Toplumun ahlaki değerlerini yerle bir etmeye çalışan LGBT, Türkiye’deki faaliyetlerine kitap yayıncılarını da ekledi. Kültür yayıncılığında önemli paya sahip İletişim, Everest, Epsilon, Sel ve Can yayınları LGBT lobisinin talimatları ile hareket ederek sosyal medya hesaplarından eşcinselliği destekleyen paylaşımlar yaptı. LGBT lobisinin kitap yayıncılığı üzerinden gençleri ve çocukları hedeflemesi sektörde de tartışma konusu oldu. Yeni Şafak'ın görüşlerine başvurduğu Türkiye Yazarlar Birliği Genel Başkanı Musa Kazım Arıcan, dünyanın marjinal bir zihniyetin kültürel istilası ile karşı karşıya olduğunu söylerken Erdem Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Melike Günyüz, "Meseleyi bir insan hakları bağlamından çıkararak militan bir söylemle normalleştirmeyi, mahremiyeti kamuya taşımayı, teşvik edici girişimleri bir şiddet eylemi olarak değerlendiriyoruz" dedi. Yayımcı Meslek Birlikleri Federasyonu (YAYFED) Yönetim Kurulu Başkanı Münir Üstün, değişen toplumsal dinamiklere uyum sağlamanın sağlıklı anne-baba-çocuk ilişkisinden geçtiğine dikkat çekerken, Ketebe Yayınları Yayın Yönetmeni Furkan Çalışkan ise "Türk toplumunu, sınırlarımızın ve anlam dünyamızın dışında kalan birileri tanımlıyor. Kategorize ediyor, şekillendiriyor. Bunu da kültürel bir zeminde yapıyor" dedi.
İnsan hakları değil şiddet eylemi
Dünya marjinal bir zihniyetin kültürel bir istilası ile karşı karşıya
Birçok ülke tehlikenin farkına vardı
Ülkemizde ise; fenci yaşlısı, kadını erkeği ile inançlı, güçlü ve dirayetli bir aile yapımız, gönülden bağlandığımız örf ve geleneklerimiz var. Geçmişten günümüze miras bu değerler elbette birilerini rahatsız edecek. Ediyor da.
Görünen o ki; Allah Teâlâ'nın Kur'an-ı Kerim'de “sapık kavim, beyinsiz ve akılsız kavim” dediği Lut Kavmi'nin bügünkü takipçileri, tüm bu değerlerimize savaş açmış durumda. Devlet, istiklâl ve Cumhuriyetimizi emanet edeceğimiz gençlerimizi, aileyi ve aile bireylerini korumak hepimizin görevidir.
Değişen toplumsal dinamiklere uyum sağlıklı anne-baba-çocuk ilişkisinden geçiyor
Aysbergin sadece görünen yüzü
Birçok yayınevi bu sistemin bir parçası olduğunu ispat etme çabasında
- Mazlumlar, bedenleri kutsayanlar kadar kültürün parçası olmuyor
- Avrupa'da kaybolan Suriyeli mülteci çocuklar, Irak'da ölen milyonlar, Afrika'da devam eden sömürü, İslamofobi, Mısır'da canlı yayında katledilen göstericiler, bir devlet başkanının duruşma salonunda öldürülmesi, Amerikan Darbeleri, Gazze'de ablukada senelerdir yaşamaya çalışan büyük bir insan topluluğu, Batı başkentlerinin gettolarında dışlanan kitleler, kaynaklara ulaşmadaki eşitsizlik, Doğu Türkistan, evet bütün bunlar kendi bedenleri üzerinden bir anomaliyi kutsamaya çalışan bir grup insan kadar edebiyatın, kültürün, sanatın konusu olmuyor.
Meselenin evrensel boyutunu ve geldiği gerçek noktayı anlatmak için söylüyorum bunları. Daha doğrusu planlı ve bilinçli bir çalışmanın, stratejinin sonucu olarak bugün bu çarpıklık ile karşı karşıyayız. Gerçek ve ağır insanlık durumları değil bedenlerine ve anomaliye tapan küçük bir güruh kaplıyorsa gündemi, mecraları ve kültürel alanı bu birdenbire olmuş bir vaka değildir.
Türk toplumunu sınırlarımızın dışında kalan birileri tanımlıyor
Tanımlayan ile tanımlanan arasında bir fark vardır. Bütün sonuçları belirleyen bir fark. Toplumsal dinamikleriniz birileri tarafından "tanımlanıyorsa" siz artık edilgen ve sunulan kalıba razı bir unsurdan başkası olamazsınız. Türk toplumunu, sınırlarımızın ve anlam dünyamızın dışında kalan birileri tanımlıyor. Kategorize ediyor, şekillendiriyor. Bunu da kültürel bir zeminde yapıyor. LGBT meselesi de tam olarak böyle. Tek bir çıkış noktası var; bu ülkenin kendi anlam ve değer dünyasının içinde kalan haysiyet sahibi zihinlerin ve onlardan teşekkül kurumların başımıza musallat olan bu belayı iyi "tanımlaması" ve bu "tanımın" neticesinde, kökeni milli kişiliğimize, gerçek bir Türkiye imgesine uzanan hakiki bir meşruiyet zemini oluşturması. Ancak bu zemin içinde çocuklarımızı, geleceğimizi, anlam-değer dünyamızı, bizi bu dünyada değerli kılan birikimlerimizi koruyabiliriz. Tüm bu bağlam içinde "yayıncılığın" ne kadar hayati bir konu olduğu da daha iyi anlaşılmıştır sanırım.