FETÖ'cü bir grup askerin başlattığı ve büyük bir hezimetle sonuçlanan darbe girişiminin ardından tek yürek tek ses olan yazarlar, tepkilerini yazılı açıklamalarla gösterdi. Anadolu Yazarlar Birliği (AYB)'den yapılan açıklamada, 15 Temmuz akşamı Türkiye'nin bir anda tarihte geriye gittiği, ülkenin bu kuşağının hiç de görme ihtimali olmadığı düşünülen olaylara, görüntülere sahne olduğu belirtildi. Ordunun bir bölümünün, kendi geleneğini sürdürmek için tankları yollara sürdüğünün aktarıldığı açıklamada, “AYB olarak, millet iradesine karşı yapılan bu alçak teşebbüsü nefretle lanetliyor ve bu vesileyle demokrasi dışı her girişimin karşısında olduğumuzu bir kez daha ifade ediyoruz” ifadelerine yer verildi.
Şair-yazar Nuri Pakdil, “Halkımla gurur duydum, canını ortaya koyarak silahların, kurşunların, tankların karşısında dimdik durabilmek öyle kolay ve azımsanacak bir şey değildir” dedi. Pakdil, başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere yöneticilerin soğukkanlı tutumlarını kutladı. Türkiye'de yapılan bütün darbelerin cuma günleri yapıldığına dikkati çekerek, “27 Mayıs, 28 Şubat, 12 Mart darbeleri, hepsi cuma günü olmuştur. Halkın 'mübarek gün' duygusunu istismar etmek için böyle yapıyor olabilirler diye düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
Sanat eleştirmeni-yazar Ömer Lekesiz, 15 Temmuz'un milletin devletine sahip çıktığı bir gün olduğunu belirterek, “O gece, 250 yıllık sömürge mantığı parçalanmıştır. İstiklal duygusu yerleşik hale gelmiştir. Şerden hayrın doğması dedikleri şey biraz da bu olsa gerek” şeklinde konuştu. Lekesiz, “FETÖ'nün Pensilvanya'daki liderinin ihanette, melanette mümkün olabilecek en alçak seviyeye inebileceğine inanılmıyordu. Bugün görüyoruz ki, bunlar yedi düvelin bile el uzatamadığı Meclis'e tecavüz ettiler, yaşananlarla tehlike net olarak anlaşıldı” yorumunu yaptı.
Tarihçi-yazar Mustafa Armağan, merhum tarihçi Cevdet Paşa'nın “Eğer Sultan Abdülaziz darbecilere direnebilseydi oyunu bozabilirdi” sözünü hatırlatarak, “İşte 140 yıl sonra oyun bozuldu. Bunca darbe ve darbe girişimi bünyemizin üzerinden silindir gibi geçtikten sonra dövüle tokatlana demokrasinin ve meşru yönetimin nasıl savunulacağını öğrendik” dedi.
Armağan, “Darbe girişim başladığı gece Kısıklı Meydanı'na akın edenlerin arasına karıştım. Gün sabaha ağarken biri arkadaşlarına 'Abdülhamid'i deviriyorlar, uyanık olalım' diye bağırıyordu. Sultan 2. Abdülhamid'e yapılan haksızlıkları çok sık gündeme getiren biri olarak bu tarihi derinliğin zihinlerde bir zemberek gibi kurulduğunu gördükten sonra artık daha müsterihim, bu bilinç ülkenin geleceği adına büyük bir umuttur” ifadelerini kullandı.
Yazar Beşir Ayvazoğlu, darbelerin başarılı olsun veya olmasın, büyük acılara, travmalara yol açan hadiseler olduğuna dikkati çekerek, “27 Mayıs darbesinin acı sonuçlarını hala yaşıyoruz. Postmodern darbe dedikleri 28 Şubat uygulamalarının açtığı yaralar da henüz kapanmış değil. Ama birçokları gibi ben de darbeler devrinin artık kesinlikle kapandığına inanıyordum” dedi.
Darbe girişiminin yaşandığı gece olayın vahametini anlayınca bu inancını kaybetmek üzere olduğunu paylaşan Ayvazoğlu, “Ancak halkımızın sokaklara dökülüp destansı bir cesaretle tankların üzerine çıkarak, devletin kurumlarına canlı kalkan olarak darbenin akamete uğramasında büyük bir rol oynadığını görünce kendi kendime 'Darbeler devri asıl şimdi bitti' dedim” şeklinde konuştu.
Yazar Cemal Şakar, halka mermi sıkan, onun kurumlarına bomba atan halk düşmanlarını 80-100 yıldan beri tanıdığını dile getirerek, “Halkın temsil ettiği değerlere yönelik bu nefret yine acımasızca kendini gösterdi. Ama bu kez halkın emanetine sahip çıkacağını hesaplayamadılar. Halk sesini yükseltti, iradesini ortaya koydu. Şimdi sıra sanatçılarda. Bakalım onlar bu yükselen sese kulak verecekler mi yoksa duymazdan mı gelecekler?” diyerek tepkisini dile getirdi.
Yazar Salih Zengin, sorumlulara verilecek hiç bir hukuki cezanın, vicdanların vereceği cezadan adil olamayacağını söyledi. Yaşanan olayların çok net bir terör saldırısı olduğunu aktaran Zengin, “Kendi halkına ateş açacak, kendi meclisini düşman karargahı gibi bombalayacak kadar alçaklaşabilen bu haşhaşi militanları kadar, sosyal medya kanalıyla buna alkış tutup sevinen, kabuğu sivil özü darbeci zihniyetten de hesap sorulmalıdır” dedi.
Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, darbe girişimi gibi olayların sosyal travma olduğunu belirterek, “Hala kendisinde darbeyi çözüm olarak gören kişiler varsa onlara karşı kontrollü öfkeye, 'Hayır' demeye ihtiyaç var. Bunu toplum olarak yapabilirsek bu süreçte kazanım elde ederiz” yorumunu yaptı. Tarhan, olayın psikolojik, sosyal ve stratejik boyutunun bir arada değerlendirilmesi gerektiğine dikkati çekerek, "Bünye darbecileri reddetmiştir” yorumunda bulundu.
Şair-yazar Şaban Abak: 15 Temmuz'daki kanlı darbe girişiminin püskürtülmesinin Türk milletinin tarihine geçecek şerefli bir zafer olduğunu belirterek, “Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan başta olmak üzere iktidarı muhalefetiyle tüm siyasi irade sahipleri yüce Türk milletine güvenmiş ve aziz milletimiz de büyüklüğünü göstermiş, bu güveni boşa çıkarmamıştır” dedi.
Şair-yazar Ali Ural: Şairlerin hür ruhlu insanlar olarak milletlerinin bağımsızlık öncüleri olduğunu vurgulayarak, “Türk milleti için Mehmed Akif Ersoy neyse, Pakistan halkı için Muhammed İkbal, Hint halkı için Rabindranath Tagore, Macar halkı için Sandor Petöfi odur. Öyle ki hayattayken milletleri için verdikleri mücadele ölümlerinden sonra onları bayraklaştırmış, milletlerinin başı derde girdiğinde şiirleriyle adeta tekrar dirilerek toplumlarının imdadına koşmuşlardır” diye konuştu.
Yazar Cihan Aktaş: “Halk iradesine sahip çıktı ve karanlık odakların emellerine izin vermedi” diyerek düşüncesini dile getirdi. Aktaş, darbe girişiminin başladığı andan itibaren olağanüstü ibretli, sarsıcı saatler yaşandığını söyledi. “Çok darbe gördük. Oligarşilerden çok çektik ama yaşadıklarımızdan ders aldığımız çıktı ortaya. Toplum olarak rüştümüzü ispatladık. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın cesareti darbenin akamete uğramasında önemli bir rol oynadı. Başbakan Yıldırım ve önde gelen siyasi aktörler de bir hayli cesur ve yapıcı bir tutum sergilediler. Medya halkın moralinin yüksek tutulmasını etkileyen bir dil kullandı. Selalar, ezanlar, tekbirler, sloganlar duyduk. Halk arasında darbe karşıtı duyarlılığın pekişmesi anlamına geliyor" dedi.