarak oluşmaktadır. Her insan farklı tepkiler vermektedir. Sonuç itibari ile her insan hipnoz işlemi sonrası gevşemekte ve verilen komutları yerine getirmektedir. Tabi verilen komutların yaşam stiline, ahlaki değerlerine vb. uygun olması gerekir. Hipnoz altında olan insanlar kabullenmedikleri, istemedikleri komutlara tepki vermezler, kabullenmezler. Yani onlara istemedikleri bir şey yaptırmak mümkün değildir.
Tıp dünyasında giderek yan etki ve zararları en aza indirecek tedavi yöntemlerinin kullanılması hedeflenmektedir. Alternatif tıp yöntemleri içerisinde yoğun bir şekilde kullanılan hipnoterapi işlemi de insanların tedavisinde uygulanabilecek en güvenli yöntemlerden birisidir.
Genel hatları olarak hipnoterapi işlemi 3 aşamadan oluşmaktadır. Bu üç aşama; transa girme, telkin verme ve transtan çıkma olarak sıralanabilir. En zor ve en uzun süre gerektiren aşaması transa geçme aşamasıdır. Bireyden bireye çok büyük farklılıklar yaşanabilmektedir. Transa geçiş aşamasında kişi çevresinde olanları algılayabilmekte ve analiz edebilmektedir. Trans haline geçen bir bireye daha sonraki aşama olan telkin yani komut verme işlemleri yapılmaktadır. Bilinçaltına gönderilen mesajlar sayesinde hastanın sorunlarını yenmesinde zihinsel ve daha sonraki süreçte fiziksel olarak uygulaması için motive destek vermektedir. Telkinlerin aktarılmasının ardından trans halinden çıkma aşaması gerçekleşmektedir.
Hipnoz işlemi yapılırken zihinsel olarak hastanın dikkatinin tedaviye odaklı olması gereklidir. Eğer tedavi istemeyen bir kişiyi hipnotize etmek istiyorsak bu işlem tedavi sürecinin sabırsızlıkla bekleyen bireylere göre çok daha zor bir şekilde gerçekleşmektedir. Hatta çoğu durumda tedavi mümkün değildir. Hipnoterapi işleminde tedaviyi uygulamakta olan hipnoterapistin dikkat etmesi gereken en önemli nokta, hastanın gerçekten hipnotize olup olmadığını dikkatli takip etmesidir. Hipnoterapi işleminin olumlu sonuçlar vermesi ve tedavi sürecini hızlandırabilmesi için hastanın gerçekten bu tedaviyi istemesi gereklidir. Ayrıca hipnotize edilen her bireye her istediğimizi yaptırabiliriz gibi bir kural da yoktur. Verilen komutların kişi tarafından kabul edilmesi ve uygulanabilmesi için bireyin bunu istemesi, uygulayabilme kabiliyetinin olması şarttır.
Hipnoterapi işleminin gerçekleştirilebilmesi için birçok farklı metot ve yöntemler uygulanmaktadır. Bunlar;
· Üst beyin yönetiminin odaklarının farklı bir noktaya çekilmesi ile elde edilen teknikler ( Göz odaklamaları ile yapılan, ritmik hareketler ile sallanan nesnelere odaklama işlemi ile yapılan tedaviler )
· Hayal gücü ile orta beyinde aktivite artışı ve üst beyin aktivite işlevinin azaltımı sonucu oluşan hipnoz teknikleri ( Reikicilerin ve Biyoenerji uzmanlarının kullandığı tekniklerdir )
· Üst beyin yöneticisinin beklemediği hamleler yapılarak, üste beyinin ani bir boşluğa itilmesi ile yapılan teknikler (Milton Ercikson’un el sıkışma tekniği) olarak sıralanabilir.
Tedavi olarak alkol ve madde bağımlılığı, sigara bağımlılığı, depresyon, kaygı, panik, fobi, zayıflamak için psikolojik destek, cinsel işlev bozukluklarında, uyku bozukluklarında ve daha birçok farklı sorunda tedavi amacı ile başvurulmaktadır.
Hipnoterapi işlemi insanları çok derinden etkileyen esrarengiz bir işlem değildir. Yaşantımızın bazı kesitlerinde yaşamış olduğumuz hipnoz etkilerinin yapay olarak hipnoterapistler tarafından gerçekleştirilmesi işlemidir. Hipnoz edilerek yapılan tedavi işlemleri, kullanmış olduğumuz haplardan bile daha zararsız bir etkiye sahiptir. Ancak yapılan bu hipnoterapi işlemi alanında uzman, profesyonel eğitim almış hipnoterapistler tarafından yapılmalıdır.
Yan etki değil de bir olumsuzluğundan bahsedecek olursak her birey farklı derecede hipnoz etkisi altına girdiği için standart bir tedavi ve çözüm olanağı sunmamaktadır. 1950 yıllarından sonra Stanford Hypnotic Susceptibility Scale (SHSS) adında bir ölçeklendirme çıkarılmış, kişilerin tedavi öncesi hipnoz etkisi altında kalmaya ne kadar yaktın test edilmeye çalışılmıştır. Daha sonrasında da bireylere en uygun hipnotik tedavi seçilerek uygulanmıştır.