Cumhuriyet gazetesinin kurucusu Yunus Nadi’nin, eşi Nazime Hanım’a yazdığı ve Birinci Dünya Savaşı’nın sıkıntılı günlerinden başlayarak Cumhuriyet’in kuruluş sürecindeki tanıklığını anlattığı mektupları torunu, gazeteci Emine Uşaklıgil tarafından yayına hazırlanarak okuyucu ile buluştu.
Türk basın ve siyaset dünyasının öncü isimlerinden, Cumhuriyet gazetesinin kurucusu Yunus Nadi’nin 1914-1934 yılları arasında eşine yazdığı mektuplar Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından okurla buluştu. Yunus Nadi’nin torunu, gazeteci Emine Uşaklıgil tarafından yayına hazırlanan mektuplar, Birinci Dünya Savaşı’nın sıkıntılı günlerinden başlayarak Büyük Millet Meclisi’nde mebus olarak geçirdiği dönemi, Mustafa Kemal Atatürk ile yakın ilişkisini, Cumhuriyet’in kuruluş sürecindeki tanıklığı ve ilk on yılda yaşananlara dair yorumları içeriyor.
Yunus Nadi’nin eşi Nazime Hanım’a Osmanlıca olarak yazdığı bu mektuplar hem aile yaşamı, yakın çevresine dair anlatımları hem de devrin siyasi ve sosyal havasını yansıtması bakımından dikkate değer. Mektuplarda ayrıca ailesine son derece düşkün olduğu görülen Yunus Nadi’nin eşi ve çocuklarına olan özlemi, günlük hayatta olup bitenler, siyasi hadiseler, gazetecilik faaliyetleri ve yurt dışına yaptığı seyahatlerden izlenimler yer alıyor.
Kitapta Yunus Nadi’nin mektupları kronolojik olarak ele alınırken söz konusu yıla ait siyasi olaylar ve mühim hadiselere dair genel bilgiler verilerek okuyucunun mektupların muhtevasına vakıf olması sağlanıyor.
Mütarekenin zorlu günleri
Birinci Dünya Savaşı ile mütarekenin zorlu günlerinden Milli Mücadele’nin kazanılmasına ve Cumhuriyet’in ilk yıllarına uzanan 1914-1924 yılları arasındaki mektuplarında Yunus Nadi içinde bulunduğu şartlar bakımından kimi zaman coşkulu ve sevecen kimi zaman endişeli ve üzgün bir ruh hali içinde mektupları kaleme aldığı anlaşılıyor.
Yunus Nadi’nin çıkardığı ve Anadolu’daki Millî Mücadele hareketini destekleyen Yenigün gazetesi 16 Mart 1920’de İstanbul’un işgalinin ardından basılır. İngilizler tarafından tutuklanmaktan kıl payı kurtulan Yunus Nadi maceralı bir yolculukla ailesinden ayrılarak Milli Mücadele’ye katılır. Ankara’da açılan Meclis’te İzmir vekili olarak yer aldığı gibi Yenigün gazetesini de çıkarmaya devam eder.
Milli Mücadele yıllarında yazdığı pek çok yazısını “Düşman yıkılmalıdır ve yıkılacaktır” cümlesiyle bitiren Yunus Nadi’nin bu kararlı inancı gerçekleşmiş ve 13 Eylül 1921’de Sakarya Zaferi kazanılmıştı. Aynı gün eşine yazdığı mektubunda “bugün neşem yerinde. Sebebini bugün çektiğim telgraftan öğrenmiş olacaksın. Düşmanı mağlup ettik, mel’un kâfir kaçıyor” diyordu. Birkaç gün sonraki mektununda ise Yunus Nadi, zaferin kazanımasından duyduğu memnuniyeti şu satırlarla dile getiriyordu: “Burada hamdolsun ben sıhhat ve afiyetteyim. Ordumuzun Allah’ın yardımıyla muzafferiyeti, bütün endişeleri yok ettiğinden keyif ve neşemizin hududu yoktur. Yalnız sıkıldığım nokta, Nazimeciğimden, yavrucuklarımdan uzak olmaklığım ve bu yetmezmiş gibi bir de üstelik onlardan zamanında haber alamamaklığımdır. Şimdi bütün gayret ve himmetimizi düşmanın külliyen topraklarımızdan atılmasına hasretmiş bulunuyoruz. İnşallah bu bela bir an evvel atlatılmış olur da şimdiki üzüntülerin acısını İzmirimizde, İstanbulumuzda çıkarırız.”
Cumhuriyet Türkiyesi’nde değişen hayat
1925 ve 1926 yılında kaleme aldığı ve nispeten sade bir dil kullandığı mektuplarında Yunus Nadi, Cumhuriyet Türkiyesi’nde değişen sosyal ve kültürel hayat hakkında ipuçları veriyor. Yunus Nadi’nin mektuplarında Ankara’daki yeni yaşam tasvir edilirken aynı zamanda kadınların sosyal hayatta daha fazla görünür olmaya başladığı anlatılıyor. Örneğin 26 Şubat 1926 tarihli mektubunda eski Millet Meclisi binasında yapılan Himaye-i Etfak Balosu hakkında Gazi Paşa’da dahil kadınlı erkekli bütün Ankara kibarının hazır bulunduğunu söylüyor.
Yunus Nadi 1918 yılından beri sahibi olduğu Yenigün gazetesi Mayıs 1924’te Cumhuriyet gazetesine dönüştü. Atatürk’ün adını verdiği ve İstanbul’da çıkmasını desteklediği Cumhuriyet, İttihat ve Terakki Fırkası’nın genel merkezi olarak kullanılan Cağaloğlu’ndaki meşhur Kırmızı (Pembe) Konak’ta 1924-2005 yılları arasında faaliyetlerini sürdürecekti. Yunus Nadi, 8 Şubat 1924’de eşine yazdığı mektupta hem gezetenin idaresi hem de ikametgâh olarak kullanmak amacıyla o esnada kiracısı olduğu Kırmızı Konak’ı satın alma düşüncesinden bahsetmektedir. Nitekim 1926’da Kırmızı Konak Yunus Nadi tarafından satın alınır. 20 Mayıs 1926 tarihli mektubunda Yunus Nadi, eşi Nazime Hanım adına Kırmızı Konak’ın tapusunun alınmasının uygun olacağını ifade ediyordu. Yunus Nadi ve ailesi 1939 yılına kadar gezetenin yayımladığı Kırmızı Konak’ın en üst katında ikamet etmeyi sürdürdü.
1929’da yazılmış mektupların önemli bir kısmı Yunus Nadi’nin Berlin, Londra ve Paris’i kapsayan Avrupa Seyahati sırasında kaleme alınmıştı. Burada gazetecilik refkelsi ve merakıyla katıldığı zeplin gezisi izlenimlerine yer vermesi oldukça ilginçtir. Ayrıca 1930 Kasımındaki mektubunda Yunus Nadi, Ankara’da Atatürk ile beş saat süren samimi bir sohbetin gerçekleştiği ve kendisini çıkacağı yurt gezisine davet ettiğini anlatır.
Yunus Nadi’nin 1934 yılına ait mektupları, eşi Nazime Hanım ve kızı Leyla Nadi’nin Paris’e yaptıkları seyahat sırasında yazılmış. Bu seyahat Ekim 1934’de nişanlanan Yunus Nadi’nin kızı Leyla Nadi ve Halid Ziya Uşaklıgil’in oğlu Bülent Uşaklıgil çiftinin düğünleri arefesinde yapılır. Yunus Nadi 8 Aralık’ta İstanbul’dan kızı Leyla’ya yolladığı mektupta, Halid Ziya’nın kendisini ziyarete geldiğini düğünden konuştuklarını söyledikten sonra “yahu Paris’ten gelirken Halid Ziya Bey ile hanımına da birer hatıra olacak münasip hediye getirseniz iyi olacak” diyor.
Türk toplumunun dönüşümünü yansıtıyor
Yunus Nadi’nin 1934 yılında kaleme aldığı mektuplar 1914 gibi daha erken yıllarda yazılmış mektuplarla karşılaştırıldığında Türk toplumunun geçen yirmi yılda yaşadığı dönüşümü de yansıtıyor. Yunus Nadi artık eşine hitap ederken daha önce kullanmadığı hayat yoldaşı, yaşayış ortağı gibi tabirlerle bay ve bayan unvanlarına yer veriyor. Öz Türkçe meselesinin etkileri de mektuplarda görülüyor. Hayatı boyunca sayısız makale, mektup ve resmi evrak kaleme almış olan Yunus Nadi’nin kullandığı dili, kelimeleri ve deyişleri değiştirirken ne kadar zorlandığını tahmin etmek mümkün. Meselenin bir başka yönü ise 1928’de harf devrimi yapılmasına rağmen Yunus Nadi, öz Türkçe ifadelerin olduğu mektuplarını da yine Osmanlıca ile yazmıştı.
Yunus Nadi’nin eşine mektupları hem aile yaşamını ve yakın çevresini hem de Milli Mücadele’den Cumhuriyet’e geçen yirmi yıl zarfında yaşanan siyasi, sosyal ve iktisadi olaylara dair izlenimlerini bir gazeteci gözüyle aktarmasıyla yakın tarihe ışık tutuyor. Bunun yanı sıra Türk basın tarihi açıdından önemli olarak addedilen; Milli Mücadele döneminde gazetecilik, Cumhuriyet gazetesinin kurulması ve Kızıl Konak’ın mülkiyeti meselesi, Mustafa Kemal Paşa ile ilişkiler, Ankara’daki siyasi atmosfer ve daha birçok konu Yunus Nadi’nin mektuplarında ön plana çıkıyor.