Teknolojinin hayatımızdaki yerini ve önemini anlatmaya gerek yok. Bu kısmı geçelim. Ancak olay öyle bir yere geliyor ki insanı insan yapan hasletlerin de bir gün el değiştireceği senaryosu yazılmaya başlandı.
Bilim-kurgu filmlerinin son yarım asırda en önemli beslenme kaynaklarından biri “makinelerin yönetimi ele geçirme” ihtimali. Buna dair onlarca büyük film yapıldı. Yapılıyor ve yapılacak. Bir gün bunun olması kimseye sürpriz olayacak.
Ancak makinelerin (yapay zekanın) yönetimi eline almasından daha önce ve daha feci bir ihtimal daha var; sanat üretiminin yapay zekaya teslim edilmesi!
Son dönemde yapay zeka tarafından üretilen resim, video gibi ürünler ilgi çekmenin ötesinde iştah kabartıyor. Bir yanıyla popüler kültürün ve tüketim alanlarının başlıklarından olan sinema da bundan nasibini alır mı? Film yapım süreçlerinden bazılarını yapay zekanın halletmesi ya da teknolojik imkanlar sayesinde az zamanda büyük işler yapmaktan bahsetmiyoruz. Bunlar elbette olur. Peki, “sanatçı” nerede?
Bu sorunum cevabından önce “sanat nedir” sorusunun cevabı verilmeli elbette. Sanat sadece estetiğe hapsederseniz kimin ürettiğinin bir anlamı kalmıyor. Filmin tasarım unsurunun teknik ve somut göstergelerinin çok ötesinde olduğunu vurgulamak gerek. Nihayete ermiş sanat eserinin anlamı, duygusu ve katmanları vardır. Bu da rastgele, ezbere, taklitle oluşmaz. Özgünlük buradan doğar.
Yapay zeka, insan birikimini taklit eder. Evet, taklit! O halde, yapay zekanın yaptıkları insanoğlunun şu ana kadar yaptıklarının ötesine geçemez. Yeni yorum ya da yöntem sunamaz. Özgün olamaz. Mı, acaba? Zor soru…
Yapay zekanın üreteceği sanatın sorunlarını sağlıklı konuşmak için insanoğlunun mevcut sanat üretiminin sorunlarını doğru tespit etmek gerek. Madem ki yapay zeka taklit edecek, o halde taklit de sorunlar barındıracak. Öyle olması daha insani olacağı manasına geliyor. Eğer “meta sanat” (özelde ‘meta film’) kusursuz olacaksa zaten insani olmayacaktır. Sanat eseri zaten teknik kusursuzluk ile değil özgünlük ve buradan doğan özgürlük ile kendini bulur, var olur.
Yapay zekanın insan ile ‘mücadelesi’ndeki en ciddi başlık “kusur” olsa gerek. Çünkü insan kusursuz değildir. Makine, insan tarafından üretilir ve kusursuz ya da kusurları aza indirilmiştir. Yapay zeka ise bütün insanlık birikimini kullanarak kusursuzluğa ulaşmaya çalışır.
İşte tam bu noktada yapay zeka sanattan uzaklaşır. Sanatı özgür bırakacak ve geleceğe dair tehlikeyi azaltacak şey de ‘kusur’da saklıdır. Mükemmelleşen teknoloji, sanat icrasında insanın elini kolaylaştırabilir. Fekat bu sadece zanaat kısmıdır. Kolaylaşan şey “yapmak”tır. Oysa yapılan şeyin düşüncesi, tasarımı, sorusu, sorunu, cevabı ve hatta cevapsızlığı sanata ulaştırır.
Üretimi insana ait kılan, eseri insanda bulan, üreticiyi eserde tutan bu kusurluluktur. Hiçbir makine ya da zeka hiçbir zaman buna ulaşamaz. Ulaştığı düşünülen yerde insanın kusurları devreye girer ve insanı yine özgürleştirir.