Romanlarla siyaset ve ekonomik arasındaki bağı yakından inceleyen ve konu üzerine eserler veren Mustafa Özel 2018’de Yenişafak’a verdiği bir mülakatta “Romancı geleceğin tarihini yazar” diyordu. Bu röportajın içeriğinde ise Özel, Robert Musil’in kült eseri Niteliksiz Adam’la FETÖ arasındaki bağları tane tane anlatıyordu. Röportajı okuduktan sonra büyük bir merakla Niteliksiz Adam’ın dünyasına dalmış, Musil’in yarattığı paralel örgütün katmanlarına inmeye çalışmıştım. Fakat beni Musil’in romanından çok rastgele bir karşılaşmayla içine girdiğim Tarık Buğra’nın Gençliğim Eyvah romanı sarstı. 1977 yılında Tercüman gazetesinde tefrika edilen roman, ilk defa 1979 yılında kitap olarak basıldı. Romanın özellikle ilk bölümleri FETÖ’nün resmini ta o yıllardan çekiyordu. Türkiye’yi 12 Eylül darbesine götüren olayları ortaya koymaya yönelik olarak kurgulanan roman, FETÖ’nün neredeyse tüm ayaklarını ele alan bir metne dönüşmüştü. Kitabın son sayfasını okuduğumda büyük bir heyecanla Mustafa Özel’in cümlesini hatırladım. “Romancı geleceğin tarihini yazar!”. Evet Tarık Buğra 40 yıl önce bir kahin gibi FETÖ’nün şemasını önümüze koymuştu ve biz fani okurlar 40 yıl önceden haber verilen bu tehlikeyi sadece bir kurgu sanıp yolumuza devam etmiştik.
Siyasi hayatımıza önce “paralel devlet” ardından FETÖ olarak giren örgüt 15 Temmuz 2016’da son vuruşunu yapmak için harekete geçti. O gece bu ülkede yaşayan hemen herkes için bir kırılma anı yaşandı. O gece kaderimiz olan coğrafya yeniden şekillendi, tarih çağları aşıp tüm heybetiyle önümüzde durdu ve sessiz kalabalıklar gür bir nidayla “Bu ülke bizim” dedi. 15 Temmuz’da şehitlerimizin kanlarıyla yazılan destan edebiyatımız için de eşsiz bir kaynaktı. Ancak henüz o kaynaktan layıkıyla yararlandığımız söylenemez. Zamanı, mekanı ve hayal gücünü aşan bir gerçekliğin hangi dilde karşılığı bulunur henüz bulamadık. Hain darbe girişiminin ardından Ankara ve İstanbul başta olmak üzere her köşe başında yeni bir kahramanla tanışıp hayret makamında hızla ilerledik. Bizler destanlara, kahramanlık hikayelerine aşina bir milletiz. Ancak gün gelip de o destanlardan birine tanık olacağımızı hesap edemedik. Ve o gece iyi ile kötünün, gece ile gündüzün, şehirlere yağan bombalarla selaların, silah sesleriyle tekbirlerin safını belli ettiği o gece, gerçekle gerçeküstü arasındaki çizgiyi aştık.
Gün ağardığında artık her şey farklıydı. Şehitlerimizin canlarını vererek korudukları cennet vatanımıza bir daha kimse yan gözle bakmasın diye nöbet tutmaya başladık. Demokrasi nöbetlerinde daha yaşadığımız şoku atlatmaya çalışırken ve darbe girişiminin üzerinden henüz 10 gün geçmişken bir kitabın yayınlandığını duyduk. Biz henüz olayı anlamaya, travmayla başa çıkmaya çalışırken biri çıkıp 15 Temmuz’un kitabını yazmıştı! O dönem özellikle sosyal medyada “Yazar kitabı 15 Temmuz günü mü yazmaya başladı?” gibi ironik cümleler dolaşıma girmişti. Bu cümleyi kuranlar haksız da sayılmazdı. Sonraki dönemlerde ise hızla 15 Temmuz’u dökümanlarla anlatan, şehit hikayelerini toparlayan, FETÖ’yü analiz eden kitaplar peş peşe yayınlanmaya devam etti.
Görsel alanda ise videoların çok yoğun olduğu o geceyle ilgili belgeseller yapılmaya başlandı. Bütün bu çabalar elbette önemliydi. 15 Temmuz’la ilgili tüm verilerin toparlanıp geleceğe aktarılmak istenmesi de anlaşılır bir durumdu. Ancak ortaya çıkan pek çok eserin nitelik bakımından yetersiz olduğu bir süre sonra daha net anlaşıldı. Ve alelacele yazılan satırlar, hamasi söylemlerle kurulan cümleler, her kurumun sırf o geceyle ilgili bir şey yayınlayalım anlayışı ile bastığı kitaplar, sadece 15 Temmuz’la ilgili algıları olumsuz yönde değiştirmeye hizmet etti. Oysa bunca kitap yerine gerçek manada nitelikli birkaç eserin yayınlanması ve okur tarafından karşılık bulması yeterliydi. Verilen emekleri takdir etmekle birlikte bu tabloya bakınca İlber Ortaylı’nın “Biz tarih yazamayız, tarih yaparız” cümlesini hatırlıyorum. Umarım üçüncü yılını doldurduğumuz 15 Temmuz’un henüz yazılmayan romanını bir gün değerlendirme fırsatı buluruz.
Gelin şimdi yazarını bekleyen o romanı bir kenara bırakıp, 15 Temmuz’la ve FETÖ’yle ilgili yazılan faydalı çalışmaları meraklısı için bir kenara not edelim.
Prof. Dr. Kemal Sayar’ın Karanlıkta Görmek adlı eseri Darbe ve Terör Zamanında Ruhsal Direnç alt başlığını taşıyor. Psikoloji kadar edebiyat alanında da oldukça verimli eserler veren Sayar, bu kitabında yaşadığımız toplumsal travmayla nasıl başa çıkacağımızın yolunu gösteriyor. Dini ve milli değerlerimizin 15 Temmuz Destanının yazılmasında etkili olduğuna işaret eden Sayar, psikiyatrist kimliğiyle hepimizin elinden tutuyor. Bu duygusal olduğu kadar ruha şifa olan kitabı gönül rahatlığıyla okuyabilirsiniz.
FETÖ’nün kurduğu kumpasla mağduriyet yaşayan ve hapse atılan bir isim Nedim Şener. Gazeteci kimliğiyle olduğu kadar araştırmacı-yazar kimliğiyle de bugüne kadar pek çok eser verdi. Nedim Şener’in 15 Temmuz’dan sonra Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki FETÖ kriptolarını anlattığı “Kahraman” Hainler kitabı oldukça dikkat çeken bir çalışma. Örgütün yıllarca nasıl TSK’ya sızmaya çalıştığını, bunu yaparken nasıl yöntemler kullandığını anlatan kitabı, özellikle 15 Temmuz’la ilgili kafasında soru işareti olanlar ya da “tiyatro” diyenler okumalı. Yine Nedim Şener’in serinin devamı niteliğinde kaleme aldığı Şeytanın Kara Kutusu kitabı, FETÖ’nün Emniyet içindeki mahrem yapılanmasına ışık tutuyor. Bu iki kitap hain terör örgütünün paralel bir yapılanma kurarken izlediği stratejileri anlamak ve devletin içindeki varlıklarını koruyan kriptoların önünü almak için oldukça önemli eserler.
15 Temmuz kahramanlarının hikayelerini bir araya getiren ve o geceye ışık tutan bir başka çalışma ise Okçular Tepesi. Gülcan Tezcan, Turgay Bakırtaş ve Halil İbrahim İzgi’nin editörlükleriyle hazırlanan kitapta birbirinden farklı isimler gazilerimizin ve şehitlerimizin yürek yakan hikayelerini anlatıyor. Kitabı okuyunca o gecenin kahramanlarını daha yakından tanıyor kimi zaman onlarla mermilerin üzerine yürüyor, kimi zaman selaların ruha şifa sesini duyuyor, kimi zaman da şanlı bayrağımızla bir olup göğe yükseliyorsunuz.
Davut Göksu’nun kaleme aldığı Nevzat Yıldırım’ın fotoğrafladığı 15 Temmuz Şehitleri kitabı İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından 15 Temmuz külliyatına kazandırılan bir çalışma. Şehit aileleriyle yapılan birebir röportajlardan sonra ortaya çıkan eser, önemli bir başvuru kitabı olma özelliği taşıyor. Şehitlerin hikayelerini anlatan ailelerinin satır aralarına gizlenmiş hüzünleri ve acıları ise okuru derinde etkiliyor.
15 Temmuz gecesinin en önemli tanıklarından biri olan İstanbul Emniyet Müdürü Dr. Mustafa Çalışkan’ın kaleme aldığı 15 Temmuz Kıyam(et) Gecesi ve Milli Duruş kitabı kahraman polislerimizin o gece İstanbul’da verdikleri mücadeleyi gün yüzüne çıkarıyor. Kitabı okurken Çalışkan’ın İstanbul Emniyet Müdürü olarak atanmasının ardından Emniyet içindeki FETÖ’cü yapılanmaya karşı açtığı savaşın 15 Temmuz’da kazanılan zaferdeki etkisini daha iyi anlıyorsunuz. 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nde yaşanan mücadelenin detaylarının anlatıldığı kitap, geleceğe bırakılmış önemli tanıklıklardan biri.
Bekir Berat Özipek ve Yasemin Abayhan’ın editörlüğünü yaptığı 15 Temmuz Darbe Girişimi Uzun Gecenin Kısa Tarihi, pek çok değerli yerli ve yabancı akademisyenin 15 Temmuz’a dair yorumlarını içeriyor. O gecenin kronolojisiyle başlayan kitap farklı noktalarda yaşanan olayları akademisyenlerin değerlendirmeleri ve bakış açılarıyla sunuyor. Tarihimizin önemli kırılma anlarından biri olan 15 Temmuz’un siyasi tarihimize ve geleceğimize olası etkilerini de ele alan kitap, literatür açısından değerli bir çalışma.
Yekpare Demokrasi / Darbe Öyküleri 15 Temmuz’la ilgili birbirinden değerli isimlerin yazdığı öyküleri bir araya getiriyor. Ahmet Sarı, Bülent Ata, Cihan Aktaş, Çiğdem Tavkul, Feridun Andaç, Güzide Ertürk, Hale Sert, Kudret Ayşe Yılmaz, Sadık Yemni, Sedat Demir, Sibel Eraslan ve Yıldız Ramazanoğlu gibi önemli yazarların öyküleriyle katkı sunduğu eser, okunması kolay hazmetmesi zor bir çalışma. Edebiyatseverlerin özellikle beğeneceği kitabın editörlüğünü Zeynep Delav üstlenmiş.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yayınladığı Kendi Dilinden FETÖ Örgütlü Bir Din İstismarı oldukça önemli bir eser. FETÖ tüm alanlarda olduğu gibi İslama da büyük zararlar vermeye çalışan bir örgüttür. İnsanların dini duygularını ve değerlerini kullanarak bir terör örgütlenmesine giden hareketin bunu nasıl yaptığı, hangi argümanları kullandığı, dini terimlerin içini nasıl boşaltmaya çalıştığı bu kitabın içeriğini oluşturuyor. Bu kaynak FETÖ argümanlarını ve yöntemlerini kullanan yeni oluşumların önünü almak ve İslamı bu tip yapıların eline bırakmamak bakımından da oldukça önemli bir çalışma.
Araştırmacı-Gazeteci Toygun Atilla’nın yayınlandıktan sonra büyük ilgi gören kitabı İfşa, FETÖ’yü mercek altına alan bir diğer çalışma. FETÖ’cü bir albay oğlunun 15 Temmuz’da arkadaşlarına babasının general olacağını söylediği yazışmaların ilk defa yayınlandığı kitap, kriptoların MİT’te yaptıkları operasyonlardan örgüte direnen kulüp başkanına, 17-25 Aralık sürecinden katalog kadınlarına kadar pek çok konuyu ifşa ediyor. Uzun yıllar örgütle ilgili yaptığı haberlerle tanınan Atilla, İfşa’da okura 15 Temmuz’da yüz yüze kaldığımız tehlikenin boyutlarını gösteriyor.
l15 Temmuz Kalkışmasına Mesnevi’den Bakış alt başlığını taşıyan Küfür Fedaisi, M. Fatih Çıtak’ın yazdığı bir kitap. 1200’lü yıllardan günümüze uzanan hikâyeye yeni bir bakış açısı kazandıran kitap, Hristiyanlardan kurtulmaya çalışan Yahudi padişahın hizmetindeki bir vezirin hain planıyla başlıyor. Hristiyanların arasına karışarak alim gibi görünecek, yanlış telkinlerle dini tahrif edecek küfür fedaisinin bu kısacık tanımı bile oldukça tanıdık geliyor değil mi?
l15 Temmuz’u çocuklara onların dilinden ve dünyasından anlatacak bir kitap arayan aileler için Kim Tutar Bizi iyi bir alternatif. Kübra Gülşah’ın yazdığı Reza Hemmatirad’ın resimlediği kitap, çocuklara vatan millet sevgisini aşılarken 15 Temmuz gecesinin kahramanlarına selam duruyor.