Yaptığı albümlerle 1960 ve 1970’li yıllara damga vuran, 1977’de ise Müslüman olmayı seçen sanatçı Yusuf İslam yani Cat Stevens kuşkusuz pek çoğumuz için özel bir isim. Kendisinin Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından düzenlenen Beyoğlu (19 Ekim 2022) ve Başkent Kültür Yolu Festivali (23 Ekim 2022) kapsamında ilk kez Türkiye’de konser vereceğini onu seven ve takip edenler biliyordu. Geçtiğimiz hafta bir akşam ise Ayşe Olgun beni arayarak “Yusuf İslam’la söyleşi yapmak ister misin?” diye sordu. Bu teklifi reddetmek mümkün olabilir mi? Ertesi gün elimde “Catch Bull at Four” albümünün plağıyla (imzalatabilme ihtimalime karşı) İstanbul’a gelen Yusuf İslam’ın yanına gittim. Tüm ailesiyle birlikte beni gülümsemeyle karşıladı. Derviş ruhlu, mütevazı hali ve tüm samimiyetiyle sorularıma cevap veren Yusuf İslam, Türkiye’yle kurduğu özel bağı, konserlerin temasını, bir yardım organizasyonu olan Barış Treni’ni anlattı. Söyleşinin sonunda plağımı da imzalattığımı eklemeliyim, çok güzel bir notla: “With peace for all and love.”
Ben her zaman kalbimin sesine kulak verdim. Bu da sanırım kalbini dinlemekle ilgili. Müslüman olmadan önce yaptığım şarkılarım da dünyadaki ve Türkiye’deki insanlarla bir bağ kurmuştu. Müslüman olduktan sonra aramızda çok daha yakın ve çok daha güzel bir bağ oluştu, bizi daha çok yakınlaştırdı. Bu çok güzel bir his, burada çok hoş karşılandığımı hissediyorum. Tabii biliyorsunuz ben köken olarak Kıbrıslı Rum bir aileden geliyorum. Sanırım bu nedenle de her zaman yakın bir ilişkimiz olduğunu hissettim.
Bence bu sadece insani bir şey. Bazı insanlar İslam’a ürkütücü ve tehlikeli bir şey gibi bakıyorlar. Oysa hakikatte dinimiz insancıldır. İnsan olmanın temel dayanaklarını kavradığınızda da bunun her şeyi kapsadığını anlarsınız. Dolayısıyla bazı insanların oldukça dar bir bakış açısına sahip olmalarıyla ilgili bir sorun var. Doğrusu biri çıkıp ön yargı duvarlarını yıkıp zorlukların üstesinden geldiğinde, insanlarda yankı uyandırıyor. Hayranlarımla aramızdaki harika bağlantının bundan kaynaklandığını düşünüyorum. Çünkü bir kapıdan geçip, Müslüman olacak kadar cesurdum.
Barış, sembolik bir ideali temsil ediyor. Pek çok ideal, ülkü gibi o da maalesef kurmaca dünyasında kalıyor. Çünkü siz de biliyorsunuz ki huzuru bulmak pek de kolay değil. Fakat ben bu yöndeki çalışmalara devam ediyorum. Biz Barış Treni için çok basit, temel insani bir ihtiyaç olan gıda yardımlarıyla işe başlamıştık. Biliyorsunuz pek çok yardım derneği var ve çok iyi şeyler yapıyorlar. Ama biz yapabileceğimiz en iyi şeyin insanlara iyi davranmak, açları doyurmak ve barışı yaymak olduğunu söyleyen Peygamber Efendimiz’in (sav) yolundan gitmek istedik; Barış Treni’nde yaptığımız budur.
Bugün müzik dijital hale geldi ve dijital bir akış içerisinde... Bu anlamda yine müzik toplumun reformcusu olma özelliğini yitirdi. Ben müzik yapmaya başladığımda müzik tabuları yıkmanın, yasakları delmenin bir aracıydı. Tam da bu nedenle Beatles’in gelmesi ve yükselmesi bir devrim niteliği taşıyordu. Ben de bu devrimin bir parçası olmak istedim. Bugün ne yazık ki bu devrimin büyük bir kısmı, kurumsal endüstri tarafından devralındı. Müzik hâlâ herkesin hayatında önemli bir yere sahip. Fakat artık iyice yaygınlaşan robotik müziğin, eski müzik ruhundan daha tehlikeli olduğunu düşünüyorum.
Müzik çok gizemli bir fenomen. Örneğin konserlerde müzik insanları bir araya getirir, bir anda adeta tek beden haline gelirler. Bu birleşim, insanların kalplerini yakınlaştıran bir melodi aracılığıyla olabileceği gibi insanların fikirlerini, düşüncelerini bir araya getiren bir mesaj aracılığıyla da olabilir. Yani müziğin büyük bir birleştirici gücü var ve biliyorsunuz o birlik olma hali, başlangıcımızda da var. Şüphesiz Allah birdir. Eğer gerçekten Allah’ı duymak istiyorsanız, ki polemik oluşturacak şeyler söylemeyi istemiyorum, fakat biliyorsunuz Allah, Kuran’ın okunmasını, onu duymayı sever. Allah, Peygamberi’nin (sav) Kur’an okumasını sever. Kur’an-ı Kerim’in kıraati olağanüstü bir etki bırakır. Bu ses hayatımızı bile değiştirebilir.
Başlangıçta benim için en önemli şey hayatın ve evrenin büyük sorularına cevaplar aramaktı. Şarkılarım onlar bu cevapları bulmamı tam olarak sağlamıyordu ama yine de yol gösteriyordu. Ya da şöyle ifade edeyim benim için en önemli keşif İslam ve Kuran’ın mesajıydı, Böylece müzikle daha az ilgilenmeye başladım. Tabii bunun yanında müziğin İslami yaşam ve kültürdeki yeri konusunda şüpheler de söz konusuydu. O zaman bu konuyla ilgili Arap ülkelerinin baskın ve dar bakış açıları etkiliydi. Ben de yanlış bir şey yapmak istemiyordum ve çok dikkat etmeye çalışıyordum. Ancak daha sonra müzikle alakalı bu kısıtlayıcı görüşlerin farklı boyutları olduğunu, kültürün de bu konuda etkili olduğunu gördüm. Peygamber Efendimiz’in (sav) de müzikle ilgili görüşlerini daha iyi anlamaya başladım. Şüphelerim ortadan kalkınca yeniden müziğe döndüm, çalışmaya başladım, biz olmalıysak müzik de olmalı. Şüphelerim kayboldu çünkü bu bakış açıları kesin yargılar bildirmiyordu ve onların kültürlerine göre doğru olanın aslında çok da önemli olmadığını fark ettim. Ancak tersini düşünenleri de haklı buluyorum. Bu yüzden yeniden çalışmaya başladım. Daha özgürce keşfedebildim ve önceden yazdığım gibi yeni şarkıları yazdım.
Bu Türkiye’deki ilk konserim olacak. İlk kez burada şarkılarımı söyleyeceğim. Bu çok heyecan verici. Umarım herkes yaptığım işi gerçekten sever. Yeni ve eski eserler bir arada olacak. Yani tanıdık şarkıların yanı sıra bazı sürprizler de olacak.
-Yeni albümüm kısa süre sonra çıkacak. İnsanların bu albümdeki şarkıları çok seveceklerini düşünüyorum. Çok güzel melodileri ve mesajları var. Meryemoğlu İsa hakkında bir şarkı bile yazdım. Biz Müslümanların bütün peygamberlerin ve Hz. İsa’nın da bizim peygamberimiz olduğunu öğretmek istiyoruz. İnsanların diğer dinlerle İslam’ın arasında bir kopukluk hissetmemeleri için bu tür bağlantılar oldukça önemli.
Bu arada albümde birbirinden farklı türler var; güçlü bir rock şarkı da var. Pek çok farklı türe yer verdim ve yalnızca dini müzik yapan biri değilim, bu oldukça geniş çerçeveli bir albüm oldu.