Türkiye nüfusu yaşlanıyor ancak biz ülke olarak yaşlılığa hazır değiliz. Yapılan bir araştırmaya göre ülkemizde 64 ve üzeri ‘yaşlı’ olarak algılanıyor. Emeklilerin yüzde 71 mesaili bir işte çalışmıyor. Yalnızlık, hastalık, sosyalleşme en önemli yaşlılık sorunları arasında.
Dünyada nüfusunun yüzde 7’sini yaşlıların oluşturduğu ülkeler yaşlı ülke olarak kabul ediliyor. Türkiye ise nüfusunun yüzde 8’ini yaşlılar oluşturuyor. Yani Avrupa ülkelerine göre genç nüfusa sahip bir ülke olsak da dünya standartlarında durum hiç de öyle değil. Ancak yapılan araştırmalara bakılırsa ülke olarak yaşlanmaya hazır değiliz. Yaşlılık günlerimiz için bir planımız yok, yatırırımız yok. Herkes uzun yaşamak istiyor ama yaşlılık döneminde nasıl vakit geçireceğine dair kimsenin bir fikri yok. Evden çıkmayan, eğlenceyi kendine yakıştırmayan, çalışma hayatından elini eteğini çeken ve yalnızlıkla baş etmeye çalışan ‘yaşlı ve mutsuz’ bir kitle ile karşı karşıyayız.
YAŞLILIK NEGATİF BİR KAVRAM
Geçtiğimiz günlerde AvivaSa, Yaşama Dair Vakfı ile birlikte Türkiye’de yaşlılık üzerine bir araştırma gerçekleştirdi ve bu araştırmanın sonuçlarını kamuoyuyla paylaştı. Araştırmaya katılanlara bakılırsa yaşlılık toplum olarak öncelikle negatif bir kavram olarak algılanıyor ve kimse yaşlanmak istemiyor. Çünkü yaşlılara toplum olarak çizilen roller oldukça acımasız:
Geceleri eğlence hayatına katılmak, tam zamanlı bir işte çalışmak, siyasete atılmak, yalnız başına seyahate çıkmayı toplum olarak doğru bulmuyoruz. Kurslara veya sertifika programlarına katılmayı ise diğerlerine göre görece daha uygun görüyoruz. Anket 35-49 yaş grubu ile 50-60 yaş üstü arasındaki katılımcılar arasında yapılmış. Pek çok sosyal faaliyeti yaşlılara yakıştırmayan grup 65 yaş ve üzeri. Bu da yaşlılarda yaşlı algısının daha negatif olduğunu gösteriyor.
KİM BAKACAK KORKUSU AĞIR
Yaşama Dair Vakıf (YADA)’ın kurucu üyesi Ulaş Tol araştırmada yaşlılık, korku ve kaygı kavramlarını birlikte ele aldıklarını ve yüksek bir oranda ‘yaşlanmaktan korkuyorum’ görüşünün özellikle 35-49 yaş aralığında öne çıktığını belirterek şunları söylüyor: “Yaş aldıkça bu korkunun azaldığını görüyoruz. En çok öne çıkan kaygılara baktığımızda, özellikle orta yaş grubunun çocuklarının geleceği için endişe duyduğunu, yaşlı nüfusun da buna paralel olarak torunlarının geleceği için kaygı duyduğunu gözlemledik. Ayrıca, sağlık, bakım ve gelecek konularından sonra, tüm yaş gruplarının eşit derecede, ekonomik özgürlüğe sahip olamamaktan endişe duyduğu tespit edildi. Bakıma muhtaç kalmak tüm yaş gruplarının ortak endişesi.”
Olgunluk yaşı 52 oldu
- Mesela 40 yaşını dolduran insanların artık ‘olgun’ olduğuna vurgu yapan atasözü ve deyimler vardır. Peki şimdi olgunluk yaşı kaç kabul ediliyor? Araştırmaya katılanlar 52 yaş ve üstü için “artık genç demeyeceğim” ifadesini kullanırken 64 yaş ve üstünü yaşlanmış olarak algılıyor.
Çalışmayı bırakmışlar
- Araştırma kapsamında “emeklilik” ile ilgili bulgular da elde ettiklerini ifade eden Ulaş Tol şu bilgileri veriyor: “Katılımcıların 65 yaş üstü nüfusun dörtte üçünden fazlasının emekli olduğunu görüyoruz. 50-64 yaş grubunun ise neredeyse yarısı emeklilerden oluşuyor. Diğer taraftan emeklilerin yarısından çoğu 65 yaş altında. Bu arada, emeklilerin yüzde 71’inin çalışmayı tamamen bırakmış olması araştırmamızın önemli bulgularından birisi. Emeklilik sonrasında aktif iş yaşamına katılım oranı çok düşük. Türkiye’de 35 yaş üstü nüfusun yüzde 33’ünün emekliler oluşturuyor.”