Bu yıl 76’ncısı düzenlenen Cannes Film Festivali’nde ödüller sahiplerini buldu. “En İyi Kadın Oyuncu” dalında ödül, Nuri Bilge Ceylan’ın ‘Kuru Otlar Üstüne’deki performansıyla Merve Dizdar’a verildi. Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan 2020’nin en büyük desteğini alan film, ARTE France, TRT ve Doha Film Enstitüsü’nün katkılarıyla hazırlanmıştı. Doğu Anadolu’da zorunlu hizmetini yapmakta olan resim öğretmeni Samet’in başına gelen ve anlam vermekte zorlandığı olaylara odaklanan “Kuru Otlar Üstüne” filmi, dünya prömiyerini de festivalde yaptı. Altın Palmiye’de ödül alan ilk Türk kadını olmasından dolayı ülkesine gurur yaşatması beklenen Dizdar, siyasi mesaj kaygısıyla yaptığı ödül konuşmasında, onu bugünlere getiren, başarısını borçlu olduğu ülkesini karaladı.
TRT’DEN MEŞHUR OLDU
Dizdar konuşmasında, “Filmde canlandırdığım ‘Nuray’ karakteri inandığı şeyler ve varoluşu için mücadele veren ve bu uğurda bedeller ödemek zorunda bırakılmış bir kadın. Onu tanımak ve anlamak için uzun uzun çalışmak isterdim, ama ne yazık ki yaşadığım coğrafyada bir kadın olmak ‘Nuray’ın ve Nuray’ların duygusunu doğduğu günden beri ezbere bilmeyi gerektiriyor” diyerek oryantalist bakış açısıyla Türkiye ve “coğrafya” diyerek Müslüman ülkelerdeki kadınların aşağılandığı algısını yarattı. Seçimden bir gün önce eline tutuşturulduğu anlaşılan bir kâğıttan okuduğu “Bahar” “Kadın” “Özgürlük” “Baskı” anahtar kelimelerini yan yana getirerek de siyasi mesajını verdi. Bu konuşmadan sonra bir kesim Dizdar’ı takdir ederken, diğer bir kesim ise ülkesini bu şekilde karalamasından rahatsız oldu. TRT Çocuk kanalında Arkadaşım Bıdı ve 23 Nisan Şenliğe Doğru adlı çocuk programlarının sunuculuğunu yapan Merve, yine TRT’de yayınlanan Masumlar Apartmanı dizisi sayesinde ünlenmişti.
Tarih, böyle törenlerde ülkesini karalayanları değil, aldığı ödülü dünyaya rağmen reddedenleri yazıyor. Mesela geçen yıl Oscar Akademisi yarım asır önce ünlü aktör Marlon Brando adına dünyanın en prestijli sinema ödülünü kabul etmeyi reddeden Amerikalı yerli aktris Sacheen Littlefeather’dan resmi olarak özür diledi. 1973’te “Baba (The Godfather)” rolündeki başarısından ‘En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’ne layık görülen Brando, törene gelmemiş, onu temsil eden Littlefeather ise film endüstrisinin Amerikan yerlilerine davranma biçimi ve Wounded Knee kasabasındaki işgal nedeniyle Brando’nun ödülü almayacağını söylemişti.
Oysa ülkemizdeki ödül törenleri de dahil olmak üzere, ödül alan muhalif sanatçılar yurt içinde iktidarı karalıyor, dünyada ise yaşadıkları coğrafyayı. Bunun sayısız örneklerini geçtiğimiz yıllarda yaşadık. Geçen yıl Cannes Film Festivali’nin tek konusu Ukrayna’daki sıcak savaştı. Bu yıl da Türkiye’deki seçimler oldu. Reuters, Dizdar’ın haberini, “Cannes’daki en iyi aktris, ikinci tur seçimin olduğu gün kutuplaşmış Türkiye’ye döndü” mesajıyla verdi.
2020 Altın Küre Ödülleri’ndeki unutulmaz konuşmasında ne demişti Rick Gervais: “Ödül alırsanız sakın bu sahneyi politik mesaj vermek için kullanmayın. İnsanlara öğüt verecek konumda değilsiniz. Gerçek dünyadan bihabersiniz. Eğer kazanırsanız, ödülünüzü alın ve gidin.”
Son yıllarda ödül törenlerinin siyasi mesaj verme arenasına döndüğü herkesin malumu. Bunun sebebi elbette iletişim çağında sesini duyuramamak değil. 1980’li yıllarda Naim Süleymanoğlu Bulgaristan’da yaşayan Türklere yapılan zulümleri dünyaya duyurmak için şampiyonluk peşine düşmüş ve Türkiye’ye kaçarak bunu başarmıştı. O zaman için dünyaya sesini duyurmak bu kadar zorken, şimdi bir twit atmak dahi yeterli olabiliyor. Tüm dünyanın gözü üzerindeyken dünyadaki yoksulluğa, haksızlığa, iki yüzlülüğe dikkat çekecek mesajlar vermek, elbette ki adını tarihe yazdırır. Veya ülkene selam göndererek Burak Özçivit gibi her zaman anılırsın. Güney Kore’de aldığı ödül sonrası Özçivit, “Aslanlar gibi dimdik ayakta duran yüce Türk halkına buradan selamlar iletiyorum. Ne mutlu Türküm diyene” ifadelerini kullanmıştı.