Yeşilçam’dan günümüze muhafazakârları kötü kalpli sapık hocalar ve namaz kılıp fitne fesat çıkartan kadınlar üzerinden gören dizi ve film piyasası, yeni bir arayış içinde. Netflix’te yayınlanan “Bir Başkadır” dizisinden sonra muhafazakâr-seküler çatışmasını keşfeden sektör, son günlerde peş peşe benzer içeriklerle ekranları doldurdu. Toplumun çoktan aştığı konuları kaşıyan dizilerin yüzleşmeye mi kutuplaşmaya mı hizmet edeceği belli olmasa da hikayelerdeki tutarsızlıklar şimdilik her kesimin tepkisini çekiyor.
“Bir Başkadır” dizisinde muhafazakârları rahatsız eden temel nokta başörtülü bir karakterin hâlâ hizmetçi olarak konumlandırılmasıydı. Ama psikoloğa giden bu hizmetli, psikoloğundan çok daha iyi huylu ve sempatikti. Psikoloğu ise tam tersi, “Ne zaman kapalı biri gelse öfke hisleri geliyor... Başı kapalı dediğin öcü gibi bir şeydi annem için” ifadeleriyle yetiştirilme tarzına suçu atıp, ön yargıları ve öfkesiyle mücadele etme çizgisinde durmuştu.
Ayrımcılık dilini körükleme ve seküler dindar çatışması şu an en bariz “Kızılcık Şerbeti” dizisinde kendini gösteriyor. Toplumsal ayrışmayı ve kutuplaşmayı artıracak sözler ve nefret söylemi barındıran sahnelerle dolu dizi, kıyasıya eleştiriliyor. “Ne biçim bir dizi bu böyle. İslam dinine hakaret” diyen de var, “Biz Türk kadınları laik Cumhuriyet kadınlarıyız. Baldırımız çıplak değil, çok çirkin bir eleştiri bu. Lütfen bu saçma dizi yayından kaldırılsın” diyen de.
Dizide seküler anne-kızla başörtülüler karşılaştığında, “Bunlar da her yerde” diyen kadına başörtülünün cevabı “Özgürlük düşmanı” olmuş, diğeri de “Medeniyet düşmanı olmaktan iyidir” şeklinde yanıtlamıştı. Aslında çok tanıdık bir eski Türkiye diyaloğu. Seküler bir ailenin kızıyla Fatih’te yaşayan inançlı bir ailenin oğlunun aşk hikayesini anlatan dizide, damadın alkol kullanmaması, ayakkabıyla eve girmemesi, anneannenin elini öpmesi dindar ve dizide geçtiği ifadeyle ‘kıro’ olmasının sebeplerinden. YouTube’daki dizi eleştirileriyle tanınan Murat Soner’in dediği gibi, “Seferoğulları ve Tellioğulları’ndan geldiğimiz yere bakın”.
Dizide “gerici”, “medeni”, “çağdaş” gibi kelimeler havalarda uçuşurken, herkes birbirine “Ben senin ne giydiğine karışıyor muyum” klişesini kullanıyor. ‘Cipe binen türbanlı’ alt metnini de ihmal etmeyen yapımdaki en büyük çelişki ise, damat adayının içki içmeyi reddederken evli olmadığı halde bir kızla beraber olması.
Henüz iki bölümle adından söz ettiren “Ömer” dizisi, Yahudi bir aileyi anlatan Shtisel’den uyarlama. Shtisel’de çok katı bir dindarlık varken, “Ömer”de her şey yumuşatılmış. Dini içerik danışmanlığını Emre Dormen’in yaptığı dizide “Kurak Günler” filminde gay kaymakam rolündeki Selahattin Paşalı, müezzin olarak karşımıza çıkıyor. Ömer’in imam olan babası, oğlunu başörtülü bir kızla evlendirmek ister. Oysa Ömer seküler bir kadına çoktan aşık olmuştur. Muhtemel çatışmalar tüm tutarsızlıklarıyla bu dizide de devam edeceği sinyalini verdi bile. Reyting uğruna biz böyle çatışaduralım, son kertede yüzleşmeye de barışmaya da yüzümüz kalmayacak anlaşılan.
Standart bir Türk ailesinde babanın namaz kılması, annenin başörtülü olması, evlere ayakkabıyla girilmemesi kadar doğal bir şey yok. Fakat yıllarca geleneksel Türk ailesi diye toplumun çok az kesiminin temsilini izledik. Şimdiki kafa karışıklığı ise yeni bir pencereden bakmayı gerektiriyor. Geçtiğimiz haftalarda final yapan “Baba” dizisinde namaz kılan otoriter ve acımasız bir baba karakteri vardı, ama asıl bomba ikinci sezonla geldi. Diziye giren başörtülü kadınlar, dindar görünümlü sahtekâr bir adamın karısı ve kızıydı. Yeşilçam ezberinden öteye gidemeyen dizi, ikinci sezonun ortalarında ekranlara veda etti.