Yeni Şafak

Yazma Dersleri’nden okuma derslerine

01:0015/03/2025, Cumartesi
G: 14/03/2025, Cuma
Yeni Şafak
Arşiv.
Arşiv.

Necip Tosun’un kaleme aldığı Yazma Dersleri’nde hemen her yazar erken yaşta bir kütüphane kurmuş, yâda bir kütüphanesi olan evde doğmuş, okumayı yaşam biçimi haline getiren bir anne babadan bu mirası devralmış. Bu imkânları olmayanlar da öncelikle bir kütüphane inşa ederek yola çıkmışlar.

Gıyaseddin Dağ

Edebiyat Eleştirmeni ve Yazar Necip Tosun tarafından kaleme alınan “Yazma Dersleri” Ketebe Yayınları etiketiyle okuyucuyla buluştu. Uzun süredir edebiyatımızın çeşitli meseleleri üzerine eserler veren Tosun bu defa edebiyatımızın öncü ve üretken isimlerinin nasıl yazdıklarına ve ne tür deneyimlerden sonra eser vermeye başladıklarına değiniyor. Oldukça hacimli bir şekilde okuyucu karşısına çıkan eser şüphesiz yazın dünyamızda değer bulacak ve başvuru kitabı vasfını kazanacaktır. Eserde eline yeni kalem alanlar, neyi yazayım, nasıl yazayım diyenler için çok güzel örnekler, yönlendirmeler bulunmaktadır.

Bu yazıda Tosun’un eserinden yola çıkarak “Yazma Derslerinin” ilk adımı olan okuma derslerine bir giriş yapmayı deneyerek, eserde kendisine yer bulan yazarların neleri okuduklarına, ne zaman ve nasıl okumaya başladıklarına, bir kütüphane kurmanın yazan insanların hayatında ne tür kazanımlara vesile olduğuna dair bölümlere bir göz atacağız.

YAZMANIN YOLU OKUMADAN GEÇİYOR

Öncelikle en son söylenmesi gereken sözü en başta söylemekte fayda var. Eserde adı geçen otuz yazarın tamamında kitap, kütüphane, okumaya verilen değer, okumak için ayrılan zaman gibi kavramlar belki de yazmadan daha önemli bir yer teşkil etmektedir. Hemen bütün yazarlar erken yaşta bir kütüphane kurmuş, yâda bir kütüphanesi olan evde doğmuş, okumayı yaşam biçimi haline getiren bir anne babadan bu mirası devralmış, bu imkânları olmayanlar da öncelikle bir kütüphane inşa ederek yola çıkmışlardır. Kimi iyi imkânlar içerisinde evinde, yazlığında, yalısında bu kütüphaneyi kurarken, kimi yokluklar içerisinde temel ihtiyaçlarından kısarak kitaba kaynak ayırmış, bir kitaplık bile almakta zorlanmış, kimi de hapishane ranzasını, masasını kitaplığa dönüştürmüştür. Ancak tamamı kitaplardan bir dünya ile kendini var etmiş, resmi bir eğitim alamayanlar kütüphanelerinde kendisini yetiştirmiş, uzun okumalar, araştırmalar, notların ardından yazmaya başlamışlardır.

ŞANSLI YAZARLAR

Halid Ziya dünyaya şanslı gelenlerdendir, kitaplara meraklı bir ailenin evladıdır. İzmir’de yaşarken dedesi parasını vererek İstanbul’dan istediği kitapları getirtmiş, erken yaşta bir kütüphane kurmaya başlamış ve kendini adeta okumaya vakfetmiştir. Gençlere ne tavsiye ederiniz sorusuna Yakup Kadri ‘Her şeyden evvel okumalarını, durmadan okumalarını tavsiye ederim’ demektedir. Reşat Nuri de evinde kütüphane olan şanslılardandır. Peyami Safa ise kitaplarını elinde değneği olamayan hocalara benzetir, “İşte değneksiz, acı söz söylemeden, öfkelenmeden, hediye ve para istemeden size bilgi veren hocalar. En iyi arkadaşlarım kitaplarımdır”.

Türk edebiyatının haylaz çocuğu Nazım Hikmet okumayı yazmaktan üstün tutanlardandır, “Ben bermutat şiir yazıyorum ve daha iyi bir iş yapıyorum. Muntazaman okuyorum” demektedir. Tanpınar’ın ‘Doğu ve batı kaynaklarını içercesine okuduğunu’ ifade eden Yazar Tosun, onun en önemli kaynaklarının kitapları olduğunu belirtmektedir.

Yaradılışın her insanı bir görevle yükümlü kıldığını, kendisinin ise bu dünyaya kitap okumak, yazmak için geldiğini, istese de bundan başka bir şey yapamayacağını söyleyen Sabahattin Ali, ‘Bundan maada her iş bana iğreti geliyor’ diye okuma aşkını tanımlamaktadır.

HAPİSTE DEĞİŞEN HAYAT

Sait Faik’in hiç kitap okumadığı, ümmi bir edebiyatçı olduğu şeklindeki algının doğru olmadığını vurgulayan Yazar Tosun, onun aslında iyi bir okuyucu olduğunu, yolunu geniş okumalarla çizdiğini belirtmektedir.

‘Issız bir adaya düşseniz yanınızda hangi kitapların bulunmasını istersiniz?’ sorusuna ‘Yazacağım romanların mevzularıyla ilgili araştırmalarıma yarayacak kitaplar’ diyen Kemal Tahir’in hayatını bir kitap ödünç verme meselesinden dolayı 13 yıl hapis cezası alması değiştirmiştir. Hapishane onun için bir kütüphaneye dönüşmüş, burada okudukları ve aldıkları notlarla ölümsüz eserler meydana getirmiştir.

‘Büyük bir kabiliyet bile beslenmez ise gelişemez’ diyen Orhan Kemal, hayatı tanımanın bir yazar için önemli olduğunu, ancak okumanın ondan ileri geldiğini söylemektedir. Behçet Necatigil, ‘Hayat ve kitaplar hepimizi besleyen iki ana kaynaktır’ demektedir.

Kütüphaneli bir evde doğan ve okuyan bir babaya sahip olan Tarık Buğra ilk okumaları ile birlikte yazar olmaya karar vermiştir. Babasının her akşam kitap okuması onu etkilemiştir.

Bazen bir kitap bir insanın hayatını değiştirir ve yazarlığa ilk adımı atar. Don Kişot’u 17 yaşında okuduğunda yeni bir dünya keşfettiğini anlatan Yaşar Kemal, bir yazarın yazma deneyimini ancak okuyarak geliştirebileceğini savunmaktadır. Nezihe Meriç’te evinde bir kütüphane olan şanslılardandır ve düzenli bir eğitim göremediği için kendisini bu kütüphanede yetiştirmiştir. ‘Okumanın ve öğrenmenin peşini hiç bırakmadım’ demektedir.

Sezai Karakoç’un daha ortaokuldayken çok önemli yazarların eserlerini okuyup bitirdiğini, Attar’ın Pendname’si ve Mevlana’nın Mesnevi’sini bu yıllarda okuduğunu belirten Yazar Tosun, Cemal Süreya’nın Karakoç için ‘Öyle bir Müslüman ki Marx’da bilir, Nietzche de bilir. Rimbaud da bilir. Salvador Dali de sever, Nazım da okur’ dediğini hatırlatmaktadır. Yazar Tosun, Oğuz Atay’ı anlatırken onun kitaplardan bir dünya inşa ederek kahramanlarını kitap okuyan insanlardan seçtiğini belirtmektedir. Firuzan gibi çok sayıda yazarın düzenli bir eğitim almadan kendi kütüphanelerinde okuyarak kendilerini yetiştiren otodidakt yazarlar olduğunu belirten Yazar Tosun, Orhan Pamuk’un da kendi kütüphanesini kurarak kendini yetiştirdiğini ifade etmektedir.

Kitabın sonsöz kısmında yazar adaylarına yazma konusunda yollar gösteren Yazar Tosun yine sözü okumaya getirerek, kitapta yer verdiği otuz yazar için şu cümleyi kurmaktadır, “Yazarlığın en temel özelliklerinden birinin okumak olduğu görülür. Yazarların hepsi yazarlık ve okurluğu bir arada yürütür. Yazarlar yaşadıklarından, çevrelerinden, hayal gücünden ve okuduklarından beslenirler. Ancak burada en başa kitapları koymak gerekir”.

#edebiyat
#aktüel
#hayat
Yorumlar

Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.

Henüz yorum bulunmuyor

İlk yorumu siz yapın.

Kapat

Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.

Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.